Önceden de yazmıştım; her anlamda daha az, sade ve işimi kolaylaştıran unsurla hayatımı idame ettirme arayışları ve davranışları içindeyim. Bu içeriğe sahip pek çok blog yazısı okudum, kitap önerileri not aldım. Bazı kitapları kütüphaneme ekledim, sırası geldikçe okuma niyetindeyim.
Kitaplarımı genellikle ikinci el olarak satın almaya çalışıyorum. Bu durum, öğrencilik yıllarından kalma bir alışkanlık aslında. Ama sadeleşme mantığı ile de oldukça paralel. Çünkü daha az tüketmek sadece daha az para harcamak, az eşya kullanmak yada hayatımızdaki fazlalıklardan kurtulmakla sınırlı değil. Doğaya, diğer canlılara karşı da sorumluyuz, bu belki biraz geri planda kalan bir düşünce günümüzün tüketime endeksli hayat koşulları içinde. Laf nereden nereye geldi, kitabı ikinci el olarak satın almaktan bahsediyordum:) (Daha az ağaç kesilmesi, baskı için daha az kimyasal içerikli boya kullanılması, enerjiden tasarruf sağlanması, vs.) Uzun araştırmalar neticesinde kitabı temin ettim. Okumak için sabırsızlıkla zaman kollasam da, küçük bir çocukla boş ve sakin bir zaman bulup, konsantre olarak okumak biraz güç oluyor. Okumaya başlamayı başardıktan sonra, tamamlama sürecim de epey uzun zaman aldı;)
1. Sadeleştirme Niçin Gerekli?
2. Duygusal Ateşlenme
3. Çevre
4. Ritim
5. Planlanmış Aktiviteler
6. Yetişkin Dünyasını Filtrelemek
İlk iki bölümü nedendir bilmiyorum, okurken biraz sıkıldım. Fakat kitaba başlamadan önce okumuş olduğum yorumlar, ilerleyen bölümlerin ufuk açıcı ve yol gösterici nitelikte olduğu yönündeydi. Bitirince, ben de bu düşünceye hak verdim.
Kitabı belirli bir çerçevede özetlemek konusunda zorlanıyorum açıkçası, çünkü hayata dair pek çok noktadaki fazlalıktan, alışkanlıktan, mecburmuş gibi hissetmekten bahsediyor. Sakince ve serin kanlılıkla düşündüğünde insan "gerçekten de öyle" diyor. Dediğim gibi, sadeleşme sadece eşya ile alakalı değil. Eşya işin görünen kısmı. İlişkilerimiz, alışkanlıklarımız, sürekli "daha, daha, daha" kültürünün pompalanması, ailelerin çocukları için "en erken, en hızlı, en iyi" olma yönündeki baskıları, böyle bir hayat temposundaki koşuşturmaca, yeme-dinlenme-eğlenme alışkanlıkları, televizyon, bilgisayar gibi ışıklı ekranların çocuklara etkisi tarzında pek çok konu başlığını hatırlamak lazım. Ben bolca satırın ve hatta paragrafın altını çizdim, yanına yıldızlar koydum. Yetmedi, kitabın boş sayfalarına notlar aldım ara sıra göz atıp anımsamak için. Ve hem kendim, hem de -halen blog okuyan birileri varsa:)- not olarak bir yerlerde kalsın diye, toparlayabildiğim kadarı ile burada olsun istedim (normalde okuduğum pek çok kitap ile ilgili düşüncemi @birdunyafikir Instagram hesabımdan paylaşıyorum ama bu kitap için bir blog yazısını ihtiyaç gördüm:)
- Çocukların kıyafetleri, oyuncakları ve kitapları azaltılmalı. Mühim olan sayı değil, nitelikli olması. Sadeleştirilmiş bir çocuk odasında bulunması faydalı olan şeyler şunlardır:
Resim kağıtları, sağlam pastel boyalar, boya kalemleri, boyalar, balmumu, kil veya oyun hamuru, kumaşlar, makas, yapıştırıcı, sanat çalışmaları yapmaya uygun bir alan...
Çocuklar okul çağına geldiklerinde basit el işleri ile uğraşmaya başlarlar. Mesela yontma veya örme gibi aktiviteler, yazı yazmayı öğrenen çocukların yazı çizi yeteneğini geliştirir. Boncuk işleri ve dikiş dikme, ahşap işleri ve mum yapma, kağıt hamuru ve seramik de olabilir. (Özellikle günümüzde sınav ve yarış mantığının had safhaya çıkması ile, bu tür etkinliklerin çocuğun hayatında bulunması oldukça önemli kanaatindeyim.)
- Çocukları aktif oyuna teşvik eden oyuncaklar şunlardır: bisiklet, top, paten, salıncak, kaykay,tırmanma ipi, atlama ipi, tırmanılabilecek kapılar veya oyun platformları, içinden geçilen tüneller, denge aleti, Hula Hopp, basketbol potası, oyun blokları, kamyonlar ve yapı oyunckları, kızaklar, kar botları, bilyeler, sek sek ve beş taş (Çocuk parklarının mevcut durumu üzerine tekrar tekrar düşünmek gerek sanki... )
- Çocukların sürekli erişebildikleri kütüphanelerinde çok kitap yerine, çocuğun bağ kurduğu, üzerinde konuşmayı sevdiği kitaplar ve hikayeler bulunmalıdır. Kitaptaki resimler hakkında konuşulmalıdır. Kitapların geriye kalan ksımları ebeveynler tarafından muhafaza edilmeli ve zaman zaman kütüphanedeki kitaplar diğerleri ile yer değiştirmelidir.
- Sentetik kokular (ev spreyleri, parfümler, temizlik malzemeleri gibi) evde baskın olmamalıdır. Amigdala, beynimizin en ilkel bölümüdür. Amigdalayı yatıştıran ve küçük yaştaki bir çocukta güvenlik ve huzur duygusu yaratan şeylerden biri de çocuğun son derece hafif ve doğal olan kendi kokusu veya anne/babasının doğal kokusudur. Etrafımızı kimyasal kokularla ve parfümlerle doldurduğumuzda çocuklarımızı sakinleştirme ve aramızda bağ kurma fırsatını kaçırabiliriz.
- Şiddetli ve dikkat çekici ışıklardan kaçınmak lazımdır. Mum ışığı kısa süreliğine kullanıldığında sakin ve dingin bir ortam yaratılmasına olanak sağlar. Uyumakta güçlük çeken çocuklar için uçak pistindekileri andıran kademeli ışık sistemi kullanılabilir (Sayfa 119'da bu konudan bahsediliyor. Biz bu yöntemi kullanıyorduk. Uyku vakti yaklaştıkça uygulamaya çalıştığımız rutinler var; bez değiştirme, sakin oyunlar oynama, kitap okuma gibi. Bununla birlikte, ışığı da kademeli olarak azaltıyoruz. Önce oturduğumuz odayı kapatıp koridorun ışığını açıyoruz. Sonra onu kapatıp mutfağı açıyoruz. Henüz uykusu gelmediyse karşı çıkıyor:) Ama faydasını çok gördük:)
- Çocuğun gündelik hayatı "öngörülebilir" şekilde önceden kendisine izah edilmelidir. Bazen her şey belli bir rutin içinde gidemez. Çocuk okuldan muhakkak alınacaktır. Ya anne alacak, ya baba... Ama çocuğa belirli bir yer belirtilip, anne yada babadan birinin muhakkak geleceği güzelce izah edilmelidir. Belirsizlik, çocukta güvensizlik ve stres yaratır. Bu hissiyat, farklı konularda bir aksaklık olarak karşımıza çıkabilir.
- Uykuya dalmakta güçlük çeken çocuklarla yatmadan önce günün en güzel ve en zor anları hakkında konuşulabilir. Normalde anlatmak istemediği hususları yakalama fırsatı doğabilir. Konu hakkında biz yorum yapmadan, çocuğun anlatmasına fırsat tanımamız önemlidir.
- Çocuğun zamanını sürekli planlamak ve doldurmak hem çocuğu bunaltır, hem aileyi... Çocuk, sürekli kurulmayı bekler. Aile, sürekli faaliyetten faaliyete yetişme çabası içinde strese gark olur. İşin keyfi kaçar, meşakkate döner.
- Çok sayıda oyuncak yaratıcılığı nasıl engelliyorsa, çok fazla planlanmış aktivite de çocuğun kendini yönetme, yalnız zaman geçirme ve kendine yetebilme becerisini engeller (İnternette çocuğu için sürekli faaliyet hazırlayıp paylaşan anneler geliyor aklıma bu cümleyi her okuduğumda. Tercihleri bu, saygı duymak gerek. Ama ben de bu cümlenin altına imzamı atarım, çünkü önemli olan çocuğun bir şeyler kurması, hayal etmesi, ortaya çıkarması bence... Sürekli gösterilen ve izah edilen bir şeyi tekrarlayıp yapması değil diye düşünüyorum).
- Anne babalar, gündelik tercihlere etki eden "daha azın gücü" karşısında genellikle şaşırırlar. Bizler "tercihleri" "özgürlüklerle" eş tutan bir çağda yaşıyoruz. Oysa küçük bir çocuğun yediği, giydiği ve yaptığı her şeyle ilgili "tercih yapma özgürlüğü" olması kaldıramayacağı bir yük olabilir (Bu cümleyi çok vurucu buldum doğrusu...)
- Çok erken yaşta, çok aşırı antrenman ve rekabetli sporlarla ilgilenmek, ailenin sürekli yüksek seviyede beklenti içinde bulunmasına sebep olabilir. Çocuk, sevdiği için sporla ilgilenir. Fakat bir dönem sonra ondan vazgeçebilir, ilgisi farklı bir dala kayabilir. Bu kez aileler beklentilerinin karşılanmadığını, boş yere çaba, zaman ve enerji harcadıklarını düşünür.
- Yetişkinler arasında konuşulması gereken konular hakkında (bilhassa problemli konular) çocuklarla çok fazla yüz göz olmamak lazımdır:) Çocuklar güçlü olduğumuzu ve kendimizle yüzleşebildiğimizi görmeye ihtiyaç duyarlar.
- Aile içi rutinler oluşturmak güzeldir. Mesela; her hafta pazar kahvaltısında omlet pişirmek... Basit bir omlet çocuklarda bir alışkanlık, aileye özgü bir birliktelik, aidiyet ve güven duygusu gelişmesine katkıda bulunur.
- Yemekler konusunda haftalık rutin oluşturmak, "akşam ne yiyeceğiz?" karmaşasını ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Mesela; 2 akşam sebze yemeği, 1 akşam tavuk, 1 akşam balık, 1 akşam dışarıda yemek, 1 akşam herhangi bir çorba, 1 akşam et yemeği gibi...
- Ailenin bir arada olduğu zaman dilimlerinde, basit bir rutin oluşturulabilir. Mesela; yemeğe başlamadan önce herkesin kısa bir süreliğine susması gibi (bu dua etmek olabilir, sessizce beklemek olabilir, vs). Günün karmaşası içinde durmaya ve sakinlemeye fırsat bulamayan aile üyeleri, bu esnada sakinleşip soluklanabilir, olası tartışma ve gerilmelerin önüne geçilebilir. Aile için ortak bir alışkanlık oluşur.
- Günlük hayatımızı bunaltan fazlalıkları ve telaşları azaltmak, bunlara "hayır, teşekkürler" demek ve bunu gerçekten içtenlikle yapabilmek zaman alır. Daha ritmik, daha az karmaşık bir yaşam biçimine alışmak belirli bir zaman gerektirir ve bu zaman çocukların yaşları ne kadar büyükse, o kadar uzun sürer.
Daha aktarılabilecek çok satır var fakat hepsini paylaşmam mümkün değil haliyle...:) Nacizane okumanızı öneririrm.
* Fotoğraf alıntıdır.