21 Temmuz 2014 Pazartesi

KARBONAT VE SİRKEYLE SAÇ YIKAMA YÖNTEMİNDE GERİDE KALAN 5 AY

Belki hatırlayanlar olur, şampuan ve sabun kullanmadan, karbonat ve sirke ile saçlarımı yıkamaya başladığımı yazmıştım.

Yeni saç yıkama yöntemim karbonat, su ve elma sirkesinden oluşuyordu. Saç rengimi koyulaştırması için çayın demini kullandığımı da yazmıştım ama onu birkaç kez kullandım, sonra bıraktım (saç diplerimdeki açık renklerin koyulaştığını hissettim, yada psikolojik olarak öyle geldi bilemiyorum, henüz o kadar koyulaşmaya ihtiyacım olmadığı için tekrar kullanmadım).

Şampuansız ve sabunsuz saç yıkama ile geçen 5 ay sonundaki tecrübelerimi paylaşmak istedim.



İşin Ekonomi Kısmı

- İlk başta, bu yöntemi ne kadar sürdürebileceğimden emin olmadığım için, markette küçük paketlerde satılan karbonatlardan kullandım. Ki bu paketlerin fiyatı markete ve markaya göre değişim göstermekle birlikte 1-1.5 tl civarında. Her saç yıkamada 5 çay kaşığı karbonat kullandığım için bu paketlerin ömrü de pek uzun süreli olmadı tabi. Sonra baktım ben bu yöntemi kullanmaya devam edeceğim, toptan satış yapan bir mağazadan 1 kiloluk karbonat aldım:)

Aynı durum elma sirkesi için de geçerli. Marketten 1 litrelik elma sirkesi alıyordum, bitince tekrar alıyordum, sonra tekrar... Bunalınca, kiloluk karbonatı alırken 5 litrelik  elma sirkesi de aldım, huzura kavuştum:) Sirkenin çabuk bitmesinin sebebi sadece saç yıkarken kullanmam değil tabi. Yeşillikleri yıkarken, salata yaparken, temizliğin bazı basamaklarında da elma sirkesi kullandığım için çabucak bitiyor;)

14 Temmuz 2014 Pazartesi

AHŞAP ASKIYA PEÇETE DEKUPAJI

Kendi halinde sakin duran bir nesne gördüğünde ona hemen bir el atıp, değişiklik yapmak için can atan dişibireygiller familyasına mensubum ben de neticede;)

Baktım, ahşap askılarım dolapta boynu bükük melül mahsun duruyor, biraz dokunayım en iyisi dedim.

Hemen gerekli malzemeleri çıkardım gün yüzüne, başladım işlemlere.

İhtiyaç listesi:

Peçete
Makas
Fırça
Dekupaj tutkalı
Kullanıp atılabilecek bir kap
ve tabi ki
Ahşap askı



İşlem sırası alışılageldik dekupaj işlemleri.
Peçetelerden istediğimiz deseni kesiyoruz, kestikten sonra peçeteyi katlarına ayırıyor ve en üstteki desenli kısmı dekupaj işleminde kullanıyoruz. Peçeteyi yapıştıracağımız yüzeye dekupaj tutkalını sürüp, üstüne peçeyi yerleştiriyoruz.


Peçetenin üzerine yeniden dekupaj tutkalı sürüyoruz.
Tutkalın rengi beyaz olduğu için peçetenin üstünde de beyaz bir tabaka olarak görünüyor. Paniğe mahal yok, zaman her şeyin ilacı. Tutkal kuruyunca şeffaflaşıyor.


11 Temmuz 2014 Cuma

ÖLDÜKTEN 19 YIL SONRA DEFNEDİLEBİLMEK

Biliyorum, ramazan günü pek öyle uzun yazılar okumaya sabrımız ve dolayısıyla niyetimiz olmuyor.
Eğlendiren, vakti hoşça geçirmeye vesile olan şeyleri görmek istiyor gözümüz, duymak istiyor kulağımız.
Ne kadar kendimizi uzak tutmaya çalışsak da gerçekler değişmiyor ama maalesef...

Bir insan düşünün, vefatının üzerinden 19 sene geçmiş ve hala cenazesi defnedilememiş?
Sebep?
Kol, kafatası, bacak bir toplu mezardan, diğer kemikler başka bir toplu mezardan çıkıyor çünkü.
Temmuz 1995'te ölmüş, belki 2015'de defnedilebilir.
Acı ve korkunç, değil mi?
Srebrenitsa'dan bahsediyorum tahmin ettiğiniz üzere.
Medeniyetin beşiği (!?) Avrupa'nın göbeğinde göz göre göre katledilen insanlardan sözediyorum.


 Bosna'daki toplu mezarları bulduğu söylenen bir canlı var; mavi kelebek. 

Ve TRT'nin bir belgesel programı var bu kelebekten esinlenerek ismi konulan, Bosna'daki insafsızlığı, vahşeti, acıyı anlatan Mavi Kelebeğin İzinde adıyla.
 Şehit olanların, her biri ayrı mezardan çıkan kemiklerinin hangi yöntemler kullanılarak eşleştirildiğini ve tam bir beden olduğunda Srebrenitsa Katliamının yıldönümünde toplu olarak gözyaşı ve acı içinde nasıl defnedildiğini anlatan...

Belgeselin başında küçük bir çocuk şarkı söyler kendi dilinde, ve ilk cümlesi "anne, anne seni hala rüyamda görüyorum"dur.
Ve ben bu ağıtı her 11 Temmuz sabahı dinlerim.
Ve ağlarım. 
Ve utanırım insanlığımdan, boşvermişliğimden bir kez daha...



Bu katliam için ilginç bir anma töreni gerçekleştiriliyor her sene.
Her yıl farklı bir ülkede gezici anıt oluşturuluyor.
Çok basit, çok yalın.
Bosna'da hayatını kaybeden her bir kişi için boş bir kahve fincanı bırakılıyor yere. Ve pişirilen kahveler bu fincanlara dolduruluyor.
Tuhaf bir boşluk oluyor insanın içinde. Keyifli bir muhabbetin tescilli habercisi olan kahveyi ikram etmenin, ama artık içilemeyeceğini bilmenin verdiği bir boşluk.
2 sene evvel bu etkinlik Taksim Meydanı'nda yapılmıştı.
Pişmiş kahveyi, boş bir fincana doldurdum ben de artık hayatta olmayan masum
 bir şehit için.
Belki bir çocuk, belki bir bebek, belki bir baba, belki de bebeğini emziren bir anne içindi bu kahve...
Kim bilir?
Kadraja bile sığmamış fincanlar, ne kadar çok, değil mi?



Söyleyecek başka sözüm yok, sessizce okuduğum fatihamdan başka.
...

* Küçük bir çocuğun söylediği şarkının (bana kalırsa ağıt) ismi Srebrenitsa inferno.
** Mavi Kelebeğin İzinde Belgeseli Youtube'da mevcut.

10 Temmuz 2014 Perşembe

METROPOL BEDEVİSİ

Yazar: Ayşegül GENÇ
Yayınevi: Genç Kitaplığı

İtiraf etmeliyim, uzun bir aradan sonra, başlayıp da kısa sürede bitirmeyi başardığım ilk kitap oldu kendisi.
Diğer kitapların arasında ismiyle hemen dikkatimi çekmişti zaten (bir önceki yazımda bahsettiğim fuardan payıma düşen kitaplardan biri)

Güncel konuları esprili bir ciddiyetle anlatan cümleler var içinde.
Teşhisler hoş.
Uzun emek verilerek yazılan bir kitabı kısa sürede bitirerek, "yazara saygısızlık mı yapıyorum yoksa duysa çok mu sevinir bu duruma?" sendromunu yaşadığım kitaplardan biriydi benim için...

Bir de kitabın başında yazar hakkında geçen " ... Maden Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Sayıların cidiyetinden kaçtığı gün, kendini kelimelerin eşiğinde buldu" cümlesi acayip sevimli geldi bana:)


Kısa denemelerden oluşuyor kitap.
Denemelerin isimleri ilginç; ara sıra toz almak lazım, döner+ayran=2.5 tl, asıl toplu mesajı Allah gönderdi, gibi...

Okuduğum, sonra tekrar okuduğum cümlelerden bazılarını paylaşmaktan alıkoyamadım kendimi.
Okumak isterseniz şöyle buyurun...

7 Temmuz 2014 Pazartesi

33. BEYAZIT KİTAP FUARI

İstanbul'da yaşamaya başladığımdan beri her ramazan gittiğim iki etkinlik var. Biri Sultanahmet Meydanı'nda kurulan el sanatları ürünlerinin yer aldığı panayır, diğeri Beyazıt Meydanı'nda kurulan kitap fuarı.

Bilinen adı Beyazıt Kitap Fuarı fakat iftar ve teravih sonrası müzikli programlar da yapılıyor.


Fuar alanına geçmeden ilahileri dinledik.
Canlı müzik güzel şey;)
Bir de fonda görülen ayın tasarımına bayıldım.

Yatsı ezanı okunup teravih arası verilince fuar alanına yöneldik.


Kitaplarda genel olarak % 20-25 indirim var.
Ama bazı kitapçılarda seri halinde alınan eserlerde % 40'a varan indirimlere denk gelmek de olası.

5 Temmuz 2014 Cumartesi

DIMTISLI HALLER (2)

Tınılarının pek çoğunu beğeniyorum.
Hem kendilerine isim koyma hikayeleri de çok hoş.
Şöyle anlatıyor grubun solisti: bir grup kurmaya karar vermiştik ama isim olarak ne seçiceğimize karar veremiyorduk. Sonra kalktık, dışarı çıktık, yürüyoruz. Köşeden döndük ve karşımızda bir tabela: Gripin.
İşte o an karar verdik...

Tamam, aynen böyle anlatmamıştı belki ama hafızamda kalan hali böyleydi röportajın.
Hem konumuz da bu değil. 
Arabada öyle kendi halimizde giderken bir cümle öbeği çekti dikkatimi:

...
uzadı burnum, sivrildi dilim
kırdıysam sizleri özür dilerim
artık helalleşelim
...


Bu üç cümle, şarkının sevdiğim şarkılar arasına gireceğine ve ilerleyen günlerde zirveye oynayıp, top on listelerinin aksine, bir kaç hafta sonra ön sıralardan inmeyeceğinin ve hep oralarda bir yerlerde kalacağının habercisiydi sanki.

Hayatın gerçeklerini çok da güzel çok da hüzünlü ama bir okadar hareketli dımtıslarla anlatmıyor mu Gripin?



vazgeçtim övülmekten, 
vazgeçtim sövülmekten
vazgeçtim, ne var ne yoksa hepsi sizin olsun

Hangimiz yeri ve günü geliyor da demiyoruz ki böyle?

mermere kazınmış adım
ben okur muyum bilemem
üzerimde beyaz bir gül
ben koklar mıyım, bilemem

Ve bildiğimiz ama yokmuş gibi davrandığımız sonumuz...
Aaah ah...

Dinlemeyen kalkamıştır sanıyorum bu şarkıyı.
Duymadım ki hiç ben diyorsanız, şöyle buyrun.

* Fotoğraf internetten alıntıdır.

2 Temmuz 2014 Çarşamba

BLOG YAZINIZ GOOGLE'DA KAÇINCI SIRADA ÇIKIYOR?

Blog açma sebebi her ne olursa olsun, öyle düşünüyorum ki tüm blog yazarları yazdıklarının okunmasını, geniş kitlelere ulaşmasını ve okuyucuların fikirlerini paylaşmasını oldukça önemser.

Okuyucunun yazınıza ulaşma yolları farklılık gösterir; yazdıklarınızı tesadüfen görür, tavsiye ile size ulaşır yada internette aratınca bulur.

Yazılarınıza eklediğiniz etiket kelimeler, yazı ve fotoğraflarınızın özgün olması, anahtar kelimeleri belirli bir oranda kullanmanız blogunuzun Google sıralamalarındaki yerini belirleyen faktörlerden bazıları...

Faydalı paylaşımlarını ve konuk yazarlarının paylaşımlarını severek takip ettiğim bloghocam.com'un sahibi Serdar Bey'in yazısında gördüğüm Google sıra bulucu site ile blogunuzun adresini ve yazınızın etiketini yazarak blogunuzun Google aramalarında kaçıncı sırada çıktığını görmeniz mümkün.


Ben bazı etiketlerimle arama yaptım ve ilginç sonuçlarla karşılaştım:)
Bazı yazılarınız için üşenmeyip araştırma yapın derim;)

* Fotoğraf internetten alıntıdır.

1 Temmuz 2014 Salı

DOĞAL EV TEMİZLEYİCİ

Evdeki deterjanları bitirdiğimde yenilerini almamaya niyetliyim, umarım bu duruşumda başarılı olurum.
Çünkü ürünün etiketini okuyup, doğal olmayan keskin kokusunu soludukça canım çok sıkılıyor!
Bilinçaltımıza temizlik algısı bol köpük ve güzel koku ile eşdeğermiş gibi  işlendi bana kalırsa.
Halbuki doğal yaşam öyle mi?
Suda çalkalayınca köpüren bitkiler var.
Ve yağından bin bir zahmetle, gıdım gıdım elde edilen esansları var bitkilerin.
Hiç bir doğal madde (miktarca çok yoğun olmadıkça) dakikalarca hatta saatlerce hoş koku verecek potansiyelde değil.
Peki bu deterjanlar nasıl böyle?

Tabi ben kendime bu konuyu dert edindikçe hem ev için hem de kişisel bakım için alternatif çözüm arayışlarım sürekli devam ediyor.
Daha önce şampuansız ve sabunsuz saç yıkama ile ev yapımı roll on tariflerini paylaşmıştım.
Her ikisinin kullanımından gayet memnunum.
Yürüdüğüm yolun doğru olduğunu düşünüyorum.

Gelelim başlık konumuza, ev temizliğinde genel olarak kullanılacak doğal ev temizleyicisi için basit bir karışım kullandım: