31 Aralık 2013 Salı

PEK MEŞHUR ŞARK HAN (EMİNÖNÜ GEZİNTİLERİ 1)

Mahmutpaşa ve civarında yer alan hanların her biri kendi içinde ayrı bir dünyanın merkezi.
Bu çevrede en makbul alışverişi yapabilmek için neyin nerede satıldığını bilmek önemli.
Bu alanda keşif ve yapılacak alışveriş, bir kadın için asla bitmez, öyle düşünüyorum:)
Çok uygun fiyatlı ve cezbedici pek çok ürün mevcut.

Şark Han'dan görüntüler paylaşacağım sizlerle.
Vaktim kısıtlı ve eklenecek fotoğraf çok olduğu için düzenleme yapamadım.
Zaten o kalabalıkta muhteşem görüntüler yakalayarak fotoğraf çekmek de pek olası değil;)

Haydi başlayalım...


Rengarenk, sevimli çöp kovaları...


Metalik ve üstü çiçekli böcekli saksılar...


Miniklerin (ve hatta yetişkinlerin de) seveceği kumbaralar...



Yine kumbaralar...


Ahşap dekorasyon ürünleri...
İlginç objeler vardı arasında.
İmalat hangi ülkeye aitti hatırlayamıyorum fakat adamlar ağaç köklerini bile değerlendirmişler.
Fotoğrafta en sağda görünen su kamışına benzer bitkilerden yapılmış küçük koltuk.
 Meraklısı çok olacak ki "lütfen oturmayınız" diye uyarı koymuşlar üstüne:)


Ahşap oyma baykuşlar...


Denizcilikle ilgili çeşitli objeler.
Çerçeve, kandil, mumluk, vs...


Ve kayık şeklinde bir dolap.
Görüntüsü çok güzel ama pek sağlammış izlenimi uyandırmadı bende.


Rengarenk ferforje kandiler...
Meraklısı çok ferforjenin, biliyorum;)


 Yine bir kaç ferforje...


Sıklıkla vintage olarak duyduğumuz, ama dilimizdeki karşılığı aşağı yukarı "nenem zamanından kalma" olan beyaz çerçeveler...


Ve denizsel mevzular...
Deniz yıldızı (hatta renklileri bile var), istiridye kabukları...


İstiridye kabuğunun görüntüsünü siz hesaplayınız yukarıdaki fotoğrafa bakarak;)

Fiyatlar piyasaya göre daha uygun tabi.
Dışarıdan tane ile alacağınız herhangi bir şeyi, ona yakın bir fiyatla poşet halinde almak mümkün.
Ürünler Han'ın adını tasdikler şekilde Doğu kökenli.
Kalite de üründen ürüne değişiyor elbet...

Eminönü civarındaki alışveriş mekanlarını seviyoruz.
Gezip durmaktan ve dahi alışveriş yapmaktan kendimizi alamıyoruz:))

27 Aralık 2013 Cuma

SCRABBLE'LAR BİM İNDİRİMİNDE!

BİM'in meşhur indirimli ürünlerini duymayan kalmamıştır sanırım...
Bu haftaki ürünler arasında en sevilen kelime oyunlarından olan Scrabbale da var.
Fiyatı piyasaya göre oldukça uygun (yarı yarıya diyebilirim) ve orjinal ürün.


Düşünerek eğlenmeyi seviyorsanız, değerlendirmeye değer...

* Fotoğraf internetten alıntıdır.

23 Aralık 2013 Pazartesi

İŞTAH AÇICI ÇAY KAŞIKLARI (EVMAMBO.COM'DAN KANCAEV ALIŞVERİŞİ)

Kancaev markasının ürünlerini gören, duyan, bilenleriniz vardır muhakkak.
Çok sevimli mutfak eşyaları satıyorlar.
Görünce çok hoşuma giden ve hemen alma isteği duyduğum çay kaşıklarına bir bakalım:


Farklı figürlerde ve sayılarda olanlarına rastlamak mümkün.
Ben 6'lı seti aldım.
4'lü setler de mevcut ama almışken 6 tane olması bence daha mantıklı.
Aynı figüre sahip tatlı kaşıkları ve tatlı çatalları da var.
Şu an onlardan da alsam mı kararsızlığındayım;)
Bilhassa tatlı kaşıklarını...
Çünkü günlük çatal-kaşık-bıçak takımı almayı düşünüyorum.
Ve bu takımların içeriğinde çay ve tatlı kaşıkları yer almıyor.
Bu yüzden boşa alınmış ürünler olmayacaklar.

Alışverişi Kanceev'in kendi sitesinden yapabileceğiniz gibi Kancaev ürünlerini satan yada indirim sitelerinden yapmanız mümkün.
Her sitede fiyatlar ve kargo ücretleri bakımından fark oluyor.
Almadan önce tüm siteleri incelemenizi öneririm.
Ben evmambo.com'dan aldım.
Kargonun ulaşma süresi ya da ürün içeriğinde hiç problem yaşamadım.
Memnunun yani özetle.

Kargom iki gün içerisinde elime ulaştı.


Çay kaşığı olmalarına rağmen, ebatları biraz büyük geldi bana.
Alışkan olduğumuz çay kaşığı boyu ile tatlı kaşığı boyu arasında olduklarını söyleyebilirim.
Ortalama bir çay bardağında biraz büyük dursalar da fena görünmüyorlar.
Kupa yada fincanda daha hoş durabilirler.


Metal kısmının kalitesi hakkında biraz kuşkuluydum.
Ama kaşıkların üzerinde, bu tarz ürünlerde görmeye alışkın olduğumuz "stainless steel" (paslanmaz çelik) yazıyor.
Problem çıkarmazlar diye umuyorum.


* İlk fotoğraf internetten alıntıdır.

17 Aralık 2013 Salı

KEÇEDEN BALERİN

Blogu açmamdaki temel unsur, keçeden yaptığım şeyleri paylaşmaktı.
Fakat çalıştığım için her zaman geniş bir vakit bulup odaya yayılmaya, bir şeyler üretmeye ve (en sevmediğim kısım olan) ortalığa serdiğim tüm malzemeleri toplayıp kaldırmaya fırsatım olmuyor.
Bu biraz da işin bahanesi belki, her zaman incik cincik uğraşmaya hevesim ve sabrım da olmayabiliyor;) (itiraf ettim ve rahatladım! :)

Kar yağıp ben huzura kavuşunca rengarenk keçelerimi alayım en iyisi elime dedim ve bir gece bu tatlı balerini yaptım:


Blogda ilerleme kaydettikçe, insan çektiği fotoğrafların kalitesini beğenmekte zorlanıyor sanki;)
Parlak oda ışığı altında cep telefonu ile çektiğim fotoğraf da bu kadar oldu maalesef...

Sabrımın pek olmadığını söylemiştim değil mi? :)
Eteği tül ile yapmak da çok güzel olabilirdi ama arka odaya gidip parça tülü alıp getirecek enerjiyi kendimde bulamadım pek:)



Çok tatlı figürler yapan ve paylaşan bir bloggerdan kaydetmiştim balerinin kalıbını.
Kalıbı buradan bulabilirsiniz...

Bu tatlı arkadaşı nereden değerlendireceğime karar veremedim.
Belki düz bir tişörtü renklendirmek için belki de çekmece yada dolap kulbunda süs olması için...
Bakalım...

11 Aralık 2013 Çarşamba

BU SABAAAH... DOLU GİBİ BİR KAR VAR İSTANBUL'DAAA...

Mazhar Alanson'un sevdiğim bir şarkısıdır bu sabah yağmur var İstanbul'da...
Öyle zannediyorum ki haber bültenlerinde günlerdir yapılan haber ve uyarılar ile İstanbul'da kar yağışı olacağını duymayan kalmadı memlekette.
Ve beklenen kar nihayet geldi.
Bu akşam haberlerde yolda kalan/kayan/sağa sola çarpan araçları, trafikte rezil rüsva olmak durumunda kalan vatandaşları, hiçbir şeye aldırmadan kar üstünde yokuş aşağı poşetle kayan çocukları, kış turizminin gelişmiş olduğu merkezlerde kayak yapanları, doğal bitki örtüsü ile karın birleşiminden oluşan muhteşem manzaraları izleme olasılığımız çok yüksek.
Klasik kar haberleri bunlar.
Fakat bu sene yağan kar çok ilginç geldi bana.
Gök gürültüsü ve şimşekle birlikte kar yağar mı?
Bu sefer öyle yağıyor...
Ve kar lapa lapa, nazik nazik değil, minik çakıl taşları gibi, dolu gibi...


İş yerinde penceremize düşen kar tanelerinden biri...
Boyut olarak çok büyük geldi bana.
Üstelik de sert...

Kış, kar olmadan olmaz.
Üşüsem de, zorluk çeksem de seviyorum ben bu serin beyazlığı.
Tadını çıkaralım...

9 Aralık 2013 Pazartesi

BEŞ GERÇEĞİM

Blogunu severek takip ettiğim kahve tadında güzel bir konu başlığına sahip olan mim sorularını benim de yanıtlamamı istemiş.
Teşekkür ederim kendisine...

1. Kulaklıklarım nerede?


Ses olsun diye değil, sevdiğim tınıları duyabilmek için müzik dinlerim.
Müzik ruh halimi etkileyen bir olgu benim için.
Bulgur bulgur gözyaşları süzülürken gözümden, biraz hareketli bir müzik dinlersem gaz yaşlarım durur.
Ya da neşeliyken ve beni üzecek hiçbir sebep yokken, sakin ve beni etkileyen bir melodi dinlesem gözlerimden yaş gelebilir.
Müzik benim terapi zamanım diyebilirim.
Müziği bilhassa kulaklıkla dinlemeyi seviyorum.
Alttan gelen kesikli bir ritmi, her bir enstrümanın vuruşunu duymak bana zevk verir.
En büyük keşkelerimden biridir vakti zamanıyla bir enstrümanı güzelce çalabilmeyi öğrenmemek (Helvacıoğlu marka flüt hariç:) 
Ama hala isteğim ve niyetim var.
Ve itiraf ediyorum, darbuka sesini çok seviyorum;)

2. Bir kaç kelime ve noktalama işaretleri...



Yazmak benim her şeyim diyebilirim.
Blog açma sebebim de budur aslında.
Takipçi sayısı o kadar önemli değil.
Yazdıklarıma ve yaptıklarıma değer veren arkadaşlarımın olması önemli.
Bana katılıp katılmamaları değildir esas olan, saygı duymalarıdır.
İş yerinde yanına uğradığımda yerinde bulamadığım bir arkadaşıma küçük bir not bırakırken bile özenirim yazdıklarıma. Anlaşılır ve onun ihtiyaçlarını giderebilir nitelikte olmasına...
Yazdıklarım zaman zaman dergilerde yayınlanıyor.
Bu benim için büyük bir mutluluk...
Öğrenciyken daha çok mizaha yönelik yazıyordum, şu an biraz daha olgun takılıyorum:)
"Yazdıklarım" bölümünde de 4-5 sene öncesine ait yazdıklarım bulunuyor.
İlginizi çekerse... :)

3. Bir adım ilerisinde ne olabilir?


Carpediem (anı yaşa) fikrini yüzde yüz desteklediğimi söyleyemem.
Hep bir adım ilerisinde ne olabileceği vardır aklımda.
Pimpirikli bir yapıda değilim, sadece tedbirliyim.
Şu ana kadar bir zararını gördüm mü bu huyumun?
Kesinlikle hayır, aksine hep faydası oldu bana...
Kervan yolda düzülür mantığı hakimdir Türkler arasında.
"Yolda düzülen kervanla ancak bu kadar oluyor" diye düşünüyorum;)

4. Bir adamsendecilik, bir bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık...


Tatlı Hayat dizisinde Haluk Bilginer ne güzel derdi bu cümleleri...
Hiç sevmediğim insan tipidir bu.
Eksiklik, yanlışlık, hak yeme, adaletsizlik gördüm mü dayanamam. Söylerim, sorarım.
Üslup önemli ama tabi, kırıp dökmemek, kaş yaparken göz çıkarmamak lazım.
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır sözünü pek bir severim bu sebeple;)
Gündelik hayatımda bir olumsuzlukla mı karşılaştım?
Hemen ilgili yere mail atarım, BİMER'e başvuruda bulunurum, blogumda yazarım.
Çözüm oluyor mu problemine derseniz, bazen diyebilirim.
Zaman zaman yıpratıcı olduğunu da düşünmüyor değilim.
Ama huy işte...:)

5. Yoo, ben öyle bir şey demedim!


4. ve 5. madde benzerlik gösteriyor, haklısınız.
Yazınca şunu fark ettim, her insan türüyle ahbaplık kurabilme özelliğim yok benim;)
Ve bu benim bir gerçeğim...
Her türlü ilişkimde sözünün arkasında duran insanı severim.
Durmadığını fark ettiğimde, bir yere kadar idare ederim.
Tolere seviyem çok yüksek değildir bu konuda...

Benim de bir kaç bloger arkadaşımdan bu soruları yanıtlamasını istemem gerekiyor sanırım (işin raconu bu! :)

resimdefterimm
mucizelerduqqanı

Yanıtlamak isterlerse;)

* Fotoğraf ve resimler internetten alıntıdır.


4 Aralık 2013 Çarşamba

ZET.COM ALIŞVERİŞİ... BİRAZ SIKINTILI...

Pek çok internet sitesinde zet.com'un reklamı yer alıyor.
Ne var ne yok diye siteye tıkladım, beğendiğim bir kaç ürünü almaya karar verdim.
Sitenin sistemi şu; farklı kişiler zet.com'da kendilerine dükkan açıyorlar ve ürünlerini satışa sunuyorlar.
Zet.com aracı bir nevi...

Peçete transferinde kullanmak için işime yarayacağını düşündüğüm ithal peçetelerden 4 tane aldım.
Zet.com'da kargo bedeli 0 görünüyordu.
Gel zaman git zaman kargom elime ulaştı, lakin kargo için gelen görevli alıcı ödemeli bir kargom olduğunu belirterek 5.80 tl ödemem gerektiğini söyledi.
Kargoyla çözebileceğim bir mesele değildi, ödedim.
Zet.com'a durumu anlatan bir mail gönderdim.
Kargo ücreti olmadığı belirtilen bir ürüne niçin kargo ücreti ödediğimi sordum.
Verdikleri cevap, alışverişi yapmış olduğum Kutu kutu parti dükkanından yaşanan aksaklıktan dolayı kargonun ücretli olarak gönderildiği ve sipariş bedelinin tarafıma iade edileceği yönünde oldu.
Benim için önemli olan sipariş bedelimin iadesi değildi elbet, ücretsiz kargo şeklinde yayınlanan siparişim için kargo ücreti ödemiş olmamdı sıkıntı. Üstelik sipariş bedelinde daha fazla bir kargo ücreti...

Hevesi kursağımda kalan, geldiklerine bile sevinemediğim peçetelerim

Bu cevap üzerine Kutu kutu parti'ye problemimi aynen ilettim.
Aldığım yanıt,  Kutu kutu parti'nin sitesinde kargo ücreti alıcıya aittir ifadesinin yer aldığı, ancak zet.com'da bu ifadeye yer verilmediği ve bu sebeple alıcının da ücretsiz kargo algısına kapıldığı yönünde oldu.
Konu ile ilgili zet.com'la detaylı görüşülmüş ve gerekli uyarının yapılması kararlaştırılmış...
İsabet olmuş...
Ben problem yaşadım, en azından başkaları sıkıntı yaşamasın.

Zet.com'un sipariş bedelini iade etme talebi bir erdem, kendilerine teşekkür ederim.
Fakat hem zet.com hem de Kutu kutu parti kargo ücreti konusunda problemime bir çare bulmadı.
Çareyi kendim bulabilirdim aslında, ilçe kaymakamlığına giderek Tüketici Hakları Heyeti'ne konuyu iletmem yeterli...
Fakat git gel yaparken basacağım akbilin ücreti, bana iade edilecek kargo ücretiyle eşdeğer olacağı için böyle bir yola başvurmadım.

Diyeceğim o ki aracılık mantığı ile satış yapan sitelerden ürün alacağınız zaman, ürünün tedarik edildiği firma/kişinin sitesine de göz atın.
Belki oralarda görmediğiniz ve sorduğunuz zaman açıklama olarak size söylenecek bazı hususlar vardır (muhattap olduğunuz ilk sitede yazılı olan neyse, yasal olarak kayda alınacak olan da budur aslında... Sadece benim gibi maduriyet yaşamamanız için küçük bir hatırlatma benimki...)

Her iki sitenin de maillere dönüşü hızlı, bir gün içinde yanıt aldım.
Ve yaşanan sıkıntıdan ötürü üzgün olduklarını belirttiler.
Ayrıca bir dükkanla sıkıntı yaşadım diye diğerlerini de töhmet altında bırakmak istemem.
Aynı anda satın aldığım başka bir üründe böyle bir problem yaşamadım çünkü.
Ama internetten alışverişi oldukça yaygın hale geldi.
Olumlu ve olumsuz tecrübelerimizi paylaşalım ki duyarlılık artsın ve problemler giderilsin.

* Hem zet.com'un hem de Kutu kutu partinin cevap hakkı bakidir.
Yazımın linkini kendilerine de ilettim zira.


28 Kasım 2013 Perşembe

CENNET ELMASI (HURMA), MUZ VE BİRKAÇ KURUYEMİŞ

Cennet elması farklı isimlerle tanınan bir meyve. Çevremdekilerden genelikle "hurma" olarak duyuyorum ismini.
Evde iyice ermiş cennet elmaları vardı.
Güzel bir şekilde nasıl değerlendirebilirim diye araştırırken internette hoş bir tat gördüm ve kendimce de ufak bir ekleme yaptım.

Malzemeler:

Cennet elması
Muz
Künar (dolmalık fıstık yani)
Ceviz
Bal (cennet elmaları tam olgunlaşmamışsa ilave edilebilir)

Hazırlanışı:

Cennet elmalarının kabuğunu soydum.
Bir tabağa koyup bıçakla küçülttüm ve çatalla ezdim.
Muzları dilimleyip tabağın kenarına yerleştirdim.
Künarları ve birkaç parçaya böldüğüm cevizleri cennet elmalarının üzerine ekledim.


Kolay yapılabilir ve hoş bir lezzet...

26 Kasım 2013 Salı

BİRİ RENGARENK MUTFAK ÜRÜNLERİ Mİ DEDİ? (TANTİTONİ ALIŞVERİŞİ)

Bayanların dakikalarca vakit geçirebileceği yerlerden birinin renkli mutfak ürünlerinin satıldığı mağazalar olduğunu düşünüyorum.
Yemek hazırlamak emek ve zaman isteyen bir iş olması ve vaktimizin hep kısıtlı olmasından yakınmamız sebebiyle, mutfağı sevilecek ve eğlenceli zaman geçirebilecek bir yer haline getiren ürünlerin tercih edilmesi gayet doğal...

Bu tür ürünleri üreten markalarda bir de Tantitoni.
İnternette görünce çok hoşuma giden silikondan üretilmiş kupa kapakları vardı.
Araştırırken Tantitoni mağazalarında olduğunu gördüm.
Bize yakın bir alışveriş mağazasında da satış yaptıkları için pek bir sevindim.

Dükkan dar ve alışveriş meraklısı pek çok bayanla dolu olduğu için mağazadan fotoğraf alamadım.
Markanın internet sitesinden ürünlerini inceleyebilir, alışveriş yapabilirsiniz.

Dükkandaki her şey harika görünüyordu.
Her yerde görmekten -şahsım adına- biraz sıkılmaya başladığım ama pek çok kişinin bayıldığı cupcake görünümlü seramik servis kapları, silikon kapaklar, puantiyeli çatal-kaşıklar, sevimli kupalar...

İlginç bir nokta, ürünlerin satış fiyatları hep küsüratlı.
Küsürattan kastım -mesela- 17.99 tl falan değil. 17.36 tl :)
Neden böyle fiyatlar belirliyorlar anlayabilmiş değilim.
Sonuçta para üstünü kuruşu kuruşuna vermeleri mümkün olmuyor.

Rengarenk bir çok güzelliğin olduğu dükkandan -kendimi tutarak- sadece ihtiyacım olan şeyleri alıp çıkmayı başarabildiğim için mutluyum:)
Bu yönümü seviyorum:)


Silikon kapakların farklı boyları mevcut.
Ben kupa için olanlarından aldım. Çapı 11 cm.
Şişe açacağı da ayrı bir muzip, gözleri fır fır dönen bir tavşan şeklinde.
O da silikon.

Marka Çin menşeli.
Çinlilerin boyları küçük ama zekaları çok büyük, buna inanıyorum.
Endüstriyel tasarım konusunda oldukça başarılılar.
Çin ürünlerine karşı biraz ön yargım var açıkçası.
Fakat alacağım ürünün kullanım yerine göre yeniden değerlendirme yapıyorum.

Uzun lafın kısası, siteyi ya da mağazayı gezince eminim alacağınız bir kaç parça olacaktır...


19 Kasım 2013 Salı

KIZ KULESİ'Nİ GEZELİM Mİ?

Uzaktan hep hayranlık ve merakla baktığımız Kız Kulesi'ne gitme fırsatı yakaladık geçen gün.
Hakkında bir çok efsane anlatılan deniz içindeki bu güzel inci ile ilgili hissettiklerimi ve gördüklerimi paylaşmak istedim sizlerle...


Kız Kulesi'ne geçişi kulenin tam karşısında yer alan tekneye binerek yaptık.
Tekneden inip denize baktığınızda Boğaz'ın şiddetli akıntısını çok yakından gözlemleyebiliyorsunuz...

Gittiğimiz gün hava oldukça kapalı, rüzgarlı ve soğuktu.
Bu sebeple çektiğim fotoğraflar epeyce karanlık çıktı.
Fotoğraf düzenleme konusunda henüz pek bilgim yok fakat photoscape ile becerebildiğim kadarıyla küçük oynamalar yaptım üzerinde...

Kule'nin giriş kapısını görmekle beraber bir heyecan oluştu tabi:)


Girişte tam karşınızda restorant kısmı yer alıyor.

Dediğim gibi, hava o gün çok karanlık olduğu için içeride çekilen fotoğraflar çok karanlık çıktı.

Restorantın duvarları -haliyle- taş yapı şeklinde.
Üstte bir asma kat daha yer alıyor.
Dekorasyonda koyu renkler tercih edilmiş.
Sandalyeler lacivert, masalar koyu kahve...
Bu sebeple içerisi -bana kalırsa- çok kasvetli bir havaya bürünmüş.



Pencereden başınızı çevirdiğinizde denizle aynı seviyede olduğunuzu fark ediyorsunuz.
Hayat çok güzel geliyor insana. Vapurlar falan:)


Duvarlarda çeşitli filamalar yer alıyor.
Geçmişten günümüze, muhtelif devletler tarafından kullanılmış filamalar olsa gerek...

Bir tablo vardı, hoşuma gitti.
Kız Kulesi'nin çeşitli dönemlerdeki tasvirlerini bir arada görebiliyorsunuz.
Görüntülerden fark ettiğim kadarıyla, Kız Kulesi'ne farklı dönemlerde fiziki müdahaleler yapılmış.
İlk haliyle şu anki hali aynı değil yani.
Bunun sebebinin, tarihsel süreç içerisinde Kız Kulesi'nin farklı amaçlarla kullanılması olarak düşünüyorum. Örneğin; fener, hapishane, depo gibi...


Bir kaç basamakla çıkılan katta hediyelik eşyalar satan küçük bir bölüm var.



Kulenin üst kısımlarına merdivenlerle çıkılıyor.
İlk çıkış katında Kulenin çeşitli dönemlerdeki kullanım şekilleri ile ilgili bilgiler veren, fotoğrafta görülen yuvarlak cam panolar yer alıyor.





Yukarıya doğru çıkıldıkça, 3 farklı katın her birinde Kız Kulesi efsanelerinin duvara resmedilmiş hali  karşılıyor sizi...


(Leandros Efsanesi)


(Prenses Efsanesi)


(Battal Gazi Efsanesi)
* Efsanelerin detaylarına girmiyorum, yazı çok uzayacak yoksa...

En üst katta kapalı alan içerisinde küçük ama hınca hınç dolu bir kafe ve dış kısmında da bir seyir terası yer alıyor.
Kafe çok kalabalık olduğu için ve insanların fotoğraflarını izin almadan çekip yayınlamak istemediğim için burada yer veremiyorum.

Seyir terasından Üsküdar meydana doğru bir bakış...


Kulenin girişi... Kule'ye geçişi sağlayan teknelerden biri...



Ve dünyanın ünlü bir kaç noktasında ne kadar uzaklıkta olduğunuzu gösteren tabelalar...


Genel düşüncem şu yönde; Kule oldukça eski bir geçmişe sahip olması ve denizin içerisinde yer alması sebebiyle insanda merak ve hayranlık uyandıran bir mekan.
Manzara muhteşem.
Lakin işletmede bazı farklılıklar olabilirdi bana göre.
İç ortamın dizaynı çok daha özenli ve tarihe göndermeler yapan bir şekilde olabilirdi.
Fırsat sitelerinden aldığımız kupon ile yemek yediğimiz için menümüz standarttı.
Menü hakkındaki fikrimi sorarsanız, hiç memnun kalmadık.
Hatta Kule'den karşıya geçtiğimizde eşimin yorumu şu oldu; bir simit alalım da ağzımızın tadı gelsin.
O kadar söyleyeyim...
Ama kendi seçiminizi yaparak aldığınız bir menüde farklı bir lezzet olabilir, bir şey diyemeyeceğim.

Fakat her şeye rağmen Kule harika.
Bir de küçük önerim olabilir, yanınızda muhakkak kalın bir şeyler bulundurun.
Etrafı açık olduğu için çok rüzgar alıyor.
Seyir terasında bu etkiyi çok daha fazla hissediyorsunuz.

15 Kasım 2013 Cuma

BİLGİSAYARIMI ARTIK KULLANMIYORUM, GERİ DÖNÜŞÜM İÇİN NEREYE VEREBİLİRİM?

Geri dönüşüm kültürü ülkemizde yeni yeni gelişme gösteren bir konu.
Kağıt, plastik, metal, cam, pil gibi atıkların geri dönüştürülebilmesi için çeşitli konteynerler görüyoruz çevremizde.
Bu güzel bir gelişme tabi.
Lakin -günümüzde sıklıkla duyduğumuz "hızla gelişen teknoloji" sebebiyle- artık cep telefonu, bilgisayar gibi cihazların da kullanım süreleri oldukça azaldı.
Aslında bilgisayar, cep telefonu gibi ürünlerin fonksiyonel (yani kullanılabilir) ömrü 5-7 yıl arasında değişirken teknolojik ömrü (bir üst modelinin çıkması için geçen süre)  2 yıla kadar düşüyor.

Hepimizin evinde, iş yerinde kullanılmadığı için bir kenarda duran, ortamda gereksiz bir kalabalık yapan, atsan atılmaz satsan satılmaz, değerlendirilmesi için nereye verileceği bilinmediğinden bekleyen bilgisayar ve ekipmanları (klavye, mouse, yazıcı, tarayıcı) bulunur.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atık Yönetimi Müdürlüğünün Atık Bilgisayar ve Bilgisayar Ekipmanı Toplama ve Değerlendirme içerikli bir projesi var.
Bu proje kapsamında atıl halde bulunan bilgisayar ve ekipmanları ücretsiz olarak sizden alınıyor.
Edirnekapı'da (Turgut Özal ve Adnan Menderes'in Anıt Mezarının karşında) yer alan ve bu proje için kullanılan alana getiriliyor.
Parçalar inceleniyor. Kullanılabilir, geri dönüştürülebilir yada kullanılamayacak nitelikte olanlar ayrıştırılıyor.
Kullanılabilir nitelikte olan parçalar tamir ediliyor.
Ve en güzel yanı; ihtiyacı olan okul, yardım kuruluşu gibi yerlere teslim ediliyor.


Hazırlamakta olduğum tez vesilesi ile bu alanı 2 sene kadar önce gezmiştim.
Yapılan işlemler gayet sistematik.
Bağışta bulunanların gerekli olan kişisel bilgileri ve vermiş olukları parçalar ile teslimatı yapılan ilgili yerin bilgileri kayıt altına alınıyor.

Proje Avrupa Birliği destekli, bu sebeple yabancı heyetler muhtelif aralıklarla gelip incelemelerde bulunuyor.

Tereddütü ortadan kaldıran unsurlardan bir de bilgisayar hafızanızın tamamen silinmesi.
Yani bu konu hakkında herhangi bir sıkıntıya mahal kalmıyor.
Evde duran bilgisayarımı ben de bu proje kapsamında iş yerindeki bir arkadaşım vasıtası teslim ettim...


Evimde/iş yerimde kullanılmayan bilgisayar ve/veya ekipmanları var, kime ve nasıl ulaşabilirim?

Kullanmadığınız bilgisayarınızın veya ekipmanlarının bu proje kapsamında değerlendirilmesini istiyorsanız, 0212 312 68 38 numaralı telefondan İBB Atık Yönetimi Müdürlüğü'nden bilgi alarak, evinizden/iş yerinizden ürünlerinizi teslim edebilirsiniz.

(Atölye yeri Edirnekapı Mihrimah Sultan Cami karşısında yer alan, İEET garajının da içinde bulunduğu İBB Müdürlükleri alanında. Detaylı bilgi isteyen olursa adres konusunda yardımcı olurum)

Projenin sitesi şöyle.

* Fotoğraflar proje sitesinden alıntıdır.





11 Kasım 2013 Pazartesi

KETEN TOHUMU (FAYDA VE ZARAR İLİŞKİSİ)

Keten tohumunu yaklaşık 3 aydır hemen hemen her gün 1 tatlı kaşığı kadar yiyorum.
Neye faydası olduğunu pek bilmiyordum.
Annem aşırıya kaçmamak koşuluyla bu tohumu tüketmenin faydalı olacağını söylemiş, küçük bir kavanoza sığacak kadar tohumu da yemem için vermişti.

Evdeki bittiği için geçen gün aktardan yeniden almaya niyetlendim.
Aktara faydası nedir bu tohumun diye sorunca, hazımsızlık problemine çözüm için yardımcı olabileceğini söyledi.
Yapılması gereken şey çok kolay; sabah aç karnına küçük bir kaseye yoğurt ve bir tatlı kaşığı kadar keten tohumunu koyup karıştırıyorsunuz ve "afiyetle" yiyorsunuz.
Afiyetle kelimesini tırnak içinde yazdım çünkü internette okuduğuma göre tadından hoşlanmayanlar da var.
Bende de durum tam tersi.
Çıtır çıtır minik tohumları yemek bana çok zevkli geliyor:)


Baharatları, bitkileri kullanırken dikkatli olmak lazım.
Ve tabi her şeyde olduğu gibi bunu da kararında kullanmak gerekiyor: Günde 1 tatlı kaşığı kadar.
Ben de keten tohumu hakkında blogda yazmaya karar verdiğimde keten tohumunun iyisini, kötüsünü araştırdım.
(Faydalı bilgi paylaşalım derken -Allah korusun- zararlı olabilecek kullanımlara sebebiyet vermek ve vebal altında kalmak istemem.)

Özetle;

Faydalı olabilecek yönü: 

Kilo vermede yardımcı olabilir (lif yönünden zengin olması sebebiyle)
Omega 3 almanıza yardımcı olur.
Yukarıda anlattığım gibi yoğurt ile aç karnına tüketildiğinde hazıma yardımcı olabilir.
Kan inceltici ve iltihap önleyici özelliği vardır.

Dikkatli kullanılması gereken durumlar:

Gebelik yada emzirme döneminde olan kadınların kullanmaması önerilir (pek çok bitkide olduğu gibi).
Diyabet (şeker) hastalığı olan kişilerde ani şeker seviyesi değişimlerine neden olabilir.
Ham ve olgunlaşmamış tohumlar toksik (zehirli) etki gösterebileceğinden bu tür kullanımdan kaçınmak gerekir.

Detaylı bilgiyi buradan ve şuradan okuyabilirsiniz.

* Fotoğraf internetten alıntıdır.


7 Kasım 2013 Perşembe

KİM BU EVİN REİSİ?

Aile Eğitim Programı (AEP) kapsamında hazırlanan kitaplardan Evlilik ve Aile Hayatı Modülünde yer alan bir etkinliği paylaşacağım sizlerle.
(Kitabın tamamına bu adresten ulaşabilirsiniz)

Aile hayatı içerisinde verilmesi gereken kararlar vardır.
Sizin ailenizde bu karaları kim veriyor?
Bu durumdan siz ve eşiniz memnun mu?



Konumuz Kim Bu Evin Reisi?


Aşağıdaki örnek sorular, ilişkinizde kararları kimin aldığı ve bu durumdan sizin memnun olup olmadığınız hakkında bir fikir edinebilmenizi sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Soruları eşinizle ayrı ayrı cevaplayın ve cevaplarınızı karşılaştırın. Cevaplarınızı verirken aşağıdaki konularda kararı hanginizin aldığını düşünün.

                                                                                                  Ben                  Eşim            İkimiz

Parayı kim kazanmalı?

Çocukların bakımından kim sorumlu olmalı?

Ev işlerini kim yapmalı?

Önemli kararları kim almalı?

Boş zamanlarda ne yapılacağına kim karar vermeli?

Tatilde nereye gidileceğine kim karar vermeli?

Ailenin yaşayacağı semti/şehri/ülkeyi kim belirlemeli?

Son sözü kim söylemeli?


Lütfen başka sorularınız varsa ekleyin

Verdiğiniz cevaplar içerisinde ortak ve farklı noktaları belirleyin. Farklı seçenekleri işaretlemiş olduğunuz sorular üzerinde uzlaşmaya varabileceğiniz durumlar olup olmayacağını tartışın.

* Fotoğraf internetten alıntıdır.

4 Kasım 2013 Pazartesi

KAKLIK MAĞARASI (DENİZLİ)

Kaklık Mağarası, Pamukkale'nin yer altında yer alan versiyonudur diyebiliriz.
İsmi "mağara" olsa da Kaklık, dağların engebeli tepelerinde değil, bir düzlüğün altında yani yer altında yer alıyor.
Keşfedilip turizme kazandırılması çok yeni.
Ulaşımı da gayet rahat. Dümdüz yol. Denizli'ye mesafesi 30 km.
Yalnız mağaraya giden yol ağır tonajlı çimento kamyonları yüzünden biraz hasar görmüş.
Mağaranın ilerisinde Denizli Çimento var çünkü...
Mağaranın bulunmasına vesile olan da tarlasında çalışan bir çiftçiymiş. Traktörün tekeri saplanıp kalınca, tekerleği çıkarmak için yapılan çalışmalar esnasında fark edilmiş bu güzellik...

Kaklık Mağarası UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alıyor.
Alana girdiğinizde kükürt kokusu hemen hissettiriyor kendini.
Merdivenlerle yerin altına inerek gezintiye başlıyorsunuz.


Merdivenlerde ilerledikçe ortam karanlıklaşıyor. Loş ortam ve üzerinden su akan beyaz travertenler oldukça hoş görünüyor.



Fotoğraf çekmeye meraka olanlar yada profesyonel makinesi olanların güzel kareler yakalayacağına eminim.
Cep telefonu ile çekilince ancak bu kadar oluyor;)


Ortamda sıkıntı yaratan bir nokta, yürüdüğünüz dar koridorların yer yer su ile kaplı olması.
Su neden kaynaklanıyor bilemiyorum.
Fakat babet tarzında ince altlı ayakkabı ile gezinti yapmak sıkıntı verebilir.

Bazı noktalarda  duvardan küçük su damlaları düşüyor üstünüze.
Yaz günlerinde bu durum kısa süreli de olsa serinlik hissi oluşturacaktır.

Mağarada benim en çok dikkatimi çeken, kükürtlü suyun toplandığı havuz oldu.
Havuzdaki suyun rengi çok berrak bir mavi.
İçerisinde yetişen bitkiler var ve çevresinde de yeşil bir ortam hakim.
Çok güzel görünüyordu...



Çıkışta dayanamayıp akan suya elime soktum ve hatta tadına baktım:)
Bildiğimiz su gibiydi tadı.

Gezinti çok uzun sürmüyor içeride.
Mağaranın bazı bölümlerini kapatmışlar.

Çıkışta mağaranın tanıtımını yapan tabelayı da fotoğrafladım. 
Aşağıdan çekince ancak bu kadar oldu:)


Çıkışta havuz ve cafe tarzında bir yer var.

Yolunuz düşerse görmenizi -naçizane- tavsiye ederim.