23 Mart 2020 Pazartesi

EV YAPIMI COCONUT

Pek çoğumuzun hayatında geçirdiği zor zamanlardan birindeyiz. Neler olduğunu ve olacağını anlamaya çalışıyoruz. Bu da geçer ya Hu! dediğimiz günler... İnşallah en az kayıpla ve en kısa sürede atlarız bu dönemi. Allah hepimizin yardımcısı olsun.

Evde geçirdiğimiz uzun zaman diliminde, ev yapımı bir şeyler tüketmek psikolojik olarak iyi geliyor bana. Küçük de olsa bir şeyler üretebilmeye çalışıyorum. Hayatı normal seyrine yaklaştırabilme çabası sanırım içimdeki bu arzu.

Daha önce bir kaç kez denediğim ev yapamı coconut tarifini tekrar denedim dün. Ben tarifi severek takip ettiğim özgeninoltası 'nda görüp öyle denemiştim. Bir kaç kez tarifi denedim aslında ama dün istediğime en yakın kıvamı tutturabildim. Çok az malzemeye ihtiyaç duyulması, hazırlama ve pişme süresinin oldukça kısa olması sebebiyle sevdiğim bir tarif. Hindistan cevizinin de alzheimer rahatsızlığına karşı koruyucu olduğunu okuduğum için, tarifi daha da seviyorum.


 Malzemeler:

- 1 yumurtanın akı (Yumurta küçükse tek yumurta biraz az kalıyor bence ama hiç iki yumurta akı da kullanmadım açıkçası. Nihayetinde pişiyor)
- 1 su bardağı hindistan cevizi
- 3 tatlı kaşığı un
- 6 tatlı kaşığı pudra şekeri (Okuduğum tarifte ölçü 7 kaşıktı, ama biz çok şekerli tüketmek istemediğimiz için 6 kaşık kullanıyorum)

Hazırlanışı:

- Yumurtanın akını mikser yardımıyla bembeyaz ve şeffaf bir köpük halini alıncaya kadar çırpıyoruz.
-  Bunun üzerine diğer malzemeleri ekliyoruz ve kaşık yardımıyla karıştırıyoruz. Tamı tamına birbirini tutan bir kıvamda olmadıysa, elimle de yoğuruyorum. Çok fazla sıkıştırmadan, minik coconut topları hazırlıyorum. Yaklaşık 10-12 tane minik top elde edebiliyorum.
- Fırın tepsisinin dibini çok az zeytinyağı ile yağlıyorum ki toplar tepsiye yapışmasınlar (Yağlı kağıdın sağlıklı olmadığını okuduğum için artık kullanmıyorum, tepsiyi yağlıyorum).
- 180 derecede ısıtmış olduğum fırında 7-8 dakika kadar pişiriyorum. Pişirme dediğim, topların altı kızarıncaya kadar... Üstleri de pişsin diye bekleyince yanıyorlar;)

Sağlıklı, afiyetli ama azıcık kalorili bir atıştırmalık.
Kahve ile şahane oluyor...

19 Mart 2020 Perşembe

DEZENFEKTANA EL Mİ DAYANIR? Ev Yapımı Dezenfektan Tarifi

Tüm dünya gözle görülmeyen bir düşmanın esiri olmuş durumda.
Sağlıklı kalabilmek adına önerilen tedbirleri kimimiz az, kimimiz çok uygulamaya çalışıyor.
El-yüz yıkamanın ve bilhassa elleri dezenfekte etmenin önemini de çokça duyduk.
Yaklaşık 1 haftadır su, sabun, kolonya, dezenfektan dörtlemesiyle hemhal olan cilt, bazılarımızda kurumaya, kızarmaya yada kaşınmaya başladı.
Artık kabul ettik ki bu özen hali uzun süre devam edecek.
Hal böyle olunca, aylarca ve sıklıkla kimyasal forma sahip dezenfektan kullanmak da farklı sıkıntılara sebep olabiliyor (sağlık sektöründe çalışanlardan da duymuşluğumuz vardır belki).
İşin diğer bir yanı, temizlediğimizi düşündüğümüz alandaki (gerek insan vücudu, gerek ortam) faydalı mikroorganizmaları da kimyasala maruz bırakarak, aslında gözümüzle görmediğimiz ama yaşamın temelini oluşturan mikrobiyolojik döngüyü de farkında olmadan baltalıyor  olmamız.


Herkes araştırıyor, kendince doğru bulduğunu ve yapınca huzurlu hissettiği uygulamaları hayatında devam ettiriyor.
An itibari ile işe geliyorum. Ama haftaya senelik izin kullanacağım.
Dış ortamla ilişkisi devam eden biri olarak ellerimi sıklıkla yıkıyor, arada kolonya sürüyor ve çokça evde hazırladığım doğal dezenfektanı elime ve çevreme fısfıslıyorum.

Ev yapımı doğal dezenfektan tarifi şu şekilde (internetten bularak uyarladım zaten ben de):

- İçme suyunu kaynattım, sonrasında soğumaya bıraktım.
- Soğuyan suyun içine ev yapımı elma sirkesi, evde zaten bulunan çay ağacı yağı ve lavanta yağından ekledim. Miktar soracak olursanız, tamamen göz kararı olduğunu söyleyebilirim.
- Mahalledeki bir milyoncunun çok daha ötesinde bir ürün yelpazesine sahip yerden aldığım fısfısla da hem elime, hem çevreme muhtelif aralıklarla fıslamaya devam ediyorum. :)

Her kafadan sesin çıktığı zamanlarda psikolojiyi sağlam tutabilmek önemli.
Zorlu bir süreç olacak, bu belli.
Ama sağduyu, sakinlik, mevzulara sadece hisle değil akılla da yaklaşmaya en çok ihtiyaç olan zamanlar.
Dediğim gibi, psikoloji önemli.
Ve ben fısfısımdan çıkan damlacıklarla ortama yayılan lavanta kokusundan mutlu oluyorum, iyi geliyor.
İçerik oranları elbette laboratuvarlarda hazırlanan karışımlar gibi milimetrik değil.
Bunu göz önünde bulundurarak, sıklıkla el yıkamayı ve kolonya kullanmayı da göz ardı etmiyorum.
İnsan, kendini mutlu eden şeyleri yaptıkça daha iyi hisseder, buna inanıyorum.
Hepimize sağlık ve kolaylıklar diliyorum.
Tedbir ve tevekkül kuldan, takdir Allah'tan.
Ya Şafi (Şifa veren) ismini bolca zihinde, dilde ve gönülde bulundurmak temennisiyle...