Yayın evi: Martı Yayıncılık
Bazı kitaplar olur ya, kapağını gördüğünde insanda önce "beni eline alıp bir bakmalısın" merakı oluşturur, sonrasında da "kapağı çok güzel ya, alayım ben bunu" hissi uyandırır, bu kitap da onlardan biri.
Gerçi ben tam olarak bu hislerle almadım.
Online alışveriş yaptığım sitede bana özel (!) indirim olan kitaplardan biriydi.
Tanışmamız bu vesile ile oldu.
Kitabın ismi hoş geliyor kulağa.
Ve isim ile içerik paralel.
Hoş bir konu seçilmiş aslında.
Aslında diyorum çünkü tam tatmin olamadım.
Neden? Çünkü çeviri tam anlamıyla kitabın içine çekemedi beni ne yazık ki.
Orijinal dilinde -öyle tahmin ediyorum ki- o sıfatlar ve betimlemeler yerine oturuyor, kelimeler kulağı ve gözü dolduruyordur.
Bir kaç örnek vereyim;
Benzin almak için durduğu kasabada bir galeri görmüştü; bol ışıklı boş bir odada üç tane beyaz taştan heykel; pürüzsüz, bembeyaz, kum tepeleri gibi duyumsal.
Duyumsal?
Bana çok soğuk geliyor böyle çeviriler...
Farklı bir örnek;
"Kışı seviyorum" dedi Helen.
Carl onun elini tutup kendine yaklaştırdı. "İyi bir şey" dedi.
Bir eksiklik var cevap cümlesinde... Cümlenin bir ögesi mi eksik? (Bu seneki üniversiteye giriş sınavında yöneltelim bu soruyu adaylara mesela;) Mesafeli bir cümle tercümesi.
Bir tane daha paylaşmadan edemeyeceğim;)
Öğle yemeğinde kavunun taze, ılık ve hava kadar yoğun etiyle birbirlerini beslediler.
Benim tepkim: ?!?...
Beslemek mi?
:)
Bu tipte cümle bozukluklarına takılan biriyseniz, okurken sizi rahatsız eden yerler olacaktır diye düşünüyorum.
Bir bölüm çok hoşuma gitti, onu da es geçmeyeyim, çevirmenin hakkını yemeyeyim.
Bir yazılım mühendisinin pilav yapma aşamalarına bakış açısından bahsediliyor.
.. İşe pirinçle başlamaya karar verdi; yalın, beyaz, öğesel ve matematiksel sadelikte: 1 ölçü pirinç+2 ölçü su= 3 ölçü pilav. Ne bir kayıp ne bir fazlalık."
Kafa karıştırmayan, net bir cümle;)
Tercüme konusunda Martı Yayıncılık biraz olumsuz bir kategoride benim için.
Aynı hissi farklı kitaplarında da yaşamıştım.
İnternetten baktığım kadarıyla, bu kitabı okuyan pek çok kişi olumlu görüş bildirmiş.
Benim bildireceklerim ise bu yönde;)
5 yorum:
Ne kadar güzel analiz etmişsin, cidden iyi bir okuyucu olduğunuz kanaatindeyim bu yazınızdan sonra :) Ben de geçen ay bir marketteki aktüel indirimler esnasında gelen kitaplardan 3 adet almıştım, 3ü de aynı yayınevinden.. Okurken resmen 3 kuşak sülaleme acı çektiriyorlar gibi hissettim; o gramer, o imla, o anlatım bozukluğu... En nefret ettiğim şey kitapları yarım bırakmaktır ama inanın devamını getiremedim...
Yeniler Kendini Hayat; teşekkür ederim:)
Anlatımına dalıp gidemiyor insan böyle kitapların. Sürekli diken üstündeymişim gibi, hep anlamsız bir ifadeyle karşılaşacakmışım gibi hissediyorum. uzak durulacak iki şey, indirimdeki film CD'leri ve kitaplar sanırım.
Benim dilim bir kaç kez yandı maalesef;)
Ben de öyleyim bu aralar, indirimlerdeki kitaplara sadece uzaktan bakıyorum :)
Okur ve yazar arada çevirmen olduğunu anlamamalı insan. Yabancı yazarlara çok fazla şans tanımayan biri olarak, kitap edinmeden önce mutlaka yayınevine bakar, çevirmeni hakkında bilgi toplamaya çalışırım. Önceden bu kadar titiz değildim, ne bulsam okuyacak açlıkta hissediyordum kendimi. Ancak artık zaman o kadar acımasız ki okumak bile lüks kaçıyor. Okumaya ayırdığım vaktin mutlaka karşılığını almalıyım.
Bu arada merhaba : )
Yazdan Kalan; merhaba, hoş geldiniz.
Zaman konusunda gerçekten haklısınız. İnsan ayırdığı vaktin karşılığını güzel biçimde almak istiyor. Bir kitabı yarım bırakmak da rahatsız ediyor insanı... En güzeli araştırıp almak, alırken azıcık da olsa kitabı okumak;)
Yorum Gönder