29 Haziran 2015 Pazartesi

DÖNEM KIYAFETİ

İki hafta kadar önce Nurdan Hanım'ın kendi tasarlamış olduğu kanaviçe şablonlarını paylaşarak, gönüllü arkadaşlarla güzel bir kanaviçe etkinliği düzenleyeceğinden bahsetmiştim.

Etkinliğin süresi oldukça uzun aslında,  20 haziran-25 aralık tarihleri arasında.
Ama ben bu aralar çarpılamadan duramadığım için, küçük de olsa bir parça işlemek istedim.

Nurdan Hanım birbirinden güzel 4 farklı şablon sunmuş, şablonların biraz detaylıca olmasından mütevellit, sağ olsun, kendi çapımızda küçük bir bölümünü de olsa işlememizde bir sakınca olmadığını söylemişti.

Seçmiş olduğum şablon, 1800'lü yıllardaki dönem kıyafetleriyle ilgili.
Şablondan bir tane hatunu seçerek işledim.
Tamamlamam 5 gün sürdü, o da işten geldikten sonra elime alıp işleyebildiğim zamanlarda (tamam kabul, sahurda da dayanamayıp bir kaç çarpı yapmış olabilirim, hatta cumartesi günü tamamlayabilmek içi sabah sabah gözüme uyku girmemiş ve erkenden uyanıp işlemiş de olabilirim;)

İşlemeyi tamamlayınca, evde bulunan boş çerçeveye yerleştirdim hemen.
Etamin kumaşı beyaz, çerçeve de beyaz renkli olunca, biraz renk katmak istedim.
En alt sıraya çimene benzer bir şeyler yapmaya çalıştım yeşil iplikle...


Pek sevdim, fotoğraflayıp durdum:)


Gelip gidip bakıyorum, seviniyorum:)

Yakından görünüm şu şekilde...


Şablonun aslında 22 adet dönem kıyafeti var.
Sanırım kendimi tutamayıp bir kaç tane daha işleyip, farklı yerlerde değerlendireceğim.
Aklımda fikirler uçuşuyor;)

Şablonun aslı şöyle:
(Ben renkleri farklı kullanmak durumunda kaldım, çünkü renk sayım şu an için kısıtlı;)


Ne dersiniz, nasıl olmuş?

26 Haziran 2015 Cuma

GİRİNCE RAHATLIYORUM

İnternete girme şansımız olduğunda sıklıkla takip ettiğimiz sitelerden konuşalım istiyorum aslında.
Kastım haber siteleri, sosyal ağlar (facebook, twitter, instagram,..) dışında kalan siteler.
Hiç haberimiz olmayan, çok ilginç siteler keşfedebiliriz belki bu sayede.
Konuya yorum ile katılım sağlamak isterseniz lütfen sitenin ismini de belirtiniz (misal; "alışveriş sitelerini çok geziyorum" demenin yanı sıra, en çok hangisini tercih ettiğinizi söylemeniz).

Sağ baştan ben başlayayım;)

İYİ GÜLDÜRÜYOR : ZAYTUNG.COM

Ciddiyet havasında yazılmış esprili yazılara bayılırım ben.
Bu sebeple hemen her gün zaytung'a girerim.
Çoğu kişi biliyordur siteyi, sosyal ve siyasi olayları ciddiyetli bir komediyle ele alıp, kara mizah yapıyorlar.
Bazen çok abarttıkları da oluyor ama ben okurken çoğu kez eğleniyorum.
Hatta iş yerinde masada kendi kendime gülüp durmamın yegane müsebbibi bu sitedir:)
Bir örnek:

Hakikaten, verdiği saatte gelen kaç usta var canım memleketimde? :)

zaytung'da haberlerin yanı sıra dergi kapağı tasarımları da oluyor.
Geçen gün arşivini bir inceleyeyim dedim, acayip eğlendim:)
Bebek dergisi için tasarımı çok hoşuma gitti benim:


Anneannelerin itirafı bitirdi beni:)

PİMPİRİKLİYİM, TAKIYORUM: BİMER

Bu aralar çok girmesem de bir dönem epeyce girip başvuru yapmışlığım vardır.
Hala da ara ara yoklarım;)
bimer'den bahsediyorum.
İyi bir şey değil belki ama aklıma bir şey takıldı mı yada bir eksik gördüm mü bir yerlere bildirme ve bilgi alma hissi geliyor bana.
Başıma şu ana kadar bir şey gelmedi ama daha ne kadar bu şans devam eder, bilmiyorum:)

Sorun, şikayet edin, rahatlayın! :)

İNDİRİMLERİNE BAYILIYORUM: ENGLİSH HOME

English Home'da sezon fiyatı fiyatı yüksek olan ürünleri indirimden almanın keyfi: paha biçilemez!
Bir de kargo teslim süresi biraz daha kısa olsa;)



DURUMLAR NE ALEMDE: EKŞİ SÖZLÜK

Alacağım bir ürün, gideceğim bir yer, o gün gündemde olan bir konu, vs. pek çok konuda göz atıyorum ekşisözlük'e. 
Orada yorumlar bazen çok abartılı olsa da insan fikir sahibi oluyor. Uzun uzun yazılan tecrübe içerikli yazılar bilhassa favorim.



Siz nerelere takılıyorsunuz peki? ;)

24 Haziran 2015 Çarşamba

TAZEDİREKT.COM ALIŞVERİŞİ

Bu ara televizyon reklamlarında sıkça karşılaşıyorum tazedirekt.com ile...

Bursa menşeli markanın ön plana çıkan özelliği, çiftlik ortamında doğal şekilde yetişen hayvanların ürünlerini (et, süt, yumurta) satıyor olmaları. Daha doğrusu markanın yola çıkış noktası bu, fakat şu an ürün yelpazesi oldukça genişlemiş.
Meyve-sebze, atıştırmalıklar, unlu mamuller, soslar, içecekler, bakliyatlar, vs.
Farklı firmalardan temin edilen ürünler, site içerisinde satışa sunulmuş vaziyette.

Alışverişten önce internette okuduğum yorumlar gayet olumluydu. Teslimatın hızlı olması, müşteri ilişkileri, ürünlerin tazeliğini koruyor olması (bilhassa hayvansal ürünler ve meyve-sebze için oldukça önemli) gözümde olumlu bir tablo çizdi ve ilk alışverişimi yaptım.

Meyve-sebze ve hayvansal gruptaki besinler için "organik, doğal" kavramlarının gönül rahatlığıyla kullanıldığını gördüm ürün açıklamalarında.
Fakat ambalajlı olan bazı ürünler için (bilhassa atıştırmalık yada unlu mamüller grubunda olan ürünlerde) ürün içeriği hakkında daha detaylı bilgi ve varsa sertifika bilgilerinin verilmesinin faydalı olacağını düşünüyorum. Zaten bu yönde çalışmaları da devam ediyormuş.

Fiyatlar nasıl derseniz, marketteki fiyatlardan biraz daha fazla tabi;)


Aldıklarımdan bir kısmını kullandım.

Semizotu, yana yakılan körpe yapraklı ve taze semizotu arıyorum ne zamandır lakin bulma şansım olmamıştı. Parmağımın iki boğumu kadar yaprağı olan, kapkalın köklü semizotlarını gördükçe, "bu arkadaşlar nasıl bir ortamda yetişmişler de semirmişler acaba böyle?" diye düşünmekten kendimi alamayıp, yememenin daha hayırlı olacağı kanaatine varmıştım. tazedirekt'ten gelen semizotlarının da yaprakları büyükçe aslında. Ama köklerinin körpe olması, otun cinsinin öyle olduğu hissini uyandırdı bende. Hemencecik pişirdim, acımadım yedim efenim:)

Kayseri mantısı, suda haşlarken bile mis gibi baharat kokusunu almak mümkün. Haşlanan suya çıkan etin yağı, iç harcının gerçekten et olduğuna kanaat getirmeye yetiyor. Ürün içeriğinde katkı maddesi yok, gönül ferah;) Piyasadaki soya kıyması kullanılarak yapılan mantılara -elbette- fark atıyor.

Altın çilek, ben pek bir seviyorum bu meyveyi. Dışındaki kabuğun görüntüsü, içinden çıkan turuncu meyve çok sempatik geliyor bana... Tadı hafif mayhoş ama ben ekşimsi tatları sevdiğim için sorun yok. Bir müddet bekletilse tatlanır diye düşünüyorum. Böyle de gideri var ama.

Kurutulmuş çilek, çok beğendiğimi söylemem lazım. Paketi açtığımda burnuma gelen çilek kokusu ancak annemin evde kaynattığı çilek reçelinden alabileceğim kokuyla eşdeğer. Çilekler şekersiz kurutuluyor. Baharatçılarda satılan, şekerle kurutulmuş meyve kurularına göre tadı çok daha iyi. Meyvenin kendisi gibi...

Bu aralar yalnızlık hissediyorsanız tazedirekt.com'a mail atın, aynı gün arıyorlar:)

Bir kaç ürünleriyle ilgili fikir almak için mail atmıştım siteye. Aynı gün içerisinde aradılar sağ olsunlar (hatta ertesi gün de aradılar. Ve dahi daha detaylı bilgi için arayacaklar:)
Bunun yanı sıra teslimat adresi ve saat aralığı konusunda teyit almak için de arandım.
Bu kadar ilgiye alışkın değilim;)

Teslimatı kendilerine ait özel soğutma sistemli araçlarla yaptıkları için kargo şirketleriyle muhatap olmak durumunda kalmamak ve ayrıca kargo ücreti ödememek de güzel bir şey.
Alışveriş için en düşük tutar ise 50 lira.

Siparişlerim haricinde poşetten çıkan yemek tarifi kartları da güzel bir jest olmuş tabi;)

22 Haziran 2015 Pazartesi

BEBEK HAZIRLIKLARI;) (DOĞAÇLAMA ORTAYA ÇIKAN ANI DEFTERİ)

Dikkatli arkadaşlarım fark etmişlerdi, bir müddet yoktum buralarda.

Yokluğumun sebebi, boyu küçük ama anlamı koooocaman olan bir değişikliğin meydana gelmesiydi hayatımızda: anladığınız üzere, minnak bir bebito:)

İlk aylar bilindiği üzere bazı bünyeleri biraz sarsabiliyor, ben de aynı yollardan geçtim.
Son bir kaç haftadır kendimi -çok şükür- iyi hissettiğim için de sahalara dönüş yaptım;)

Aslında blogda bebek hakkında bir şeyler paylaşma niyetim pek yoktu.
Hani -hayırlısıyla inşallah- doğunca söylerdim, o ayrı mevzu:)
Bu düşüncemdeki sebep, yeme-içme-gezme-el işi falan paylaştığım blogun bir anda pimpirikli bir anne adayının çılgınca arayışlarıyla anne-bebek bloguna evrilmesinden çekinmemdi.
Kendini bu konuya adamış, çok donanımlı bloglar ve siteler var zira, bana ne hacet diye düşünüyordum...

Zıvadan Çıkan Hazırlıklar...

Ama zaman geçip, kendime geldikçe ve ihtiyaçlarımızı -genel itibariyle- internetten araştırmaya başlayınca, bebek hazırlığıyla ilgili bazı konularda paylaşımda bulunma kararı aldım.
Bunda araştırdığım bazı ürünler veya konular hakkında net yada alternatif fikir sayısının az olmasının payı büyük.

Aslında şunu belirtmekte de fayda görüyorum. 
Günümüzde önemli olaylar için (nişan, düğün, doğum, mezuniyet, vb.) yapılan hazırlıklar -bana sorarsanız- çığırından çıkmış vaziyette.
Hazırlıklar olaylı, detaylar oldukça fazla, bu güzellikler için harcanan zaman, emek ve para ciddi boyutlarda.
Önemli gün ve olaylara özenmeyi elbette önemsiyorum, bu da hayatta bir mutluluk kaynağı.
Fakat (hayır şu an acı edebiyatı yapma düşüncesinde hiç değilim, sadece gerçeklerden bahsediyorum), dünyada gerçekten açlık, zulüm, zengin ve fakir arasındaki uçurum giderek artıyorken, savaşlarda anasız babasız, yersiz yurtsuz kalan çocukların durumu ortadayken, haddinden fazlaca abartılmış hazırlıkları içime sindiremiyorum.
Bu sebeple piyasadan çok daha güzellerini temin edebileceğimi bildiğim ama elimden geldiğince kendi imkanlarımla hazırlamaya çalışacağım bazı unsurları (bunlar neler olur, şu an bilmiyorum) paylaşmaya çalışacağım.
Açılışı da bebek anı defteri ile yapayım diye düşündüm...

Tamamen Doğaçlama Bir Defter...

Girişte de belirttiğim üzere, ilk aylarda kendimi pek iyi hissetmiyordum.
Ama özellikle doktor kontrolüne gittiğimiz günlerde bir kaç satır da olsa hislerimi yazıp, bebitoya ve kendimize bir anı olarak bırakmak istiyordum.
Gözümün hiç bir şey görmediği bir doktor kontrolü gününde, evde bir sürü emsali bulunan boş defterlerden birini elime alıp, içimden geçenleri kısa da olsa yazdım. Amacım, toparlandığım zaman eli yüzü düzgün, cicili bicili bir deftere yazdıklarımı temize geçirmekti.
Ama gel zaman git zaman benim sayfalar arttıkça, bu işlemi yapmaktan vazgeçtim (biraz da olduğu gibi kalması taraftarı olduğum için de aynı defterde kalmasını yeğledim).
Ama defterin kapağı konudan tamamen bağımsız bir durumdaydı, enerji verimli evlerle ilgili tanıtım cümleleri vardı:)
"Nasıl olsa bir şeye lazım olur, uydururum" mantığıyla evde bulundurduğum malzemelerden bir kaçını çıkardım masaya ve defteri kapladım.



Kullandığım malzemeler her evde bulunabilecek şeyler.




Telli kısımla defter arasında kalan bölümü kaplayamadım tabi.
Yeşil çizgiyle mavi zemin rengi arasında göze çarpan renk farkını biraz da olsa azaltabilmek için kendir ipini tellerin arasından geçirdim, ucuna da cam boncuklardan bir ayıcık uydurdum ve diğerine de kadife dokulu boncuk taktım.




Sade ama tatlı bir defter oldu bana kalırsa;)
Zaman ilerledikçe belki bir kaç şey daha eklerim üzerine.
Evdeki boş defter stoğundan birini kullanıma geçirdiğim için mutlu, geri dönüşümlü malzemeler kullandığım için huzurlu, defter -çok basit de olsa- kendi çabamla ortaya çıkan bir şey olduğu için de sevinçliyim açıkçası.
Sizce nasıl olmuş? Fazla mı sade? :)

19 Haziran 2015 Cuma

BULAŞIK DETERJANI VE BALIKLAR... NE İLGİSİ VAR?

Bulaşık makinelerinde kullandığımız tablet yada sıvı deterjanların sağlık açısından ne kadar faydalı (!) olduğu malumunuz...
Pek çok bayan bu ürünlere mahkum olmaktan sıkılıp, alternatif bir ürün bulma çabasında.
Bir dönem epeyce araştırmıştım ve en sık rastladığım doğal bulaşık makinesi deterjanı için çözüm yöntemi; tablet gözüne limon tuzu, parlatıcı gözüne de elma sirkesi koyulmasıydı.

Ben de denedim bir kaç sefer.
Sonuç; bulaşıkların kirlerini mümkün olduğunca kurumadan güzelce durulayıp, makineye o şekilde yerleştirmeme rağmen, bilhassa çelik ürünlerin ve cam parçaların bulanık çıkması şeklinde oldu.
Diğer kullanıcıların yorumlarını okurken de bu sıkıntıyla pek çok kişinin karşılaştığını görmüştüm.
Durum biraz da makinenin performansıyla alakalı zannediyorum ki...

Sonuç böyle olunca kursağımda kalan hevesimle yaşamaya devam ettim:(

Önceden de bahsetmiştim, severek alışveriş yaptığım bir site var: tamtabi.com.
Tablet bulaşık tuzu satıldığını görünce, kursağımda kalan hevesler kendini hatırlattı yeniden:)
Bir de bunu deneyelim bakalım diyerek satın aldım bir paket.

Bulaşık Tuz Tabletini Nasıl Kullandım?

1. Bulaşıklar kurumadan güzelce duruladım, kirleri attım.
2. Yukarıda aktardığım gibi, tablet gözüne tuz tabletini, parlatıcı gözüne elma sirkesini koydum. Çatal-kaşık yerleştirilen bölüme sıkmaktan suyu bitmiş limonu yerleştirdim.
3. Bismillah diyerek makineyi çalıştırdım.

Peki Netice?

Sanırım şunu kabul etmemiz gerekiyor ki hiç bir doğal malzeme, kimyasal temizleyicilerden alıştığımız pırıldama, ışıldama ve pampak olma "görüntüsünü" elde etmemizi sağlamıyor.
Ama limon tuzuna oranla, tuz tabletinden daha memnun kaldığımı söylemem gerek.
Bulanık çıkan eşya sayısı çok daha azdı. Ha yine elimde yıkadığım bir kaç şey oldu mu? Oldu.
Ama derseniz "temiz olmasına rağmen sadece görüntüsü biraz bulanıksa benim için sorun yok" o başka, kullanılabilir tabi.
Ama ben o görüntüden pek hazzetmediğim için yıkama gereği hissettim.



Kimyasal İçeren Deterjanlar.. Ve Deniz Canlıları... Ne Alaka?

Kimyasal içerikli deterjanların canlılar için zararları nelerdir diye sorulacak olsa, bu sorunun iki cevabından birini hemen hemen herkes biliyor: deterjan artıkları o kadarcık suyla çıkmıyor ve vücudumuza giriş yapıyor.

Bir de ikinci nedeni var, o da biraz dolaylı yoldan olsa da ucu bize dokunan bir problem. Kimyasal deterjanların pek çoğunda fosfat bulunuyor. Bulaşık yıkanan su, kanallar sistemiyle arıtma tesislerine gitse de ileri bir arıtma teknolojisi kullanılmıyor ise (ki Türkiye'de bu teknolojiye sahip atık su arıtma tesisi sayısı çok sınırlı) fosfat doğrudan atık suyun deşarj edildiği (döküldüğü) su ortamına (deniz, nehir her ne ise) karışıyor. Fosfat, karıştığı su ortamında bazı deniz canlıları için besin değeri kazanıyor ve bu canlıların doğal seyrinden çok daha fazla sayıya ulaşmasına neden oluyor. Böyle bir dengesizlik de pek tabi diğer canlıların olumsuz yönde etkilenmesine sebebiyet veriyor. İşin kötü yanı, pek çok temizlik ürününde fosfat bulunuyor. Fosfatla beslenen deniz canlılarını bilmeden tükettiğimiz söylememe de gerek yok sanırım...


İllustrasyon: Genevieve Young

Ne Yapsak?

Bu durumda şöyle düşünüyorum; bardağımda yada kaşığımda bir kaç tane leke olacak diye, bilmediğim yerlerdeki deniz canlılarına zarar vermeye içim pek el vermiyor. Bu sebeple önümüzdeki süreçte mümkün olduğunca tuz tableti-elma sirkesi ve limon üçlüsüyle yoluma devam etmeyi planlıyorum. Umarım lekeler beni yıldırmaz:) Karar da sizlere kalmış, benden bir arkadaş tavsiyesi:)

12 Haziran 2015 Cuma

KANAVİÇE ETKİNLİĞİ

Kanaviçeye olan merakım gün geçtikçe arttığı için tanıştığım yeni blogların sayısında artış var;)
Bunlardan biri de Nurdan Hanım'ın blogu: nurdanishere

Nurdan Hanım kanaviçede farklı bir kulvarda koşuyor gördüğüm kadarıyla.
Ben, hazır kanaviçe kitlerinden bağımsız olarak normal etamine işleyebildiğime sevinirken,  Nurdan Hanım -maşallah- işlediği güzel kanaviçelerin yanı sıra, işlenecek kanaviçe şablonları da tasarlayabiliyor! :)

Ve güzel bir haber, Nurdan Hanım blogunda hoş bir etkinlik düzenliyor.
Tasarlamış olduğu 4 şablondan istediğinizi seçerek, aralık ayı sonuna kadar işleyip, işleme esnasındaki gelişmeleri blogunuzda paylaşmanız şeklinde gerçekleşecek bir etkinlik bu.
Detayları Nurdan Hanım'ın blogundan okumanız mümkün.



Şayet etkinlik size uyarsa, mail adresinizi kendisine iletmeniz ve şablonu kaydedip işlemeye başlamanız yeterli;)

Şablonlar biraz detaylı. Ben bu sebeple ilk şablondaki dönem kıyafetli kadın figürlerden bazılarını işlemeyi düşünüyorum mesela.
Siz de "detaylı olduğu için gözüm korktu" diyenlerdenseniz, benim gibi sadeleşme yoluna gidebilirsiniz;)

Elinizi korkak alıştırmayın arkadaşlar, başlayınca bitiyor bir şekilde:)

1 Haziran 2015 Pazartesi

ETAMİNDE SEVİYE ATLAMAK

Geleneksel adıyla etamin, yeni dönem modasıyla çarpı işi dediğimiz uğraş oldukça hoşuma gidiyor.
Renkler, sayılar, çarpılar derken ortaya çıkan sonucun karşısına geçip şöyle uzun uzun ve mutlulukla bakmanın bedeli... bence... paha biçilemez! :)

Lakin bu işin de kendi içinde pek çok püf noktası var.
Etamin kumaşının delik aralığı ne olacak, yerli kumaş mı ithal kumaş mı tercih edilecek, tercih edilen kumaş kaç numaralı iplikle işlenecek, hangi kasnak alınacak gibi pek çok soru cevaplanmayı bekliyor.

İlk etapta, pek deneyimim olmadığı için hazır etamin kitlerini işlemeyi tercih etmiş ve neticelerini blogda paylaşmıştım (ilgilenen arkadaşlarım için rengarenk papağan, gül desenli kanaviçe ve şapkalı kız başlıklı yazılarımın linkini önerebilirim).

Gel zaman git zaman, internette birbirinden güzel modelleri gördükçe ve bilgisayarımdaki arşiv kabardıkça, bu hazır kitler beni kesmez oldu.
Biraz araştırdım kumaşları, iplikleri falan... Ama hala cesaretim yok!
3 manifaturacı, 2 internet sitesi gezip iyice fikir edindikten sonra gözümü kapadım ve -nihayet-Eminönü'ne alışverişe gittim.:)

Önceden yaptığım incelemelerde, yerli kumaşların daha seyrek bir dokumaya sahip olduğunu ve fiyat olarak ithallere göre çok daha uygun fiyatlı olduğunu gördüm.
Fakat ithal olan kumaşların delikleri, yerli dokumalara oranla daha belirgin ve kumaş yapısı daha tok duruyor.
Yerli kumaşların daha çok seccade işlemesinde kullanıldığını da okumuştum bir blogda...
Önceden işlediğim hazır kitlerin içinden 14 ct'lik DMC marka ithal kumaş çıkmıştı (ct, delik sayısıyla alakalı bir kavram olsa gerek. Bu kumaşın 1 santimetresinde 10 adet delik var).
Bu kumaşa çok rahat işlemiştim.
Yine kitten çıkan ipler de 8 numara idi.
Almayı planladığım malzemeler bu minvalde olacaktı.
İşleyeceğim modele de karar verdikten sonra bismillah deyip şablonun çıktısını aldım ve dokunup hissederek ihtiyaçlarımı almak için tuhafiyeye yollandım.



Beni harekete geçiren şey, önceden bir blogda işlenmiş halini gördüğüm ancak şablonunu temin edemediğim bir modeldi.

Geçtiğimiz hafta aynı modeli, yaptığı her şeyde estetik bir görünüm olan ve severek takip ettiğim demetoloji blogunun sahibi Demet Hanım'da görünce oldukça mutlu oldum. Şablon renksiz olduğu için, işimi kolaylaştırmak bakımından işlenmiş halinin ekran görüntüsünü demetoloji blogundan indirdim, şablonu da yine demetolojinin pinterest hesabından indirip büyüttüm ve her ikisinin de A3 kağıda çıktısını aldım. 

Bu model biraz detaylı olduğu için, ilk deneme olması bakımından arşivimde bulunan basit şablonlardan bir kaç tanesinin de çıktısını aldım ve serbest atışlı ilk deneyimi bu modellerden birinde tecrübe etmeyi tercih ettim.


İlk deneme için işlediğim tek renkli kırmızı modeli bitirince mutlu gözlerle epeyce incelediğimi itiraf etmeliyim;)
İşlediğim model çok küçük olduğundan nerede kullanacağımı bilmiyordum. Sonra aklıma geldi, neden şeffaf görünümlü telefon kılıfımın içine yerleştirip de telefonumu düz beyaz renkli görünümünden kurtarmayayım ki? ;)


Bence fena olmadı, siz ne dersiniz?


Rahmetli Cihan Abla'nın (cihanın bahçesi) blogunda paylaştığı güzel etaminleri gördükçe hep imrenirdim.
"Sizden heves edip, ben de bu işlere giriştim Cihan Abla" demek nasip olmadı maalesef:(
Cihan Ablamızı rahmetle anıyor, ruhuna bir Fatiha hediye edelim diyerek uzuuun yazımı noktalamak istiyorum...