Market yoğurtlarından tat alamayıp, uzun süre bozulmadıklarını gördükçe ve "içinde ne var da bu kadar geç bozuluyor" düşüncesi içimi kemirdikçe, klasik anne yöntemiyle yoğurt mayalama teşebbüslerim başladı.
Annem yoğurdumuzu genellikle evde mayalardı.
Yediği içtiği belli olan hayvancağızların temizce sağılmış ve içine su karıştırılmamış sütlerinden alır, sütü güzelce kaynatıp serçe parmağı yanmayacak sıcaklığa erişinceye kadar soğutur, maya olarak kullanacağı ve oda sıcaklığında olan yoğurdu yeni kaynamış sütten bir kaşık alarak ayrı bir kapta şöyle bir karıştırır, sonra da sütün içine dökerdi. Mayalanacak süt kalın battaniyelere, örtülere sarılır, bir kenarda bakterilerin sütü yoğurda çevirmesi beklenirdi.
Hafızamda kalan tüm bu işlemleri yapabilmem için öncelikle İstanbul gibi bir yerde güvenilir süt bulmak gerekiyordu.
Bir yakınımız vasıtasıyla Beykoz'un yeşilliklerinde kendi halinde otlayıp, yeşilliklerle beslenen ineklerden sağılan sütü haftalık olarak temin etme şansımız doğdu. Cidden mutlu oldum. Çünkü süt satan çok ama temiz mi, içinde su var mı, bu hayvancağızlar yapay yem mi yiyor soruları hep aklını kurcalıyor insanın...
Öyle böyle derken, büyük bir heyecanla sütü mayaladım.
İlk seferinde (sonradan fark ettiğim, mayalayacağım kabın özelliğinden ötürü, el alışkanlığıyla vakumlama yaptığım ve ortamda hiç oksijen bırakmadığımdan) süt yoğurda dönmedi maalesef.
Bu yüzden ne süt ne de yoğurt kategorisinde değerlendiremeyeceğim sıvıyı dökmek durumunda kaldım.
İkinci denemede (henüz hatamı fark etmemiş olduğum için) aynı hatayı yine yaptım ve yine yoğurdum tutmadı:-/
İkinci kez 2.5 litre sütü lavaboya dökmek hem sütünü aldığım hayvancağıza, hem satıcısına hem de kendime karşı işleyeceğim bir ayıpmış gibi hissettiğimden, anneme akıl danıştım ve aldığım cevap "mayalayıp da tutmayan sütü kaynatarak lor peyniri yapabilirsin" oldu.
İnternetten de baktım nasıl olurmuş bu iş diye ve bismillah deyip, başladım kaynatmaya...
Yoğurda dönmeyen süt, kaynamaya başlayınca kısa bir sürede üst kısımda yoğun bir tabaka oluşturuyor, alt kısım tamamen sıvı halde dipte duruyor.
Üstteki yoğun tabakayı bir süzgeçle süzerek alttaki sıvıdan ayırıyoruz.
Bu yoğun tabakayı tekrar kaynatmaya başlıyoruz. Bir müddet sonra küçük topaklar halinde lor peyniri oluşmaya başlıyor. Ve seviniyorsunuz:)
İçine istenilen ölçüde tuz koyup, bir müddet daha kaynatıyorsunuz.
Suyun güzelce buharlaşması (lor peynirinin hemen bozulmaması için) önemli. Bir de dibini tutturmamak için arada bir karıştırmak güzel olacaktır;)
Fotoğrafın kusuruna bakmayın artık, iki arada bir derede çekildi;)
Lor peynirinin içine isterseniz çörek otu ya da maydanoz eklenebilir, ben ilave etmedim.
Lor peynirini afiyetle yedim;)
İlk etapta süzdüğümüz sıvı kısım da kalsiyum bakımında çok zengin oluyormuş.
Doğrudan içilebilir diye duydum ama tadını o haliyle pek seveceğimi sanmıyorum.
O yüzden çorba yapılacak suya ilave etmek gibi bir fikir geldi aklıma ama fırsatım olmadığı için deneyemedim.
Durumlar böyle...
Her başarısızlık, insana yeni bir şey öğrenme fırsatı sunuyor belki de...
Kim bilir? :)