Peki Galata Kulesi'nin içi nasıl?
Restorantın durumu nedir ne değildir?
Fiyatlar ve lezzet nasıldır?
Bu yazıda elimden geldiğince paylaşmaya çalışacağım.
Haydi başlayalım.
Şunu belirtelim, Galata Kulesi'ne giriş ücreti yerli ziyaretçiler için 6.5 , yabancı ziyaretçiler içinse 13 .
2013 yılı sonlarına doğru Galata Kulesi'nin işletmesi, vapur iskelelerinde ve vapurlarda bulunan kafeteryalardan aşina olduğumuz BELTUR'a verilmiş.
Bir önceki işletme döneminde Restorant kısmında fiyatlar şu ankine nazaran çok daha pahalıydı.
Şu an 10-35 arasında değişen yemek/salata/tatlılardan seçerek, mekanına göre makul bir fiyatta yemek yemeniz mümkün (üstelik yemeklerimiz gayet lezzetliydi).
Olayın bir diğer güzel yanı, Restorant kısmından rezervasyonunuzu yaptırdığınızda Kule girişindeki upuzuuun sırada beklemenize ve giriş ücreti ödemenize gerek kalmıyor.
İşletmecinin değişmesiyle birlikte mekanda alkollü içecekler kaldırılmış.
Geziye 8. katta yer alan Restorant kısmından başlayalım.
Gündüz gözüyle bir kare...
Ve yavaş yavaş hava kararır...
Mumlar yakılır...
Ve merdivenle bir üst kata çıkılarak,
kafeterya kısmına göz atılır...
Işıkların rengine hayran olunur...
Şimdi gelelim seyir terasından görülenlere...
(aslında pek çok şey gördük lakin fotoğraf makinesinin ve ışıkların azizliği... En hoş kareleri paylaşmak istedim.)
Galata Meydanda karınca büyüklüğünde görülen insanlar...
Işıl ışıl haliyle Galata Köprüsü ve Yeni Cami...
Ve Süleymaniye...
Eskinin Cibali Tütün Fabrikası (şimdinin Kadir Has Üniversitesi) ve Unkapanı Köprüsü...
Büyülü İstanbul manzaraları sona erer ve Kule'nin içinde ne var ne yok incelemeye başlanır...
Restorantın alt katında (7. kat oluyor, asansörle çıkılabilen en son kat) AVM'lerde görmeye alışkın olduğumuz, tahta kurulup Osmanlı dönemi kıyafetleriyle poz vererek fotoğraf çektirmek mümkün. O alanı fotoğraflamadım çünkü poz verenler vardı, pozlarını kamuyla paylaşmak istemeyebilirler diye düşündüm.Ama görevli beyfendi kadraja girmekten kurtulamadı maalesef;)
Merak bu ya, asansörle inmek yerine döne döne ilerleyen merdivenlerden inelim dedik.
Ve başladık türlü türlü merdivenden geçmeye...
Kırmızı halı ile başlayıp,
Mermer döşeli olanlarla devam ettik...
Bizim dışarıdan minik minik gördüğümüz pencereler gerçekten de çok küçük...
Şu loşlukta ve hoşlukta türünün ne olacağını tam kestiremediğim bir eser oluşturma hevesi geldi bir an...
(sanırım bir dörtlük yada hayata dair çok kısa bir metin olurdu tercihim:)
Tarihin loş koridorlarında ilerlememiz sona erince, ulaştık günümüze...
Sağ kısımda asansör yer alıyor, fotoğrafta çıkmamış, asansöre varmadan önce bilet alınan yer bulunuyor.
Hediyelik eşyacı da görüldüğü üzere...
Ve maalesef çıkış kapısına geliyoruz:(
Dedelerimiz bu eski Ceneviz Kalesi'ne de imzasını atmış.
Kim bilir ne yazıyor?
Bilhassa gündüzleri, hafta sonları ve tatil günleri uzun kuyrukların oluştuğu giriş merdivenlerinin ender rastlanacak boş anlarından biri...
Işıkların bana yaptığı oyun ile net çıkmayan Galata Kulesi'nin gece görünümü...
İstanbul'un bin bir türlü sıkıntısını çekiyoruz yaşarken.
Ama öyle güzellikler var ki başka hiç bir yerde bulup görüp gidemeyeceğimiz, bunları ıskalamamak lazım.
Bir fırsat bulup gidin mutlaka, inanın değer...
Ama öyle güzellikler var ki başka hiç bir yerde bulup görüp gidemeyeceğimiz, bunları ıskalamamak lazım.
Bir fırsat bulup gidin mutlaka, inanın değer...
7 yorum:
Tam yanında bir çay bahçesi var manzarası olmasa da aurasın güzel bir yerdir. Hele arkadaşla gidersen çayla birlikte muazzam sohbetler geçirirsin, zaman nasıl geçti bilmeszin :))
Ruhsuz Atmaca; geçerken hep hoşuma gidiyor o çay bahçesi ama oturmak hiç nasip olmadı maalesef.
heeey türkiyede en sevdiğim yer işteee. restoran da kafe de çok paalı ama yaaa. daha geçenlerde gidip yazmıştımdı, albatros yazımda, ordan uçup denize düşmek istemiştim. yazı güzel ama fotolar çok çok sevdiim :)
Yorgun olduğun gün bir uğra :)))
deeptone; Galata Kulesi'ni ben de bir başka seviyorum;)
Ruhsuz Atmaca; umarım bir gün uğrarım:)
Restorana gidince kuyrukta beklememek güzelmiş, bunu bilmiyordum :) çok güzel anlatmışsın canım, tekrar gitmiş gibi oldum :)
Dilek Eren; o sıra fena yaa, insanı canından bezdirir:)
Yorum Gönder