27 Şubat 2020 Perşembe

BLOGGER DERGİSİNDE YAYINLAN(A)MAYAN YAZIM :)

Sanırım 5-6 sene kadar evveldi, blog yazarlarının oldukça aktif olduğu dönemler... Henüz Instagram yoktu belki de yada bu kadar yaygın değildi. Bu sebeple blog "okumaya" talep bugünkü seviyelerden çok daha yukarıdaydı. Blog yazarlarından gönüllü olanların yazılarıyla dijital bir dergi olarak hazırlanan ve benim bildiğim tek sayıdan ibaret bir blogger dergisi hazırlanmıştı. Bu dijital dergide yayınlanması için ben de aşağıdaki yazıyı hazırlamıştım. Konu tüketim bilinciyle alakalıydı. Yazımın yayınlanacağı belirtilse de bana, dijital derginin hazırlanabilmesi için gereken malî desteğin sponsorlar aracılığıyla (alışverişi arzusunu tetikler şekilde) sağlanması nedeniyle olsa gerek, benim yazı ana fikre ters düştü ve yayınlanmadı. Çok da sorun değil:)

Az önce yazının kontrol panelinde taslak yazılar arasında kaldığını görünce yayınlama isteği uyandı içimde.
Yazılış tarihi 2014 civarları olmalı. O günden bugüne tüketim anlamında kısmen farkındalık oluştu insanlarda. Ama alışveriş yapmak, indirim sözcüğünü görmek halen çeldirici bir olgu:)

Geçen 6 yılda değişen neler var, yorumu size bırakmak isterim. ;) Yazıyı aşağıda paylaşıyorum.

-------
SİYAH BOT ALMAK NİYETİYLE ALIŞVERİŞE GİDİP, 
DEGAJE YAKA PEMBE BLUZLA DÖNMEK

Örnek belki abartılı geldi size, belki de "evet, benzer şeyler oluyor bende de bazen" diye düşündünüz.
Tercih edilen nesneler değişse bile pek çoğumuz hayatında en az bir kez bu durumla karşılaşmıştır diye tahmin ediyorum: ihtiyacı olanı almak yerine gündeminde hiç olmayan bir ürünü almış halde eve dönmek...

Alışveriş kavramını ikiye ayırarak inceliyorum zihnimde.
İlki; ihtiyaçtan kaynaklanan alışveriş
İkincisi; keyif almak, kafa dağıtmak için yapılan alışveriş


Evinizi bir düşünün. Elbise dolabınızı mesela. Hiç giymediğiniz ya da bir kaç kez giyip kaldırdığınız kaç kıyafetiniz var?

Ayakkabılar yahut... Kaç tane "her kıyafete uyan" krem rengi babetiniz var? Ya da siyah renkli kaç çizmeniz?
Mutfağa geçelim mi şimdi. Çekin çekmeceyi, evet evet, elinizi korkak alıştırmayın, çekin. Butik pastacılık kursuna gitmemenize rağmen ne çok kabartma tozunuz, vanilyanız var değil mi? Ya da bir kıtlık hali olsa bir kaç hafta sizi idare edebilecek kadar makarnanız?
Ardiye olarak kullandığınız alana hiç uğramayalım, siz durumu benden iyi biliyorsunuzdur çünkü:)

Öncelikle iyi haberi (!) vereyim, yalnız değilsiniz. Milyonlar sizinle!
Kötü haber: alışveriş esnasında kontrolü bazen elden bırakıyorsunuz;)

Peki neden böyle oluyor?

İnsan ihtiyacı olmayan ya da ihtiyaç fazlası olan şeyi neden eve alıp getiriyor?




İlla ki duymuşsunuzdur. Müşterilerin alışveriş potansiyelini artırmak için satıcıların izlediği bir yöntem var; algı yönetimi.
Şimdi bir düşünelim.
Alışveriş esnasında şu cümlelerden hangileri geçiyor içinizden?

- Yüzde şu kadar indirim varmış... Hadi, bi' bakalım!
- Aaayyy ne sevimli... Renkleri ne güzel!
- Kredi kartına şu kadar taksit varmış!
- Burası ne hoş kokuyor!
- Zaten indirimde. İlla ki bir şeyle takım yapıp kullanırım.

Tanıdık geldi, değil mi?

Bunları düşünmek çok normal. Çünkü böyle hissetmemiz için pazarlama sektörü sağ olsun durmadan çalışıyor. Satış oranlarını artırabilmek için, ürünü beş duyu organımıza hitap edecek şekilde tasarlamaya özen gösteriyorlar. Paketi, içindeki eşyadan güzel olan ürünler vardır, farketmişsinizdir değil mi? Ya da şunu söyleyeyim, burnu milyonlarca dolara sigortalattırılan ve markalarla özdeşleşen kokular hazırlayan koku uzmanları var! Marka ismi zikretmek istemiyorum, alışveriş merkezine gittiğinizde, o mağazadan alınacak bir ihtiyacınız olmamasına rağmen, içerideki hoş koku sebebiyle şöyle bir turladığımız markalar yok mu? ;)

Market alışverişinden dem vuralım biraz. Raflardan alıp alışveriş arabasına attığınız ürünler gözünüze fazla gelmezken, kasaya gelip banda yerleştirdiğinizde neden daha fazlaymış gibi geliyor size? Alışveriş sepeti ebadının, aldıklarınızın içinde az görünmesini sağlayacak şekilde tasarlanmasında mı böyle oluyor acaba? ;)

Yeni öğrendiğim bir satışta algı yönetimi şeklini daha paylaşayım; insanlar genellikle sağ taraflarına yönelme eğilimde olurlarmış. Bu sebeple, mağazalarda öncelikli olarak satılması hedeflenen ürünler, mağazaya ilk girişte sağ tarafta kalacak şekilde konumlandırılıyormuş. Ben de bu yazıyı hazırlarken öğrendim, buna bir dikkat edip incelemem lazım;)

Hal böyle, imtihan çetin.
Ürünlerin hepsi güzel, mağazalar şıkır şıkır.
Buna mukabil bütçe, elbise ve mutfak dolapları ile evdeki kullanım alanı sınırlı.

Peki dengeyi nasıl kurmak gerek?

1. Sanırım en sık duyduğunuz çözüm önerisidir ihtiyaç listesi hazırlamak. Çok önemsenmez genelde ama en temel noktalardan biri bu.

2. "İndirim" kelimesine hemen aldanmamak. Kimse hayrına satış yapmıyor. Bir ürün indirimli hali ile bile satıcısına kâr bırakıyorsa, o ürün gerçekten o fiyata değer mi, tekrar düşünmekte fayda var. Evde iki kırmızı bluzunuz varken, çok alımlı ve hoş olmasına rağmen bir üçüncüye ihtiyacınız var mı? Ya da üç paket daha makarna alınca, kilerde kaç paket makarnanız olacak? İndirim, sihirli bir kelime gibi. Haberlerden hatırlarsınız, indirim olacağı için mağaza önünden akşamdan beklemeye başlayıp, sıraya giren insanlar var...


3. Karnınız açken, yorgunken ve pek keyfiniz yokken alışveriş yapmaktan kaçınmak yerinde olacaktır. Mantıklı karar alabilme yetisi bu zaman dilimlerinde daha düşük olur.

4. Mağazanın ve ürünlerin beş duyu algınıza yönelik tasarlandığını göz ardı etmeyin. Birbiriyle görsel ve işlevsel olarak uyum halinde olan mağaza dizaynıyla, evinizdeki yerleşim birbirinden farklı olabilir. Toz pembe, yumuşak hatlı koltuk minderi, taşlı avizelerin ve ağır koltukların olduğu salonda çok eğreti durabilir.

5. Taksit sayısı, ödeme erteleme gibi alternatifleri mantık çerçevesinde değerlendirmeye çalışmak, o ürüne olan ilginin ihtiyaçtan mı yoksa normal halinden daha cazip koşullarda satıldığı için mi kaynaklandığını iyi irdelemek gerek. Kredi kartı limiti ve ödeme kolaylıklarındaki alternatifler değil, gelir ve ihtiyaçlar çerçevesinde alışverişe odaklanmaya çalışılmak ideal olanı...

6. Alınacak üründen beklentinin net olarak belirlenmesi de oldukça önemli. Özellikle elektronik eşyalarda bu kavram önem arz ediyor. Misal; cep telefonları. Esas hedef konuşmak, mesajlaşmak, internete girmek ve bazı uygulamaları indirmekken, niçin "en çok satan modeller" "en son çıkan modeller"den oluşuyor? Her en son çıkanı kullanmaya çalışmak, tatminsizlik belirtisi mi?

Alışveriş yaparken etrafı incelemek, yeni şeyler denemek, kafa dağıtmak, kendine ilgi göstermek gibi sebepler insana mutluluk veriyor.
Ama daha sonra "ben bunu neden aldım ki?" ya da "niye bu kadar fazla almışım ki?" hissi rahatsızlık yaratıyor.
Alışverişlerinizden pişmanlık değil, hep mutluluk duymanız temennisiyle;)

* Yazı hazırlanırken http://www.aep.gov.tr/wp-content/uploads/2012/10/03_04_aile-ve-alisveris.pdf adresinden faydalanılmıştır.

16 yorum:

Beyda'nın Kitaplığı dedi ki...

Alışverişte çok nadiren ekstra ürün alırım. Liste neyse o alınır. Ama bunu yapamayan çok insan var maalesef ve bu durum maalesef bütçeyi zorluyor.
Bu arada mail abonelik butonu koyarsanız daha rahat takip edebiliriz:)

deeptone dedi ki...

ah evet hatırlıyom dergiyii. ondan önce de uyuşuk hayalperest arkadaşımız böyle bir dergi hazırlıyorduu :) tüketelim mutlu olalım. hımm bloguma koyayım bi ara yazını daa hem yeniler de seni gçrsüüün :)

Turgay Aksoy dedi ki...

Alışveriş yapmak terapi gibi geliyor ondan kontrolü kaybedebiliyor insan:) Dikkat etmek gerekir.

birdunyafikir dedi ki...

@Beyda'nın Kitaplığı; nefsine hakim olabilmek ne güzel şeydir:) İzle butonu var aslında, blog ana sayfamın sağ tarafında:)

@deeptone; uyuşukhayalperest'in dergisine denk gelmedim inan:( Yazıyı bloga koymana da sevinirim tabi ki:)

@Turgay Aksoy;aynen dediğiniz gibi. Bir nevi terapi gibi geliyor bazen insana.

Beyda'nın Kitaplığı dedi ki...

Çok fazla blog takip ettiğim için tek tek bloglara bakma şansım olmuyor. Mail abonelik olduğunda yeni yazı girince mail geliyor. Ziyaret edebiliyorum.

Sosyolog Ana dedi ki...

Çok güzel bir konuya değinmişsiniz öneriler de sağlam emeğinize sağlık :)

birdunyafikir dedi ki...

@sosyolog ana; çok teşekkürler. Rumuzunuza bakarak bir sosyolog olduğunuz ön kabulü ile, beğeninin bir sosyologdan gelmiş olması da ayrıca mutlu etti beni:)

deeptone dedi ki...

koydum şimdi bilokumaaa hihihi :)

Derya dedi ki...

Eskiden çok olurdu amaçsız alışverişim. Kendimi eğittim minimalleştim artık.

Konumuz Kitap dedi ki...

Çok güzel bir konu.

birdunyafikir dedi ki...

Teşekkürler @deeptone, @Derya, @İrem Can. :)

emlakhaber dedi ki...

Valla alışverişe giderken liste yapıp alacaklarima odaklaniyorum mümkün mertebe diger ürün reyonlarina bulasmamaya çalışarak alisverisimi tamamlayıp hızla cikiyorim hızla..

birdunyafikir dedi ki...

@emlakhaber; en iyisi...:)

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com dedi ki...

Alışveriş hastalığı herkeste bir nebze var aslında. Mümkün olduğunca bilinçlenmek en güzeli...

Yahya Aydoğmuş dedi ki...

Böyle bir dergiden ilk defa haberim oluyor. Yeni de başlamadım ben de eskilerdenim. 😀😂

birdunyafikir dedi ki...

@ReHiTu; zorunlu olarak askıya aldı sanırım insanlar virüs salgını sebebiyle alışverişleri:)

@Yahya Aydoğmuş; benim de bildiğim kadarıyla sadece 1 sayı yayınlandı dergi, online olarak :)