Yazar: Filiz Barın Akman
Yayın evi: Etkileşim
Yazar ODTÜ’de İngiliz Dili Eğitimi
aldıktan sonra Amerika’da İngiliz Edebiyatı üzerine mastırını tamamlamış ve
akabinde “Batı Edebiyatında Türk, Doğulu Kadın ve Harem Algısı” konulu doktora
çalışmasına başlamış. Kitap öyle zannediyorum ki bu çalışmalar esnasında
edinilen bilgiler çerçevesinde oluşturulmuş.
Bir kitapta en çok dikkatimi çeken
hususlar noktalama işaretlerinin ve yazım kurallarının doğru uygulanması ile
akıcı ve tutarlı bir üslup… Bu kitapta tüm unsurları memnun edici bir biçimde
yakaladığımı söyleyebilirim.
Kitap, batılı yazar-çizerlerin
oluşturdukları harem algısını ve çevre ile iletişimi çok kısıtlı olan Osmanlı
kadını imajını tersine çevirir nitelikte. Akman, bilhassa batılı erkek
seyyahların Osmanlı hareminde yer alan kadınların minderler üzerinde –af buyurun-
yarı çıplak vaziyette, dünya ile iletişimi zayıf ve hakları çok kısıtlı insanlar
olarak tasvir edildiğini savunmakta ve gösterdiği kaynak eserler ile bunu
desteklemektedir. Kitapta adı sıklıkla geçen kadın seyyahlara örnek olarak Lady
Montagu, Julia Pardeo ve Sophia Poole verilebilir… Yazar, batılı kadın
seyyahların, Osmanlı kadını ile ilgili görüşlerinin, batılı erkek seyyahlara
göre çok daha farklı olduğunu belirtiyor. Bu noktayı belirtirken, erkek
seyyahların hareme girme şansı olmadığını fakat kadın seyyahların birebir harem
ortamlarında bulunarak eserlerinde belirmiş oldukları noktalara dikkat çekiyor.
Kitapta ilgimi çeken noktalardan biri çedik pabuç adeti... Bu adet kitapta şöyle anlatılıyor:
“…
Pek çok kadın seyyah harem kapısının önüne evin hanımının koyduğu sarı sokak pabuçlarının,
kadınlara kocalarına karşı kendi kişisel alanlarını koruyabilme gücü verdiğini belirtirler.
Bu çedik pabuş adeti kadının meşgul olduğunun, müsait olmadığının yada misafir
ağırladığının, kısacası kocasının müdahalesi olmadan, kendi başına kalmak
istediğinin işaretiydi. Harem kapısında pabuçları gören koca ise kesinlikle
kadının alanına müdahale edemez; eşinin kendisinin müsait olduğunu bildirmesine
kadar selamlıkta beklerdi…”
Dikkatimi çeken bir diğer nokta ise
Osmanlı kadınları ile batılı kadınların boşanma hususunda sahip olduğu haklar…
Yazar, Osmanlı kadının boşanma konusunda Avrupalı kadınlara göre (kıyaslama bilhassa
İngiliz kadınları ile yapılmış) çok daha fazla hakka sahip olduğunu belirtmiş.
Örneklemek gerekirse, Osmanlı kadını boşanma öncesinde ve sonrasında eşi
tarafından belirli oranlarda maddi olarak desteklenmekteydi. Ayrıca nikâhın
kıyılması esnasında bazı kadınlar eşlerini boşayabilme hakkını kendilerine de
almaktaydı. Ayrıca Divan- Hümayun’a sunulan şikâyet defterlerinde ve mahkeme
kayıtlarında yapılan incelemelerde özellikle 18. yüzyılda Osmanlı kadının
kendisini ve haklarını yasal olarak temsil hakkına sahip olduğu görülmüştür. Orta Çağ’dan 19. yüzyıl sonlarına kadar
İngiltere’de kadınlar evlendikleri zaman kanun önünde kocalarından ayrı bir
fert olarak görülmüyordu ve mahkemelerde kadının kendi adına dava açması mümkün
değildi. Dava, koca adına yada kocanın eşi adına başvuru yapması şeklinde
açılabiliyordu. Ayrıca 19. yüzyıl sonlarına kadar kadınların eşlerini boşama
hakları bulunmuyordu. Boşanmak yerine ayrı yaşamak tercih ediliyor, bu süreçte
eşler başkalarıyla evlenemiyordu. Boşanma sonrasında Osmanlı kadınları
çocuklarının velayetini alabilirken İngiliz kadınlarında bu hak çok uzun yıllar
sonra edinilmiştir.
Özetle; okunulası bir kitap olduğunu
düşünüyor ve naçizane tavsiye ediyorum…
4 yorum:
güzel bir kitaba benziyor :)
Kesinlikle;)
Merhaba :)
'çedik pabuç' gibi Osmanlı kadınlarıyla ilgili daha bilmediğimiz bir çok şeyi bu kitapta bulabiliriz o zaman.
Kitap Keyfim; aynen... Çok severek okudum bu kitabı;)
Yorum Gönder