15 Nisan 2013 Pazartesi

BATILI KADIN SEYYAHLARIN GÖZÜYLE OSMANLI KADINI



Yazar: Filiz Barın Akman
Yayın evi: Etkileşim

Yazar ODTÜ’de İngiliz Dili Eğitimi aldıktan sonra Amerika’da İngiliz Edebiyatı üzerine mastırını tamamlamış ve akabinde “Batı Edebiyatında Türk, Doğulu Kadın ve Harem Algısı” konulu doktora çalışmasına başlamış. Kitap öyle zannediyorum ki bu çalışmalar esnasında edinilen bilgiler çerçevesinde oluşturulmuş.

Bir kitapta en çok dikkatimi çeken hususlar noktalama işaretlerinin ve yazım kurallarının doğru uygulanması ile akıcı ve tutarlı bir üslup… Bu kitapta tüm unsurları memnun edici bir biçimde yakaladığımı söyleyebilirim.

Kitap, batılı yazar-çizerlerin oluşturdukları harem algısını ve çevre ile iletişimi çok kısıtlı olan Osmanlı kadını imajını tersine çevirir nitelikte. Akman, bilhassa batılı erkek seyyahların Osmanlı hareminde yer alan kadınların minderler üzerinde –af buyurun- yarı çıplak vaziyette, dünya ile iletişimi zayıf ve hakları çok kısıtlı insanlar olarak tasvir edildiğini savunmakta ve gösterdiği kaynak eserler ile bunu desteklemektedir. Kitapta adı sıklıkla geçen kadın seyyahlara örnek olarak Lady Montagu, Julia Pardeo ve Sophia Poole verilebilir… Yazar, batılı kadın seyyahların, Osmanlı kadını ile ilgili görüşlerinin, batılı erkek seyyahlara göre çok daha farklı olduğunu belirtiyor. Bu noktayı belirtirken, erkek seyyahların hareme girme şansı olmadığını fakat kadın seyyahların birebir harem ortamlarında bulunarak eserlerinde belirmiş oldukları noktalara dikkat çekiyor.

Kitapta ilgimi çeken noktalardan biri çedik pabuç adeti... Bu adet kitapta şöyle anlatılıyor:

“… Pek çok kadın seyyah harem kapısının önüne evin hanımının koyduğu sarı sokak pabuçlarının, kadınlara kocalarına karşı kendi kişisel alanlarını koruyabilme gücü verdiğini belirtirler. Bu çedik pabuş adeti kadının meşgul olduğunun, müsait olmadığının yada misafir ağırladığının, kısacası kocasının müdahalesi olmadan, kendi başına kalmak istediğinin işaretiydi. Harem kapısında pabuçları gören koca ise kesinlikle kadının alanına müdahale edemez; eşinin kendisinin müsait olduğunu bildirmesine kadar selamlıkta beklerdi…”

Dikkatimi çeken bir diğer nokta ise Osmanlı kadınları ile batılı kadınların boşanma hususunda sahip olduğu haklar… Yazar, Osmanlı kadının boşanma konusunda Avrupalı kadınlara göre (kıyaslama bilhassa İngiliz kadınları ile yapılmış) çok daha fazla hakka sahip olduğunu belirtmiş. Örneklemek gerekirse, Osmanlı kadını boşanma öncesinde ve sonrasında eşi tarafından belirli oranlarda maddi olarak desteklenmekteydi. Ayrıca nikâhın kıyılması esnasında bazı kadınlar eşlerini boşayabilme hakkını kendilerine de almaktaydı. Ayrıca Divan- Hümayun’a sunulan şikâyet defterlerinde ve mahkeme kayıtlarında yapılan incelemelerde özellikle 18. yüzyılda Osmanlı kadının kendisini ve haklarını yasal olarak temsil hakkına sahip olduğu görülmüştür.  Orta Çağ’dan 19. yüzyıl sonlarına kadar İngiltere’de kadınlar evlendikleri zaman kanun önünde kocalarından ayrı bir fert olarak görülmüyordu ve mahkemelerde kadının kendi adına dava açması mümkün değildi. Dava, koca adına yada kocanın eşi adına başvuru yapması şeklinde açılabiliyordu. Ayrıca 19. yüzyıl sonlarına kadar kadınların eşlerini boşama hakları bulunmuyordu. Boşanmak yerine ayrı yaşamak tercih ediliyor, bu süreçte eşler başkalarıyla evlenemiyordu. Boşanma sonrasında Osmanlı kadınları çocuklarının velayetini alabilirken İngiliz kadınlarında bu hak çok uzun yıllar sonra edinilmiştir.

Özetle; okunulası bir kitap olduğunu düşünüyor ve naçizane tavsiye ediyorum…


4 yorum:

İstanbul Kazan Ben Kepçe dedi ki...

güzel bir kitaba benziyor :)

birdunyafikir dedi ki...

Kesinlikle;)

Unknown dedi ki...

Merhaba :)
'çedik pabuç' gibi Osmanlı kadınlarıyla ilgili daha bilmediğimiz bir çok şeyi bu kitapta bulabiliriz o zaman.

birdunyafikir dedi ki...

Kitap Keyfim; aynen... Çok severek okudum bu kitabı;)