28 Kasım 2013 Perşembe

CENNET ELMASI (HURMA), MUZ VE BİRKAÇ KURUYEMİŞ

Cennet elması farklı isimlerle tanınan bir meyve. Çevremdekilerden genelikle "hurma" olarak duyuyorum ismini.
Evde iyice ermiş cennet elmaları vardı.
Güzel bir şekilde nasıl değerlendirebilirim diye araştırırken internette hoş bir tat gördüm ve kendimce de ufak bir ekleme yaptım.

Malzemeler:

Cennet elması
Muz
Künar (dolmalık fıstık yani)
Ceviz
Bal (cennet elmaları tam olgunlaşmamışsa ilave edilebilir)

Hazırlanışı:

Cennet elmalarının kabuğunu soydum.
Bir tabağa koyup bıçakla küçülttüm ve çatalla ezdim.
Muzları dilimleyip tabağın kenarına yerleştirdim.
Künarları ve birkaç parçaya böldüğüm cevizleri cennet elmalarının üzerine ekledim.


Kolay yapılabilir ve hoş bir lezzet...

26 Kasım 2013 Salı

BİRİ RENGARENK MUTFAK ÜRÜNLERİ Mİ DEDİ? (TANTİTONİ ALIŞVERİŞİ)

Bayanların dakikalarca vakit geçirebileceği yerlerden birinin renkli mutfak ürünlerinin satıldığı mağazalar olduğunu düşünüyorum.
Yemek hazırlamak emek ve zaman isteyen bir iş olması ve vaktimizin hep kısıtlı olmasından yakınmamız sebebiyle, mutfağı sevilecek ve eğlenceli zaman geçirebilecek bir yer haline getiren ürünlerin tercih edilmesi gayet doğal...

Bu tür ürünleri üreten markalarda bir de Tantitoni.
İnternette görünce çok hoşuma giden silikondan üretilmiş kupa kapakları vardı.
Araştırırken Tantitoni mağazalarında olduğunu gördüm.
Bize yakın bir alışveriş mağazasında da satış yaptıkları için pek bir sevindim.

Dükkan dar ve alışveriş meraklısı pek çok bayanla dolu olduğu için mağazadan fotoğraf alamadım.
Markanın internet sitesinden ürünlerini inceleyebilir, alışveriş yapabilirsiniz.

Dükkandaki her şey harika görünüyordu.
Her yerde görmekten -şahsım adına- biraz sıkılmaya başladığım ama pek çok kişinin bayıldığı cupcake görünümlü seramik servis kapları, silikon kapaklar, puantiyeli çatal-kaşıklar, sevimli kupalar...

İlginç bir nokta, ürünlerin satış fiyatları hep küsüratlı.
Küsürattan kastım -mesela- 17.99 tl falan değil. 17.36 tl :)
Neden böyle fiyatlar belirliyorlar anlayabilmiş değilim.
Sonuçta para üstünü kuruşu kuruşuna vermeleri mümkün olmuyor.

Rengarenk bir çok güzelliğin olduğu dükkandan -kendimi tutarak- sadece ihtiyacım olan şeyleri alıp çıkmayı başarabildiğim için mutluyum:)
Bu yönümü seviyorum:)


Silikon kapakların farklı boyları mevcut.
Ben kupa için olanlarından aldım. Çapı 11 cm.
Şişe açacağı da ayrı bir muzip, gözleri fır fır dönen bir tavşan şeklinde.
O da silikon.

Marka Çin menşeli.
Çinlilerin boyları küçük ama zekaları çok büyük, buna inanıyorum.
Endüstriyel tasarım konusunda oldukça başarılılar.
Çin ürünlerine karşı biraz ön yargım var açıkçası.
Fakat alacağım ürünün kullanım yerine göre yeniden değerlendirme yapıyorum.

Uzun lafın kısası, siteyi ya da mağazayı gezince eminim alacağınız bir kaç parça olacaktır...


19 Kasım 2013 Salı

KIZ KULESİ'Nİ GEZELİM Mİ?

Uzaktan hep hayranlık ve merakla baktığımız Kız Kulesi'ne gitme fırsatı yakaladık geçen gün.
Hakkında bir çok efsane anlatılan deniz içindeki bu güzel inci ile ilgili hissettiklerimi ve gördüklerimi paylaşmak istedim sizlerle...


Kız Kulesi'ne geçişi kulenin tam karşısında yer alan tekneye binerek yaptık.
Tekneden inip denize baktığınızda Boğaz'ın şiddetli akıntısını çok yakından gözlemleyebiliyorsunuz...

Gittiğimiz gün hava oldukça kapalı, rüzgarlı ve soğuktu.
Bu sebeple çektiğim fotoğraflar epeyce karanlık çıktı.
Fotoğraf düzenleme konusunda henüz pek bilgim yok fakat photoscape ile becerebildiğim kadarıyla küçük oynamalar yaptım üzerinde...

Kule'nin giriş kapısını görmekle beraber bir heyecan oluştu tabi:)


Girişte tam karşınızda restorant kısmı yer alıyor.

Dediğim gibi, hava o gün çok karanlık olduğu için içeride çekilen fotoğraflar çok karanlık çıktı.

Restorantın duvarları -haliyle- taş yapı şeklinde.
Üstte bir asma kat daha yer alıyor.
Dekorasyonda koyu renkler tercih edilmiş.
Sandalyeler lacivert, masalar koyu kahve...
Bu sebeple içerisi -bana kalırsa- çok kasvetli bir havaya bürünmüş.



Pencereden başınızı çevirdiğinizde denizle aynı seviyede olduğunuzu fark ediyorsunuz.
Hayat çok güzel geliyor insana. Vapurlar falan:)


Duvarlarda çeşitli filamalar yer alıyor.
Geçmişten günümüze, muhtelif devletler tarafından kullanılmış filamalar olsa gerek...

Bir tablo vardı, hoşuma gitti.
Kız Kulesi'nin çeşitli dönemlerdeki tasvirlerini bir arada görebiliyorsunuz.
Görüntülerden fark ettiğim kadarıyla, Kız Kulesi'ne farklı dönemlerde fiziki müdahaleler yapılmış.
İlk haliyle şu anki hali aynı değil yani.
Bunun sebebinin, tarihsel süreç içerisinde Kız Kulesi'nin farklı amaçlarla kullanılması olarak düşünüyorum. Örneğin; fener, hapishane, depo gibi...


Bir kaç basamakla çıkılan katta hediyelik eşyalar satan küçük bir bölüm var.



Kulenin üst kısımlarına merdivenlerle çıkılıyor.
İlk çıkış katında Kulenin çeşitli dönemlerdeki kullanım şekilleri ile ilgili bilgiler veren, fotoğrafta görülen yuvarlak cam panolar yer alıyor.





Yukarıya doğru çıkıldıkça, 3 farklı katın her birinde Kız Kulesi efsanelerinin duvara resmedilmiş hali  karşılıyor sizi...


(Leandros Efsanesi)


(Prenses Efsanesi)


(Battal Gazi Efsanesi)
* Efsanelerin detaylarına girmiyorum, yazı çok uzayacak yoksa...

En üst katta kapalı alan içerisinde küçük ama hınca hınç dolu bir kafe ve dış kısmında da bir seyir terası yer alıyor.
Kafe çok kalabalık olduğu için ve insanların fotoğraflarını izin almadan çekip yayınlamak istemediğim için burada yer veremiyorum.

Seyir terasından Üsküdar meydana doğru bir bakış...


Kulenin girişi... Kule'ye geçişi sağlayan teknelerden biri...



Ve dünyanın ünlü bir kaç noktasında ne kadar uzaklıkta olduğunuzu gösteren tabelalar...


Genel düşüncem şu yönde; Kule oldukça eski bir geçmişe sahip olması ve denizin içerisinde yer alması sebebiyle insanda merak ve hayranlık uyandıran bir mekan.
Manzara muhteşem.
Lakin işletmede bazı farklılıklar olabilirdi bana göre.
İç ortamın dizaynı çok daha özenli ve tarihe göndermeler yapan bir şekilde olabilirdi.
Fırsat sitelerinden aldığımız kupon ile yemek yediğimiz için menümüz standarttı.
Menü hakkındaki fikrimi sorarsanız, hiç memnun kalmadık.
Hatta Kule'den karşıya geçtiğimizde eşimin yorumu şu oldu; bir simit alalım da ağzımızın tadı gelsin.
O kadar söyleyeyim...
Ama kendi seçiminizi yaparak aldığınız bir menüde farklı bir lezzet olabilir, bir şey diyemeyeceğim.

Fakat her şeye rağmen Kule harika.
Bir de küçük önerim olabilir, yanınızda muhakkak kalın bir şeyler bulundurun.
Etrafı açık olduğu için çok rüzgar alıyor.
Seyir terasında bu etkiyi çok daha fazla hissediyorsunuz.

15 Kasım 2013 Cuma

BİLGİSAYARIMI ARTIK KULLANMIYORUM, GERİ DÖNÜŞÜM İÇİN NEREYE VEREBİLİRİM?

Geri dönüşüm kültürü ülkemizde yeni yeni gelişme gösteren bir konu.
Kağıt, plastik, metal, cam, pil gibi atıkların geri dönüştürülebilmesi için çeşitli konteynerler görüyoruz çevremizde.
Bu güzel bir gelişme tabi.
Lakin -günümüzde sıklıkla duyduğumuz "hızla gelişen teknoloji" sebebiyle- artık cep telefonu, bilgisayar gibi cihazların da kullanım süreleri oldukça azaldı.
Aslında bilgisayar, cep telefonu gibi ürünlerin fonksiyonel (yani kullanılabilir) ömrü 5-7 yıl arasında değişirken teknolojik ömrü (bir üst modelinin çıkması için geçen süre)  2 yıla kadar düşüyor.

Hepimizin evinde, iş yerinde kullanılmadığı için bir kenarda duran, ortamda gereksiz bir kalabalık yapan, atsan atılmaz satsan satılmaz, değerlendirilmesi için nereye verileceği bilinmediğinden bekleyen bilgisayar ve ekipmanları (klavye, mouse, yazıcı, tarayıcı) bulunur.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atık Yönetimi Müdürlüğünün Atık Bilgisayar ve Bilgisayar Ekipmanı Toplama ve Değerlendirme içerikli bir projesi var.
Bu proje kapsamında atıl halde bulunan bilgisayar ve ekipmanları ücretsiz olarak sizden alınıyor.
Edirnekapı'da (Turgut Özal ve Adnan Menderes'in Anıt Mezarının karşında) yer alan ve bu proje için kullanılan alana getiriliyor.
Parçalar inceleniyor. Kullanılabilir, geri dönüştürülebilir yada kullanılamayacak nitelikte olanlar ayrıştırılıyor.
Kullanılabilir nitelikte olan parçalar tamir ediliyor.
Ve en güzel yanı; ihtiyacı olan okul, yardım kuruluşu gibi yerlere teslim ediliyor.


Hazırlamakta olduğum tez vesilesi ile bu alanı 2 sene kadar önce gezmiştim.
Yapılan işlemler gayet sistematik.
Bağışta bulunanların gerekli olan kişisel bilgileri ve vermiş olukları parçalar ile teslimatı yapılan ilgili yerin bilgileri kayıt altına alınıyor.

Proje Avrupa Birliği destekli, bu sebeple yabancı heyetler muhtelif aralıklarla gelip incelemelerde bulunuyor.

Tereddütü ortadan kaldıran unsurlardan bir de bilgisayar hafızanızın tamamen silinmesi.
Yani bu konu hakkında herhangi bir sıkıntıya mahal kalmıyor.
Evde duran bilgisayarımı ben de bu proje kapsamında iş yerindeki bir arkadaşım vasıtası teslim ettim...


Evimde/iş yerimde kullanılmayan bilgisayar ve/veya ekipmanları var, kime ve nasıl ulaşabilirim?

Kullanmadığınız bilgisayarınızın veya ekipmanlarının bu proje kapsamında değerlendirilmesini istiyorsanız, 0212 312 68 38 numaralı telefondan İBB Atık Yönetimi Müdürlüğü'nden bilgi alarak, evinizden/iş yerinizden ürünlerinizi teslim edebilirsiniz.

(Atölye yeri Edirnekapı Mihrimah Sultan Cami karşısında yer alan, İEET garajının da içinde bulunduğu İBB Müdürlükleri alanında. Detaylı bilgi isteyen olursa adres konusunda yardımcı olurum)

Projenin sitesi şöyle.

* Fotoğraflar proje sitesinden alıntıdır.





11 Kasım 2013 Pazartesi

KETEN TOHUMU (FAYDA VE ZARAR İLİŞKİSİ)

Keten tohumunu yaklaşık 3 aydır hemen hemen her gün 1 tatlı kaşığı kadar yiyorum.
Neye faydası olduğunu pek bilmiyordum.
Annem aşırıya kaçmamak koşuluyla bu tohumu tüketmenin faydalı olacağını söylemiş, küçük bir kavanoza sığacak kadar tohumu da yemem için vermişti.

Evdeki bittiği için geçen gün aktardan yeniden almaya niyetlendim.
Aktara faydası nedir bu tohumun diye sorunca, hazımsızlık problemine çözüm için yardımcı olabileceğini söyledi.
Yapılması gereken şey çok kolay; sabah aç karnına küçük bir kaseye yoğurt ve bir tatlı kaşığı kadar keten tohumunu koyup karıştırıyorsunuz ve "afiyetle" yiyorsunuz.
Afiyetle kelimesini tırnak içinde yazdım çünkü internette okuduğuma göre tadından hoşlanmayanlar da var.
Bende de durum tam tersi.
Çıtır çıtır minik tohumları yemek bana çok zevkli geliyor:)


Baharatları, bitkileri kullanırken dikkatli olmak lazım.
Ve tabi her şeyde olduğu gibi bunu da kararında kullanmak gerekiyor: Günde 1 tatlı kaşığı kadar.
Ben de keten tohumu hakkında blogda yazmaya karar verdiğimde keten tohumunun iyisini, kötüsünü araştırdım.
(Faydalı bilgi paylaşalım derken -Allah korusun- zararlı olabilecek kullanımlara sebebiyet vermek ve vebal altında kalmak istemem.)

Özetle;

Faydalı olabilecek yönü: 

Kilo vermede yardımcı olabilir (lif yönünden zengin olması sebebiyle)
Omega 3 almanıza yardımcı olur.
Yukarıda anlattığım gibi yoğurt ile aç karnına tüketildiğinde hazıma yardımcı olabilir.
Kan inceltici ve iltihap önleyici özelliği vardır.

Dikkatli kullanılması gereken durumlar:

Gebelik yada emzirme döneminde olan kadınların kullanmaması önerilir (pek çok bitkide olduğu gibi).
Diyabet (şeker) hastalığı olan kişilerde ani şeker seviyesi değişimlerine neden olabilir.
Ham ve olgunlaşmamış tohumlar toksik (zehirli) etki gösterebileceğinden bu tür kullanımdan kaçınmak gerekir.

Detaylı bilgiyi buradan ve şuradan okuyabilirsiniz.

* Fotoğraf internetten alıntıdır.


7 Kasım 2013 Perşembe

KİM BU EVİN REİSİ?

Aile Eğitim Programı (AEP) kapsamında hazırlanan kitaplardan Evlilik ve Aile Hayatı Modülünde yer alan bir etkinliği paylaşacağım sizlerle.
(Kitabın tamamına bu adresten ulaşabilirsiniz)

Aile hayatı içerisinde verilmesi gereken kararlar vardır.
Sizin ailenizde bu karaları kim veriyor?
Bu durumdan siz ve eşiniz memnun mu?



Konumuz Kim Bu Evin Reisi?


Aşağıdaki örnek sorular, ilişkinizde kararları kimin aldığı ve bu durumdan sizin memnun olup olmadığınız hakkında bir fikir edinebilmenizi sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Soruları eşinizle ayrı ayrı cevaplayın ve cevaplarınızı karşılaştırın. Cevaplarınızı verirken aşağıdaki konularda kararı hanginizin aldığını düşünün.

                                                                                                  Ben                  Eşim            İkimiz

Parayı kim kazanmalı?

Çocukların bakımından kim sorumlu olmalı?

Ev işlerini kim yapmalı?

Önemli kararları kim almalı?

Boş zamanlarda ne yapılacağına kim karar vermeli?

Tatilde nereye gidileceğine kim karar vermeli?

Ailenin yaşayacağı semti/şehri/ülkeyi kim belirlemeli?

Son sözü kim söylemeli?


Lütfen başka sorularınız varsa ekleyin

Verdiğiniz cevaplar içerisinde ortak ve farklı noktaları belirleyin. Farklı seçenekleri işaretlemiş olduğunuz sorular üzerinde uzlaşmaya varabileceğiniz durumlar olup olmayacağını tartışın.

* Fotoğraf internetten alıntıdır.

4 Kasım 2013 Pazartesi

KAKLIK MAĞARASI (DENİZLİ)

Kaklık Mağarası, Pamukkale'nin yer altında yer alan versiyonudur diyebiliriz.
İsmi "mağara" olsa da Kaklık, dağların engebeli tepelerinde değil, bir düzlüğün altında yani yer altında yer alıyor.
Keşfedilip turizme kazandırılması çok yeni.
Ulaşımı da gayet rahat. Dümdüz yol. Denizli'ye mesafesi 30 km.
Yalnız mağaraya giden yol ağır tonajlı çimento kamyonları yüzünden biraz hasar görmüş.
Mağaranın ilerisinde Denizli Çimento var çünkü...
Mağaranın bulunmasına vesile olan da tarlasında çalışan bir çiftçiymiş. Traktörün tekeri saplanıp kalınca, tekerleği çıkarmak için yapılan çalışmalar esnasında fark edilmiş bu güzellik...

Kaklık Mağarası UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alıyor.
Alana girdiğinizde kükürt kokusu hemen hissettiriyor kendini.
Merdivenlerle yerin altına inerek gezintiye başlıyorsunuz.


Merdivenlerde ilerledikçe ortam karanlıklaşıyor. Loş ortam ve üzerinden su akan beyaz travertenler oldukça hoş görünüyor.



Fotoğraf çekmeye meraka olanlar yada profesyonel makinesi olanların güzel kareler yakalayacağına eminim.
Cep telefonu ile çekilince ancak bu kadar oluyor;)


Ortamda sıkıntı yaratan bir nokta, yürüdüğünüz dar koridorların yer yer su ile kaplı olması.
Su neden kaynaklanıyor bilemiyorum.
Fakat babet tarzında ince altlı ayakkabı ile gezinti yapmak sıkıntı verebilir.

Bazı noktalarda  duvardan küçük su damlaları düşüyor üstünüze.
Yaz günlerinde bu durum kısa süreli de olsa serinlik hissi oluşturacaktır.

Mağarada benim en çok dikkatimi çeken, kükürtlü suyun toplandığı havuz oldu.
Havuzdaki suyun rengi çok berrak bir mavi.
İçerisinde yetişen bitkiler var ve çevresinde de yeşil bir ortam hakim.
Çok güzel görünüyordu...



Çıkışta dayanamayıp akan suya elime soktum ve hatta tadına baktım:)
Bildiğimiz su gibiydi tadı.

Gezinti çok uzun sürmüyor içeride.
Mağaranın bazı bölümlerini kapatmışlar.

Çıkışta mağaranın tanıtımını yapan tabelayı da fotoğrafladım. 
Aşağıdan çekince ancak bu kadar oldu:)


Çıkışta havuz ve cafe tarzında bir yer var.

Yolunuz düşerse görmenizi -naçizane- tavsiye ederim.