tag:blogger.com,1999:blog-73480350101925662522024-03-06T23:05:08.182+03:00bir dünya fikirbirdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.comBlogger232125tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-68862063663161390802022-09-29T17:29:00.005+03:002022-10-01T13:13:31.400+03:00EV YAPIMI KETÇAP<div style="text-align: justify;">Hazır gıdanın zararlı olduğunu bilmeme rağmen kendimi bu tür yiyecekleri tüketme konusunda pek de alıkoyamadığım günlerdi... Ketçaba karşı aşırı bir düşkünlüğüm vardı, yalan söyleyemeyeceğim. Makarna, pilav, pizza, haşlanmış patates, kızarmış patates gibi ürünler ile birlikte tüketmekle kalmayıp, ekmeğin üzerine bile sıkıp yiyordum. Kimi zaman en yakın eşlikçisi mayonezle birlikte...</div><div style="text-align: justify;">İşin tadını epeyce kaçırmış olmalıyım ki annem artık bir gün veryansın etti: ketçap yersen hakkımı helâl etmeyeceğim! (Bundan 13 sene kadar evvele tekabül eder bu veryansın:)</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Durum vahimdi. Annemin ağzından büyük laf çıkmıştı; hakkımı helâl etmem... İçten içe aslında ona hak da verdiğim için tamam dedim, yemeyeceğim. Ama söz büyük. İnsanda nefis diye bir şey de var. Dürtükleyip duruyor yeri gelince. Anneme sözüm olduğu için evime ketçap almadım. Bu durum tüketim oranımı epey düşürdü haliyle. Ama bir pizza yerken yada ne bileyim bir kafeteryada sipariş ettiğim patates kızartmasının yanında ketçap da gelince sözümü biraz unutmuş olabilirim. Çok sık değil ama, azıcık :) Hem söz verip hem az da olsa tüketince içime sinmedi, anneme anlattım durumu. "Gel anacığım bir orta yol bulalım, dedim. Eve zaten almıyorum artık, ama bir pizzadır ne bileyim dış mekanda yediğim patates kızartmasıdır, yanında yedim. Yalan yok. O kadarını da mazur gör, hakkın da bana helâl olsun" dedim. Annem ketçap yememi istemediğini konuştuğumuzu ama "hakkımı helâl etmem" kadar büyük konuştuğunu hatırlayamadığını söyledi. Bir an ağzımdan öyle çıkmış demek ki dedi:) Böylelikle orta yolu bulmuş olduk.</div><div><br /></div><div style="text-align: justify;">Tabi bu süreçte benim de tüketim sıklığım ve isteğim azaldı. Hamilelik dönemiyle yavaş yavaş başlayan ve yaklaşık 6 senedir de çok daha özen göstermeye gayret ettiğim hazır gıda tüketmeme çabasıyla birlikte ketçapla yolumuz gönüllü olarak ayrılmış oldu. Seneler oldu, eve ketçap almıyorum. Bir dönem <b>ev yapımı ketçap</b> tarifleri araştırdım, heveslendim ama yapmak bir türlü kısmet olmadı.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Dün bir yandan televizyon izleyip bir yandan basit spor egzersizleri yaparken (ekmeğin üzerine ketçap-mayonez sürüp yenen gençlik günlerinden, spor yapılan günlere:) ) kanalın birinde <b>ev yapımı ketçap tarifi </b>denk geldi. İzledim. Baktım yapımı da kolay, aklıma yattı. Mahallemizin pazarı da o gündü. Hal böyle alınca domatesi de alıp, akşam vakti giriştim ben bu ketçap işine. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Farklı farklı tarifler mevcut internette. Ben <a href="https://cahidesultan.net/2011/09/12/evde-ketcap-nasil-yapilir/">şu</a> siteden faydalanarak yaptım. Fakat tarifteki malzemelerden bazıları evde olmadığı için ekleyemedim. Kullandığım malzemeleri, yapım aşamalarını ve netice hakkındaki fikirlerimi paylaşmak istedim.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkUJoUU5pKOAnUY1AugiMnl9BxkqJcrBHHX9OZEVc5VBymp9bbGH16wlU_R8cOkDyxB8JQiGL5yVKV14nUz3sSraRfV4XSKM__TcTmDWbjHYrlkX5VNXqLpfiECmOenK_Ye9y058aOx_a-P1k0XGvwzuuOnaY1-iTSO6UU821EifWzcPTQ7SIBE6jX/s4032/evyapimiketcap.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkUJoUU5pKOAnUY1AugiMnl9BxkqJcrBHHX9OZEVc5VBymp9bbGH16wlU_R8cOkDyxB8JQiGL5yVKV14nUz3sSraRfV4XSKM__TcTmDWbjHYrlkX5VNXqLpfiECmOenK_Ye9y058aOx_a-P1k0XGvwzuuOnaY1-iTSO6UU821EifWzcPTQ7SIBE6jX/w300-h400/evyapimiketcap.jpg" width="300" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ev Yapımı Ketçap</td></tr></tbody></table><br /><div style="text-align: justify;"><b>Malzemeler:</b></div><div><br /></div><div>- 2.5 kilogram domates (mümkünse köy domatesi)</div><div>- 2 orta boy soğan</div><div>- 3 diş sarımsak</div><div>- 1 adet çubuk tarçın</div><div>- 3 adet karanfil</div><div>- Kişniş tohumu (1 çay kaşığı kadar)</div><div>- Hardal tohumu (siyah hardal tohumu kullandım, 1 çay kaşığı kadar)</div><div>- 7-8 adet tane karabiber </div><div>- 3 defne yaprağı</div><div>- Toz kimyon (evde taneli halde olmadığı için toz halde kullandım, yarım çay kaşığı kadar)</div><div>- 6 yemek kaşığı zeytinyağı</div><div>- 2 yemek kaşığı toz şeker</div><div>- 2 tatlı kaşığı kaya tuzu</div><div>- 3 yemek kaşığı sirke (üzüm sirkesi kullandım)</div><div><br /></div><div><b>Hazırlanışı:</b></div><div><br /></div><div style="text-align: justify;">🍅Domatesleri güzelce yıkayıp 4-5 parçaya kestim.</div><div style="text-align: justify;">🍅Soğan ve sarımsakların kabuklarını çıkarıp, birkaç parçaya böldüm.</div><div style="text-align: justify;">🍅 Domates, sarımsak ve soğanları büyük bir tencereye koydum.</div><div style="text-align: justify;">🍅 Küçük bir pamuklu mendile (tülbent de olur) çubuk tarçın, karanfil, kişniş tohumu ve hardal tohumunu, tane karabiberleri ve defne yapraklarını ekledim. Mendilin ağzını bağlayıp, domates ve soğanların ortasında bir boşluk açarak, boşluğa yerleştirdim.</div><div style="text-align: justify;">🍅 5 dakika kuvvetli ateşte, 1.5 saat yavaş ateşte pişirdim.</div><div style="text-align: justify;">🍅 Tencereyi ocaktan alıp mendili tencereden çıkardım. Domates ve soğanlar oldukça yumuşamıştı. El blendırı ile pürüzsüz hale gelinceye kadar çektim.</div><div style="text-align: justify;">🍅 Karışımı eze eze ince gözlü çelik bir süzgüden geçirdim (Domates çekirdekleri ve kabuklarının ayrılması için).</div><div style="text-align: justify;">🍅 Tencereyi yeniden ocağa alıp zeytinyağı, toz şeker ve kaya tuzunu ekledim. Karışım kaynarken çıkan köpükleri aldım.</div><div style="text-align: justify;">🍅 Küçük bir kaba karışımdan alıp toz kimyon ile karıştırıp tencereye ilave ettim (Kimyonun topaklanmasını önlemek için bu şekilde yaptım).</div><div style="text-align: justify;">🍅 Bir müddet sonra sirkeyi ekledim.</div><div style="text-align: justify;">🍅 Karışımın su oranı oldukça azalıp göz göz kaynamaya başlayınca pişme işlemi tamamlanmış oldu (Sanırım 1 saat kadar daha kaynadı. Bozulma riskine karşı biraz uzun kaynatmayı tercih ettim. Süre domatesin sululuk oranına bağlı tabi biraz da.)</div><div style="text-align: justify;">🍅 Kaynama esnasında ara ara tadını kontrol ettim, bir miktar daha tuz ekledim. Tat dengesini sağlamak için minik müdahaleler olabilir tabi:)</div><div style="text-align: justify;">🍅 Karışımı önceden kaynar su ile steril edip tamamen kurumuş olan kavanozlara pay ettim. Kavanoz kapaklarını sıkıca kapatıp ters çevirdim. Sabaha kadar herhangi bir sızma durumu olup olmadığını kontrol etmek amacıyla bekledim. Muhafaza etmek için buzdolabına kaldırdım.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Not:</b> Kaynak olarak esinlendiğim tarifte salçalık kırmızı biber de var. Evde olmadığı için ekleyemedim. Acı olmasını tercih etmediğim için acı biber de eklemedim. Bazı tariflerde koyu bir kıvam elde etmek için nişasta öneriliyor. Nişasta kullanmamama rağmen kıvamı bence gayet iyi oldu. Uzun kaynatmanın etkisi diye düşünüyorum. Vermiş olduğum miktarlarla 400 ml'lik 4 kavanoz <b>ev yapımı ketçap</b> çıktı. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Ben lezzetini ve kıvamını oldukça beğendim. Ketçabı özlemişim:) Sabah kahvaltıda, akşam üstü 1 dilim ekmek üzerinde gayet keyifle mideye indirdim. Her an eski günlerime dönebilirim. Ama ev yapımı olanı ile;)</div><div style="text-align: justify;"> </div>birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-71538510004291963552022-07-14T17:55:00.008+03:002022-07-14T18:05:36.215+03:00GÜZEL KAYBETTİK<p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu ara ikinci el kitap araştırma, karıştırma ve satın alma hevesim coşkulu. Bayram tatili için memlekete gelmişken, bambaşka şeyler satın alıp işlerimizi halletmek için çarşıya geldiğimizde yolumuz ikinci el kitap satışı yapan dükkanların olduğu tarafa düştü. Denk gelmişken aklımızda olan bir kaç kitabı sorduk ama bulamadık maalesef. Ben de elim boş dönmek istemedim eve, nasıl olduysa kitap koymamışım valize. Elim boşta kaldı akşamları:) Dükkan önünde "sepetteki kitaplar 5 tl" yazısını görünce kurcaladım sepeti. Nedendir bilmem, kenara birkaç kitap ayırsam da gönlüme en yakın gelen <b>Caner Yaman</b>'ın <b>Güzel Kaybettik</b> isimli kitabı oldu. Yazar yada kitap hakkında hiç bilgim yoktu açıkçası, duymuşluğum da... Kapak tasarımındaki panda mı yoka kırmızı balon mu fethetti gönlümü bilmem, tercihimi bu kitaptan yana kullandım. Ayaküstü, kitaba dair birkaç okuyucu yorumuna da göz attım, kararımı verdim.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ben kitabı yada yazarı önceden bilmiyor olsam da bir dönem öne çıkabilmeyi başarmış kitaplar arasındaymış. Popüler kitaplara önyargısı olanlardanım ben de, şişirilmiş olduklarını düşünmeye meyilliyim biraz.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Hafif bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Yazım dili itibari ile... 24 saat dolmadan tamamladım okumayı. Hayatta kaybettiğini düşünen, kaybedenlere gözü ilişen kahramanımız Mehmet'in hayatından kesitlerin konu edildiği bir içeriğe sahip. Gündelik hayatta zaman zaman gözümüze ilişen, hayıflandığımız, kızdığımız, üzüldüğümüz şeyleri bir başkasının da hissetmiş olduğunu okumak, insana iyi geliyor sanırım. Okuyunca muazzam aydınlanmalar yaşamayı beklemeden, sağdan sağdan sakince okunacak türe dahil olan kitaplardan Güzel Kaybettik.</span></p><p style="text-align: justify;"></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjU-T1Sn59fIOTwuUg6w_6ULI5xB9hhzxl2_gDKwbf0JNQdej9ikVzznNLyEEDJfqzFofXhguyU2vMr6SyNDbnIk6KiVZtvTU-orxru_8dSuwS1N6Z4QsetsVd5kANSDp_BgYt0b6ZuhtUL0cqnrAmfHVXYm1ShgMlXJILymaxQKITvMdEQ23jw8fPr/s4032/guzelkaybettik_caneryaman.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjU-T1Sn59fIOTwuUg6w_6ULI5xB9hhzxl2_gDKwbf0JNQdej9ikVzznNLyEEDJfqzFofXhguyU2vMr6SyNDbnIk6KiVZtvTU-orxru_8dSuwS1N6Z4QsetsVd5kANSDp_BgYt0b6ZuhtUL0cqnrAmfHVXYm1ShgMlXJILymaxQKITvMdEQ23jw8fPr/w300-h400/guzelkaybettik_caneryaman.jpg" width="300" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Güzel Kaybettik</td></tr></tbody></table><br /><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Adet olduğu üzere altını çizdiğim satırlardan bazılarını paylaşarak yazımı nihayete erdireyim.</span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- İnsanlar bir şeylerin yürümesi için durmadan koşuyorlar. Ama nereye? Bilmiyorlar. Bu da tuhaf. (Sayfa 41)</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Çizgiler. Yüzümüzde beliren çizgiler, hayatımızla, geçmişimizle aramıza çizilen bir sınır belki de. Gitgide derinleşen, uçuruma dönüşen ve oraya bir daha dönülemeyeceğini suratımıza haykıran sınırlardır belki de yüzlerde beliren çizgiler. (43)</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Bazı şeyler sen büyüdükçe daha büyük anlamlar kazanır. Bazı yaralar kanamak için uygun zamanı kollar. En derininde hissedeceğin, anlayacağın ve en çok acıyacağın günü bekler ve o zaman hatırlatır kendini. (46)</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Bir yerlerden giden herkesin içinde bir yer acır mutlaka. (47)</span></p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="text-align: justify;">- </span><span style="text-align: justify;"></span><span style="text-align: justify;">İnsanlar doğar, büyür ve ölürler.</span><br /><span style="text-align: justify;">Ama yaşamazlar.</span><br /><span style="text-align: justify;">Ezberlediğimiz bu cümlenin içerisine yaşamak fiilini de ekleselerdi keşke.</span></span><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium; text-align: justify;">O zaman belki ölmeden önce, en azından bir kere "yaşadım" diyebilirdim.</span></div><div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Yine de, belki bir yerlerde hala geç kalmadığımız bir hikaye kalmıştır başlamak için bizi bekleyen. Neden olmasın? Yaşamaya katlanmamız sırf bu yüzdendir belki de. İnanmaktan vazgeçmediğimiz içindir. (59)</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Zaten insanın en büyük yanılgısı, en büyük acılarının kaynağı da bu değil mi? Hep var olacağına inanıp, önemsemeyip gözden kaçırdıklarının, bir gün gerçekten çekip gitmiş olduğunu fark etmek. O anın pişmanlığını, yüreğine çöken ağırlığını ölçemez hiç bir şey. (64)</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- ... Bakkalından politikacısına, sevgilisinden çocukluk arkadaşına, seni yanıltmaya çok meyilli bir dünyada, çok fazla konuşmanın, anlatmaya çalışmanın anlamsızlığından bahsediyorum aslında. Hepsi bu. (89)</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;">- Paylaşılmayan değerlerin, ortaklaşmayan çabaların ve tek taraflı anlayışların eksiklik olduğunu, eksik ilişkilere yol olduğunu ve seni de eksilttiğini kavramak, bunları geride bırakmak ve daha anlamlı ilişkiler kurmak. Sonunda varacağın, varmak zorunda olduğun yer bu. </span><span style="font-family: trebuchet;">Yoran, yıpratan, can sıkan ilişkilerden geriye elinde bu kalacak. Elinde sen kalacaksın, biraz daha tamamlanmış bir sen. Sen kendini önemsedikçe, geçmişin o gereksiz tortusu silinip yokluğa karışacak. (95)</span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Bildiği şeyleri sürekli aklında tutarak yaşamıyor insan. Belki de bu sayede koruyoruz akıl sağlığımızı hepimiz. Zararsız bilgi ve düşünceleri akılda tutarak sağlıyoruz dengeyi. (97)</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Hisler karşılık bulmayınca kendi izlerini yitiriyorsun kaba saba kalabalıklarda. Dışında. Her şeyin dışındayken kendi içinde olmak da yetmiyor kendin kalmaya. Dışındayım sandıkça herkesleşiyorsun. (100)</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Dökmeden toplayamaz insan kendini. (129)</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Herkesin herkes için doğru bir zamanı vardır, başımıza gelen işlerin çoğu zamanın yanlışlığından gelir. (150)</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Her şey ve herkes çıldırmışçasına bir hızla aslında yok olmaya doğru ilerlerken, bir anlamı olan ne çok detay yok olmaya yüz tutuyor günümüzde... (158)</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- ... Çünkü günümüzde beklemek, bekleyebilmek en büyük çabadır zaten. Herkes koşarken bekleyebilmek, yürek ister. (159)</span></div></div>birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-52641548580493803762022-07-06T19:41:00.009+03:002022-07-14T16:49:01.216+03:00KAR VE İNCİ<div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>Nihan Kaya</b>'yı -sanıyorum- trt2'de yayınlanan bir söyleşi programında dinlemiştim. Konuşması, kendini ifade ediş biçimi ve söyledikleri dikkatimi çekmişti. Öncesinde, psikolog bir arkadaşım da kitaplarını tavsiye etmişti. Bilhassa <b>İyi Aile Yoktur</b> kitabını.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><br /></span><span>Kitabın ismi bence dikkat çekiciydi, bu sebeple aklımın bir kenarında yer etmişti. Yazarını da kanlı canlı ekranda görüp ilgimi çekince, İyi Aile Yoktur'u satın aldım, okudum. Kitapta bazı hususlara şerh düşecek olsam da, genel itibari ile oldukça beğendiğimi ve ufkumu açtığını söyleyebilirim. Hatta bir müddet sonra ikinci kez okuyabilirim dediğim az sayıdaki kitap kategorisinde, nazarımda.</span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><br /></span><span>İyi Aile Yoktur'dan sonra <b>İyi Toplum Yoktur</b> kitabını da okumaya niyetlendim. Ancak psikolojik içerikli kitaplara bir müddet ara vermek istemem ve o dönem kitaplığımda okunmak için sıra bekleyen kitaplar olunca, henüz kendisi ile müşerref olmak kısmet olmadı.</span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><br /></span><span>Bu sıralar sırada bekleyen kitabım yok. Kitap fiyatları da almış başını nerelere gitsem ki derken epey yol almış. Hâl böyle olunca kütüphaneden ödünç kitap almaya karar verdim. Aklıma da Nihan Kaya'nın kitapları geldi. Ancak kütüphanenin kataloğunda yazara ait yalnızca <b>Kar ve İnci</b> vardı. Hiç aklımda olan bir eser olmasa da okuyucu yorumlarını inceleyip (ki kitaplarımı bu şekilde seçmeyi çok seviyorum), okumaya karar verdim.</span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: times;"><br /></span></div><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYYfNVi2kZUsRIiIeWzQSMPEIZUhoAiHIM2PJr64qTc7r7w_9gvWAR0k-_cDWDr3lTwg9LFhk_IABJ0H04DiLHJles3-sdXsnl_RIr2V8E0Z38CKxzOOBbRG7Z5YDmLta7sgpgSJ7thGl_2t90x8gJ6MNvST1ikYPEQSv2S0KZugSaWHqob_9FkYI9/s4032/karveinci_nihankaya.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYYfNVi2kZUsRIiIeWzQSMPEIZUhoAiHIM2PJr64qTc7r7w_9gvWAR0k-_cDWDr3lTwg9LFhk_IABJ0H04DiLHJles3-sdXsnl_RIr2V8E0Z38CKxzOOBbRG7Z5YDmLta7sgpgSJ7thGl_2t90x8gJ6MNvST1ikYPEQSv2S0KZugSaWHqob_9FkYI9/w300-h400/karveinci_nihankaya.jpg" width="300" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kar ve İnci</td></tr></tbody></table><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Okuyucu yorumları ikiye ayrılıyordu. İlk grup, ara verip okunduğu takdirde karakterlerin anımsanması ve aralarındaki bağlantıların kurulmasının zor olduğunu, olay örgüsünün karmaşık ve çözülmesinin güç olduğunu belirtiyordu. İkinci grup ise kitabın şahane olduğunu düşünüyordu.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span>Kar ve İnci'ye başladığımda şöyle hissettim, kitabın başlangıç bölümü neredeyse orta bölümlere erişinceye kadar kim kimdir, aralarında nasıl bir bağlantı var, bu işin sonu nereye varırsa anlamlı olur düşünceleri ile geçti. Ara vermeden tamamlamanın şart olduğu kitaplardan, ben de okuyucu fikirlerinden ilkine katılıyorum. Nihan Kaya'nın psikanaliz alanında yüksek lisans yapmış olması olay kurgusunda </span><span>kendini </span><span>oldukça belli ediyor. Metaforik ifadeler kitabın bilhassa ilk bölümlerinde öne çıkıyor. Bir takım ip uçları yakalasam da tam anlamıyla anlamlandırabilmeyi son kısımlarda başardım. Psikoloji ile ilintili romanlar okumayı severim. Ancak bu kitap sular seller gibi akıp gitti desem... Biraz abartılı olur. Bununla birlikte beğendim mi, beğendim. Lakin herkesin okuyup keyif alacağı, anlayacağı ve anlamlandırabileceği bir kitap mı dersek Kar ve İnci için, dürüst olmam gerekirse, hayır. Zaten Nihan Kaya'nın da herkesin herkesi anlamasını ve anlamlandırmasını bekleyen bir yapısı yok:) Anlaşılabildiğini hissettiği az sayıdaki insanla bir arada olmayı tercih edenlerden, yazdıklarından anladığım kadarıyla.</span></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Altını çizdiğim bolca satır hatta paragraf oldu. Bir kısmını paylaşarak yazımı tamamlamak istiyorum.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Aslında birinin biri<span>ni kandırması diye bir şey yok. İnanmayı fazla istemek diye bir şey var. Kandırılmak zihinsel zaaf de</span>ğil. Kişilik zaafı. (Sayfa 76)</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Bilirsiniz, ne zaman ne söylesek söylediğimizden fazlasını kastediyoruz. Ve en esaslı, en derin tecrübeleri, ifade edilebilmesi asla mümkün olmayanlar. (100)</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Aklı son derece başında birinin bir gün aniden aklını kaybettiğini görsem, hiçbir sebeple açıklayamadığı bir şeyi çok uzun zamandır düşündüğü sonucunu çıkaracağım hemen. Bilemediğiniz bir şeye katlanmak kadar yıpratıcı bir hal yok yeryüzünde. Katlandığımız halleri katlanabilir yapan, onları bir sebebe dayandırabilmemiz çoğu zaman. (103)</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- "<span style="background-color: white; text-align: left;">Bir kadın bir adamı seviyor mu sevmiyor mu, ondan çocuk isteyip istememesinden anlaşılır," demişti; "Her kadın içindeki ben’i küçültmek, o küçülmüş ben’i yeniden büyütmek ister. Bu yüzden kadınlar, farkında olmasalar da içten içe ‘Keşke benim babam olsaydı,’ diye düşündükleri adamlar babaları olsun ister çocuklarına. Hangi adamı içindeki çocuğa ideal baba görüyorsa, onu seviyordur kadın en çok. Kadın reel bir çocuk istemese bile böyledir bu. İyi bir baba ile iyi bir sevgili arasında pek de fark yoktur aslında"</span><span style="background-color: white; text-align: left;">. (108) </span></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Zıtlaşarak efendi olunmaz, zorba olunur. (115)</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Bütün hayatı değiştiren şeyler, bir anın içinde olup bitiyor çoğu zaman. Yine de hayatın tamamına yayılıyorlar. (143)</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">- Yaşamla yaşamak arasında ne kadar ince bir çizgi, hem de ne kadar büyük bir uçurum var. (147)</span></p><p style="text-align: justify;"><br /></p>birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-44467175766675534562021-04-17T14:01:00.001+03:002021-04-17T14:04:00.677+03:00KEDİRGEN, HİÇ YEDİNİZ Mİ?<p>8 ayın ardından, merhaba. 😊</p><p>Pek de bilinmeyen kedirgen otundan ve yemeğinin nasıl hazırlandığından bahsetmek istiyorum.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKeaJHixIdokNCgKM-BIlMK5YpWOOyu-9fhWr80OL-HBQ6QTuyYAtQNAkLfEyKoKU51dQueEjMIk7P3348GjBzOWriDXDrR5Om-8z62Sqw-FPTrNgu8yGNhJwPFC496xDBk6uLFmfl30Q/s2048/kedirgen.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKeaJHixIdokNCgKM-BIlMK5YpWOOyu-9fhWr80OL-HBQ6QTuyYAtQNAkLfEyKoKU51dQueEjMIk7P3348GjBzOWriDXDrR5Om-8z62Sqw-FPTrNgu8yGNhJwPFC496xDBk6uLFmfl30Q/w300-h400/kedirgen.jpg" width="300" /></a></div><p><i><span style="font-size: x-small;"> Kedirgen otu</span></i></p><p><b>Kedirgen</b> otu daha çok Aydın ve İzmir civarında bilinen, kuşkonmaza benzeyen bir ot.</p><p>Kuşkonmazın daha körpe hali diyebiliriz.</p><p>İçeriğinde bol miktarda folik asit barındıran, kansere karşı koruyucu etki gösteren, idrar söktürücü, lifli ve az kalorili bir ot çeşidi.</p><p>Yöreye bağlı olarak <b>tilkişen, sarmaşık, bıcık otu</b> gibi isimlerle de anılmaktaymış.</p><p>Toplaması zahmetli olduğundan sanırım, tezgahlarda pek sık rastlanmayan ama şahsına münhasır bir tada sahip, faydalı bir besin.</p><p>Biz de oldukça ender tüketebiliyoruz maalesef. Memlekete gidip gelen olursa yada erzak kolisi gönderen olursa, ancak o şekilde edinebiliyoruz. O da yalnızca ince bir bağ, şansımız varsa iki bağ...</p><p>Bu sebeple pişirirken ocağın başına geçip zahmete girdiğimize değsin ve en azından bir öğün tüketilebilecek bir yemek hazırlayabilmek için (😊) taze soğan (yoksa kuru soğan) ve pırasa ile zenginleştirerek kavurmasını yapıyoruz.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv2t-pDWUr84oBtQ6VfbjraBSpZlpjW04VrLBYrpp7W5LFRaqpZVX98KAxViVTLV9rOc-OiHOBbQLCRYe-ZoXSyp4KdJcPbHwbPaBxU6hocL0KaF1-hBFexXxnM4S3YTiJdiPGSDz6aZU/s2048/kedirgenkavurmas%25C4%25B1.heic" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv2t-pDWUr84oBtQ6VfbjraBSpZlpjW04VrLBYrpp7W5LFRaqpZVX98KAxViVTLV9rOc-OiHOBbQLCRYe-ZoXSyp4KdJcPbHwbPaBxU6hocL0KaF1-hBFexXxnM4S3YTiJdiPGSDz6aZU/w300-h400/kedirgenkavurmas%25C4%25B1.heic" width="300" /></a></div><p><i><span style="font-size: x-small;"> Taze soğan pırasalar</span></i></p><p>Bizim yaptığımız <b>kedirgen kavurması</b>nın tarifi şöyle:</p><p><b>Malzemeler:</b></p><div style="text-align: left;">- Kedirgen otu<br />- Varsa taze soğan ve pırasa, yoksa kuru soğan<br />- Zeytinyağı<br />- Tuz</div><p><b>Hazırlanışı:</b></p><p>🌿 Kedirgenlerin taze sap kısımlarını ve çiçeklerini kullanıyoruz. Kalın ve sert olan sapları, kırarak ayırıyoruz. Güzelce yıkadıktan sonra, ince ince kıyıyoruz.</p><p>🌿 Varsa taze soğanın yeşil sap kısımlarını (yoksa kuru soğanı) ve pırasaları da yıkayıp, ince ince kıyıyoruz.</p><p>🌿 Geniş bir tava veya pilav tenceresine biraz çokça zeytinyağı ekleyip, soğan ve pırasalar ölünceye kadar pişiriyoruz. Daha sonra kedirgenleri ekliyoruz.</p><p>🌿 Bir miktar tuz ekledikten sonra tüm malzemeyi karıştırıp, kısık ateşte kendi suyu ile pişirmeye bırakıyoruz. (Pişerken dibi tutacak gibi olursa, çok az sıcak su eklenebilir.)</p><p>🌿 Arzu edilirse, iki veya 3 yumurta bir kapta çırpılır ve tencereye ilave edilerek karıştırıldıktan sonra biraz daha pişirip, altı kapatılır.</p><p>Kedirgen kavurması hazır.</p><p>Üzerine toz acı biber, yanına da yoğurt ile daha bir şahane olur.💃</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRaq9ta4ZQ3NnFlqLN0PAEpQX-v_TIGMMpDA3HbSfsbueJEciMRMHeWM6vFfOltj2zOGUCiZPQWehHbWkLbu0Ydbm7-pxLW8XD-3w-gENQhcnF6-Qj0XWOBcDlnRBKytFrqrSIvkcbMJ0/s2048/kedirgenyemegi.heic" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRaq9ta4ZQ3NnFlqLN0PAEpQX-v_TIGMMpDA3HbSfsbueJEciMRMHeWM6vFfOltj2zOGUCiZPQWehHbWkLbu0Ydbm7-pxLW8XD-3w-gENQhcnF6-Qj0XWOBcDlnRBKytFrqrSIvkcbMJ0/w300-h400/kedirgenyemegi.heic" width="300" /></a></div><p><i><span style="font-size: x-small;"> Kedirgen kavurması</span></i></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br />birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-58609761620146221132020-07-03T14:31:00.003+03:002020-07-03T15:00:57.230+03:00BULAŞIK SÜNGERİ YERİNE KABAK LİFİ<div style="text-align: justify;">
Çoooooook uzun zamandan beri paylaşmak isteyip, bir türlü yazma fırsatı bulamadığım konulardan biri <b>bulaşık süngeri yerine kabak lifi</b> kullanma deneyimim. Sanırım 2 yılı falan var:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Artık mümkün oldukça plastik olan, kullanılıp sonrasında atık olan, çöp depolama sahalarına ulaşsa dahi toprağa gömülerek bir müddet sonra doğal döngüye dahil olan ürünleri (en yaygın hali ile plastikleri) kullanmaktan imtina ediyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Her eve giren bulaşık süngerleri de buna dahil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulaşık süngeri bir plastik türü olan poliüretandan ve selülozdan üretiliyor(muş). Hali hazırda ambalajlı bir ürün olduğu için en dıştaki şeffaf poşet de zaten atık olarak karşımıza çıkıyor. Bir müddet mutfakta kullanıldıktan sonra sünger de atık oluyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Günlerden bir gün, kabak lifinin bulaşık süngeri yerine kullanılabildiğini okuduğumda dünyam resmen aydınlandı. :))</div>
<div style="text-align: justify;">
Kabak lifini duymuşluğum vardı; daha çok banyoda kese amaçlı kullanıldığını biliyordum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kabak lifi ülkemizde de yetişen, ılıman iklimi seven bir bitki. Aktarların giriş kısımlarında görmüşsünüzdür illa ki. Uzunca bir şey. Tel kadayıf gibi bir yapısı var. :)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Kabak Lifi Nasıl Kullanılır?</b></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu kabak lifi arkadaştan yaklaşık 10 cm kalınlığında bir parça kesiyorum. Çukur bir kaba kabak lifini koyuyorum. Üzerini geçecek kadar kaynar su ekleyip, kabın ağzını kapatıyorum ve 1 gece bekletiyorum (biraz uzunca bekletmek anlamında yani). Suyun içinde bekleyince, bir miktar yumuşuyor ve hacmi biraz daha artıyor.</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlOiqLi6K83TUDFpo08-ZASoUADdkrA7nDB2qnSJEJnHgXpbvoPHS-dRnOl7x586jKsZCy3lxEFSEKJ3CDr_SLL1JWGsmgc7ZY1g3nuk8NbfmNwBTESb1PI_rRPB-z3Lm9f9ikGU9AtOw/s1600/kabak_lifi_2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="614" data-original-width="460" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlOiqLi6K83TUDFpo08-ZASoUADdkrA7nDB2qnSJEJnHgXpbvoPHS-dRnOl7x586jKsZCy3lxEFSEKJ3CDr_SLL1JWGsmgc7ZY1g3nuk8NbfmNwBTESb1PI_rRPB-z3Lm9f9ikGU9AtOw/s1600/kabak_lifi_2.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk kullanımlarda yapısı biraz sert oluyor. Fakat kullandıkça yumuşuyor ve ince belli çay bardaklarının içine dahi rahatlıkla giriyor. Ama ilk kullanımlarda rahatlıkla girmiyor. İnce yapılı bulaşıklarda kullanmak için daha küçük ebatlı kesim yaparak onu kullanabilirsiniz.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<b>Kabak Lifi Kirleri Kolay Çıkarıyor Mu?</b></div>
<div style="text-align: justify;">
Alışkanlık benimki, ben bulaşığı kuru kuru bekletmem mümkün mertebe. Ya hemen temizleyip bulaşık makinesine yerleştiririm yada buna imkan yoksa bulaşığın içine su doldururum ki kirler kuruyup sonrasında beni ifrit etmesin. Bu sebeple kir çıkarma anlamında ben sorun yaşamıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fırın tepsisi gibi daha uğraştırıcı bulaşıklarda bulaşık teli kullandığım oluyor. Kirin kolay çıkması için ıslatılmış tepsiye karbonat ekleyip ve onun üstüne limon sıkıp kirleri kızıştırmışlığım da vardır. :)</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGNfq0Pc3no4oyx7N2o3_x0B8siqbRLN5kdIvd2_r1piAAhPFr9Ltjs9AGSsjqb6d9O-RFsHCSyXUjz_UyO9tWHH98MaCEkv75yK53HYIdOja4dwpQGHaXb2ZyYchMNR9-FeGQhTV3_m8/s1600/kabak_lifi1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="411" data-original-width="308" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGNfq0Pc3no4oyx7N2o3_x0B8siqbRLN5kdIvd2_r1piAAhPFr9Ltjs9AGSsjqb6d9O-RFsHCSyXUjz_UyO9tWHH98MaCEkv75yK53HYIdOja4dwpQGHaXb2ZyYchMNR9-FeGQhTV3_m8/s1600/kabak_lifi1.jpg" /></a></div>
<i>Üst kısmı kesilmiş bir kabak lifi</i><br />
<br />
<b>Kabak Lifi Sıfır Atık Bir Ürün Mü?</b><br />
<span style="text-align: justify;">Aynen öyle. Uzunca bir müddet kullanabilme imkanı var. 10 cm uzunluğunda kestiğim bir kabak lifini yaklaşık iki ay kadar kullanabiliyorum. Kullandıkça yumuşuyor. Kendisiyle vedalaşma vakti geldiğinde "kirli" işlerimi gördüğü için helalleşip:) çöpe atıyorum. Doğal bir ürün olduğu için doğaya karışmasında bir mahsur yok.</span><br />
<br />
<b>Kullanırken Dikkat Edilmesi Gereken Bir Durum Var Mı?</b><br />
<span style="text-align: justify;">Islak kalan her üründe bakteri oluşma ihtimali olduğu için, hava alması bakımından kurumasına imkan verecek şekilde asılabilirse güzel olur.</span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMUgOBqHc8p2fyeuqyaEMIGYr7sjmSdJsFhf0N4OJwFD8Hcow4oQbYgxCuBWt8gbPU5HU8M4engW-nHgfo2uiIi0jsowBpaIez1FSBDfSWJVTtipkf6f1ayu_ujRyQFcUGARhXanC16ds/s1600/kabak_lifi.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="548" data-original-width="411" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMUgOBqHc8p2fyeuqyaEMIGYr7sjmSdJsFhf0N4OJwFD8Hcow4oQbYgxCuBWt8gbPU5HU8M4engW-nHgfo2uiIi0jsowBpaIez1FSBDfSWJVTtipkf6f1ayu_ujRyQFcUGARhXanC16ds/s1600/kabak_lifi.jpg" /></a></div>
<br />
Durumlar böyle. Bu paylaşımla birlikte <b>plastiksiz temmuz </b>ayına minik bir katkım olsun isterim. :)<br />
<i><br /></i>birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-1066768411454676672020-06-10T13:48:00.002+03:002020-06-17T10:10:28.031+03:00AĞAÇTA SALLANMAK<div style="text-align: justify;">
5 yıla yakın zamandır <b>kanaviçe</b> işliyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
Muhtelif zamanlarda... Pek bir düzeni olmuyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
Bazen feci şekilde dadanıyorum, elimden düşmüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
Yemeyi içmeyi erteleyebilecek kadar konsantre çalışabiliyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
Bu trans hali :) bir kaç gün yada hafta devam edebiliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
Sonrasında bir ara veriyorum ki... Sormayın gitsin.</div>
<div style="text-align: justify;">
Aslında zorunlu bir ara bu. Günlerin yoğun geçmesinden, önceliklerin değişmesinden (istemli yada istemsiz).</div>
<br />
Evde kal günlerinde epeyce kanaviçe yapma fırsatım oldu.<br />
Bir süre işe gitmedim, malum.<br />
Eşimin de evde olduğu günlerde elim daha serbestti tabi.<br />
Minikoyla ilgilenecek ikinci bir kişinin olması, epeyce vakit bulma imkanı sağladı bana. :)<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<b>Etamin kolye ucu</b>, çeşitli ebatlarda <b>etamin pano</b> gibi epey bir işleme yaptım.</div>
<div style="text-align: justify;">
Peyderpey paylaşacağım inşallah.</div>
<div style="text-align: justify;">
Hatta kanaviçe ve daha farklı ürünlerin de yer aldığı, <b>sopsy</b> online satış platformunda açmış olduğum <b>online </b>bir <b>satış dükkanım</b> var artık. Dükkanı açma seviyesine gelinceye kadar ki süreç ayrı bir yazı konusu olmayı hak ediyor bence. :)</div>
<br />
Evde kaldığım günlerde işlediğim panolardan birini paylaşmak istedim bu yazıda.<br />
İşlerken de büyük keyif verdi bana, bakması ayrı mutluluk vesilesi oldu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipenoR5Jd7vA9QTz554dGYKJQ9KKYk17wJ5tMXC7XjPuxRLYe4eD5tzHEHh91qaHG665jGpW81l3qb25Jw3zz93rUb8jaT3FnEaf8j1jR1wFZ6VZLuw4V3cZUlGCsXGj_yAuPphRFno1s/s1600/kanavice_tablo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="414" data-original-width="310" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipenoR5Jd7vA9QTz554dGYKJQ9KKYk17wJ5tMXC7XjPuxRLYe4eD5tzHEHh91qaHG665jGpW81l3qb25Jw3zz93rUb8jaT3FnEaf8j1jR1wFZ6VZLuw4V3cZUlGCsXGj_yAuPphRFno1s/s400/kanavice_tablo.jpg" width="299" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Renklerle ilgilenmek, öyle mi olsa böyle mi yapsam demek beni oldukça sakinleştiriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
Aslında fena sayılmayacak sayıda rengim var, ama yeni bir model işlemeye başlarken renkleri seçeyim derken her defasında "aslında daha fazla renge ihtiyacım var sanki" diye içimden geçmiyor desem yalan olur. :)</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFKY7rymsBDxvDkdi54GR__4lOa0vNfPhbAv3o29z3zdvEflnehoEwneFTGtfy2NeI_YuLrpp8C490Pi24n7EBZ0355m_IAx1dg2QnDHC2OabOafSFheqfp9zLNaqdk_rJsGLDI6CZWB8/s1600/muline.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="463" data-original-width="347" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFKY7rymsBDxvDkdi54GR__4lOa0vNfPhbAv3o29z3zdvEflnehoEwneFTGtfy2NeI_YuLrpp8C490Pi24n7EBZ0355m_IAx1dg2QnDHC2OabOafSFheqfp9zLNaqdk_rJsGLDI6CZWB8/s400/muline.jpg" width="298" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Dışarı çıkma imkanımızın kısıtlandığı günlerde neşeli, çoluklu çocuklu ve doğayı anımsatacak modeller işlemek iyi oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
Fuşya rengi bir çerçeveye de yerleştirince -bence- güzel oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
Siz ne dersiniz? :)</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWroU2yQ3yjxfdE-18dJW1TL3rQvvZ_x7pfY0OpJcfwBsJhUU6Ap3R_DuCOcjeqFqxqh76P03IRM5j6frC8kDtAQjNJ_RnVFlbnHCosGZsa-ZoNIPz8L4i37s3Tf5P_XDIFxTEsQLwksM/s1600/crossstitch.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="414" data-original-width="310" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWroU2yQ3yjxfdE-18dJW1TL3rQvvZ_x7pfY0OpJcfwBsJhUU6Ap3R_DuCOcjeqFqxqh76P03IRM5j6frC8kDtAQjNJ_RnVFlbnHCosGZsa-ZoNIPz8L4i37s3Tf5P_XDIFxTEsQLwksM/s400/crossstitch.jpg" width="299" /></a></div>
<br />
Önceden yapmış olduğum kanaviçe işlemeleriyle ilgili yazılarıma <a href="https://birdunyafikir.blogspot.com/p/yaptklarm.html">buradan</a> ulaşabilirsiniz.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-31913343894157771082020-06-09T16:25:00.002+03:002020-06-09T16:56:40.794+03:00ÖRGÜ MOTİFLERDEN ÇANTA<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Şahsına münhasır çantaları seviyorum. </span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Bez, hasır, keten, örgü,... </span><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Hepsinin başımın üstünde yeri var. </span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Gelin görün ki bende fikir var ama dikiş yada örgü bilgisi pek yok. :) Fakat sağ olsun annemin oldukça yardımı oluyor. Aklımdaki fikri anlatıyorum. Annem örgü yada dikiş kısmını hallediyor. Ben daha çok süs püs kısmında katkı sağlıyorum. :) Bu çanta da anne kız ortak çalışması ile ortaya çıktı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYxGPpb8Mt7sOxjiqRKUMeIxwUULvHwjJ2ZzoxA6ny-js3dmvXmaC2XVDlYsuMm1TKkOe-62VIxtR20KQ2K_VaaiyYJmn3MG0pMAa8r52dKaFgiAn8vtn_3oXruxtG02ssVVeIF6MA8JU/s1600/%25C3%25B6rg%25C3%25BC_motifli_%25C3%25A7anta.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="576" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYxGPpb8Mt7sOxjiqRKUMeIxwUULvHwjJ2ZzoxA6ny-js3dmvXmaC2XVDlYsuMm1TKkOe-62VIxtR20KQ2K_VaaiyYJmn3MG0pMAa8r52dKaFgiAn8vtn_3oXruxtG02ssVVeIF6MA8JU/s1600/%25C3%25B6rg%25C3%25BC_motifli_%25C3%25A7anta.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><b>Hanım dilendi bey beğendi</b> motifinin ismini duymadıysanız dahi o modelle yapılan bir eşyaya illi ki denk gelmişsinizdir. Atkı, battaniye, şal, hırka, <b>çanta</b>, bardak altlığı, cüzdan gibi bir çok yerde kullanım imkanı var.</span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Motifleri ikinci el satış yapan bir uygulamadan satın aldım. Bir hanım keyfine örmüş, değerlendirmek üzere isteyen alabilsen diye de satışa koymuş. Motifleri yapılmış olarak satın alarak örgü kısmının birinci seviyesinin halletmiş oldum. :) Ama motiflerin birleştirilip çanta şeklinin verilmesi gerekiyordu tabi, o işi de annem üstlendi. Araları birleştirmek için gerekli olan ipleri de motifleri yapan hanımdan aldım ki ip farklılığı olmasın.</span></div>
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUGPn8fW0RlQqzDUosWX6NbU6bCHE6a4rx1uH9gDtYwnj_Tr_a9AaOX72yMk8I1bxZnUf0ePL8sk7GeuInEPL7bnqNZ3b6-DRgkVqUzD-2i2ma7jieVwPdFAeJvaForoGM3vVzikxgbDk/s1600/han%25C4%25B1m_dilendi_bey_begendi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="576" data-original-width="432" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUGPn8fW0RlQqzDUosWX6NbU6bCHE6a4rx1uH9gDtYwnj_Tr_a9AaOX72yMk8I1bxZnUf0ePL8sk7GeuInEPL7bnqNZ3b6-DRgkVqUzD-2i2ma7jieVwPdFAeJvaForoGM3vVzikxgbDk/s1600/han%25C4%25B1m_dilendi_bey_begendi.jpg" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Toplam 27 motiften oluşuyor çanta. Ön ve arka yüzlerde dokuzar tane <b>motif</b> kullandık. 3 tane taban kısmına, üçer tane de yan kısımlarına yerleştirdik. Çantanın daha tok ve dik durması için evde bulunan koyu gri renkli yün kumaştan iç astar dikip çantanın içine yerleştirdik. Yine aynı kumaştan sapları hazırladık.</span></div>
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Yün ipi büküp burgu haline getirdik ve iki ucundan astara diktik. Turkuaz rengi <b>yün keçe top</b>u da ağız kısmına yakın bir yere diktik ve burgu ipi keçe topa geçirerek çantanın ağzını kapatma meselesini halletmiş olduk.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Olur da kışın gezmelere tozmalara gidebilecek seviyeye erişebilirsek, kullanacağım inşallah.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Gezmelere gitmesek de işe giderken kullanırım:)</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Çanta fikri aklıma Nilgün Hanım'ın <a href="http://evimiseviyorum-colette.blogspot.com/2019/05/bohem-canta-orelim.html">sitesinde</a> paylaştığı çantasını görünce aklıma düşmüştü. Baktıkça insanın içini açan bir sitesi var, incelemenizi öneririm;)</span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><br /></span>
<h4>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Instagramda daha sık paylaşım yapabiliyorum, oradan da takip edebilirsiniz.</span><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">@birdunyafikir olarak bulabilirsiniz.</span></span></span></h4>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-6282434064836866252020-03-23T12:40:00.003+03:002020-03-23T12:48:56.723+03:00EV YAPIMI COCONUT<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">Pek çoğumuzun hayatında geçirdiği zor zamanlardan birindeyiz. Neler olduğunu ve olacağını anlamaya çalışıyoruz. Bu da geçer ya Hu! dediğimiz günler... İnşallah en az kayıpla ve en kısa sürede atlarız bu dönemi. Allah hepimizin yardımcısı olsun.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">Evde geçirdiğimiz uzun zaman diliminde, ev yapımı bir şeyler tüketmek psikolojik olarak iyi geliyor bana. Küçük de olsa bir şeyler üretebilmeye çalışıyorum. Hayatı normal seyrine yaklaştırabilme çabası sanırım içimdeki bu arzu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">Daha önce bir kaç kez denediğim <b>ev yapamı coconut</b> tarifini tekrar denedim dün. Ben tarifi severek takip ettiğim <a href="https://www.ozgeninoltasi.com/2013/12/kokos-kurabiye.html">özgeninoltası </a>'nda görüp öyle denemiştim. Bir kaç kez tarifi denedim aslında ama dün istediğime en yakın kıvamı tutturabildim. Çok az malzemeye ihtiyaç duyulması, hazırlama ve pişme süresinin oldukça kısa olması sebebiyle sevdiğim bir tarif. Hindistan cevizinin de alzheimer rahatsızlığına karşı koruyucu olduğunu okuduğum için, tarifi daha da seviyorum.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkAYsUXLKEXg9Ql2XnLafJTySzfvns-S1pSYcut-vKQz58pNkafIAW6H0uLzpEsFN1Y9XABwNbrutjb62wc61N_QO6WmGYXINmkrRWp3_CTYr30Oyde3Aup3zdxbWgAz8ZHqgOAPEEBF0/s1600/evyap%25C4%25B1m%25C4%25B1coconut.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1280" data-original-width="960" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkAYsUXLKEXg9Ql2XnLafJTySzfvns-S1pSYcut-vKQz58pNkafIAW6H0uLzpEsFN1Y9XABwNbrutjb62wc61N_QO6WmGYXINmkrRWp3_CTYr30Oyde3Aup3zdxbWgAz8ZHqgOAPEEBF0/s640/evyap%25C4%25B1m%25C4%25B1coconut.jpg" width="480" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;"> <b>Malzemeler:</b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">- 1 yumurtanın akı (Yumurta küçükse tek yumurta biraz az kalıyor bence ama hiç iki yumurta akı da kullanmadım açıkçası. Nihayetinde pişiyor)</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">- 1 su bardağı hindistan cevizi</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">- 3 tatlı kaşığı un</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">- 6 tatlı kaşığı pudra şekeri (Okuduğum tarifte ölçü 7 kaşıktı, ama biz çok şekerli tüketmek istemediğimiz için 6 kaşık kullanıyorum)</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;"><b>Hazırlanışı:</b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">- Yumurtanın akını mikser yardımıyla bembeyaz ve şeffaf bir köpük halini alıncaya kadar çırpıyoruz.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">- Bunun üzerine diğer malzemeleri ekliyoruz ve kaşık yardımıyla karıştırıyoruz. Tamı tamına birbirini tutan bir kıvamda olmadıysa, elimle de yoğuruyorum. Çok fazla sıkıştırmadan, minik coconut topları hazırlıyorum. Yaklaşık 10-12 tane minik top elde edebiliyorum.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">- Fırın tepsisinin dibini çok az zeytinyağı ile yağlıyorum ki toplar tepsiye yapışmasınlar (Yağlı kağıdın sağlıklı olmadığını okuduğum için artık kullanmıyorum, tepsiyi yağlıyorum).</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">- 180 derecede ısıtmış olduğum fırında 7-8 dakika kadar pişiriyorum. Pişirme dediğim, topların altı kızarıncaya kadar... Üstleri de pişsin diye bekleyince yanıyorlar;)</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">Sağlıklı, afiyetli ama azıcık kalorili bir atıştırmalık.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: small;">Kahve ile şahane oluyor... </span></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-35750014283700997142020-03-19T12:13:00.001+03:002020-03-19T12:13:26.230+03:00DEZENFEKTANA EL Mİ DAYANIR? Ev Yapımı Dezenfektan Tarifi<div style="text-align: justify;">
Tüm dünya gözle görülmeyen bir düşmanın esiri olmuş durumda.</div>
<div style="text-align: justify;">
Sağlıklı kalabilmek adına önerilen tedbirleri kimimiz az, kimimiz çok uygulamaya çalışıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
El-yüz yıkamanın ve bilhassa elleri dezenfekte etmenin önemini de çokça duyduk.</div>
<div style="text-align: justify;">
Yaklaşık 1 haftadır su, sabun, kolonya, dezenfektan dörtlemesiyle hemhal olan cilt, bazılarımızda kurumaya, kızarmaya yada kaşınmaya başladı.</div>
<div style="text-align: justify;">
Artık kabul ettik ki bu özen hali uzun süre devam edecek.</div>
<div style="text-align: justify;">
Hal böyle olunca, aylarca ve sıklıkla kimyasal forma sahip <b>dezenfektan</b> kullanmak da farklı sıkıntılara sebep olabiliyor (sağlık sektöründe çalışanlardan da duymuşluğumuz vardır belki).</div>
<div style="text-align: justify;">
İşin diğer bir yanı, temizlediğimizi düşündüğümüz alandaki (gerek insan vücudu, gerek ortam) faydalı mikroorganizmaları da kimyasala maruz bırakarak, aslında gözümüzle görmediğimiz ama yaşamın temelini oluşturan mikrobiyolojik döngüyü de farkında olmadan baltalıyor olmamız.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFUilsknUoayujBG4zPuTOKb7LOGVkEZr_Qo88pHhHC2vckyCFAZ3fE4zhLxUDlWkfGmNBljoXyr-BE771GpDLZPt0hN7YlLIVRRImp8VADQLP6UKIK14ZlX9rIaRE-ymqZTWJTFMHv7o/s1600/do%25C4%259Fal_el_dezenfektan%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFUilsknUoayujBG4zPuTOKb7LOGVkEZr_Qo88pHhHC2vckyCFAZ3fE4zhLxUDlWkfGmNBljoXyr-BE771GpDLZPt0hN7YlLIVRRImp8VADQLP6UKIK14ZlX9rIaRE-ymqZTWJTFMHv7o/s640/do%25C4%259Fal_el_dezenfektan%25C4%25B1.jpg" width="480" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Herkes araştırıyor, kendince doğru bulduğunu ve yapınca huzurlu hissettiği uygulamaları hayatında devam ettiriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
An itibari ile işe geliyorum. Ama haftaya senelik izin kullanacağım.</div>
<div style="text-align: justify;">
Dış ortamla ilişkisi devam eden biri olarak ellerimi sıklıkla yıkıyor, arada kolonya sürüyor ve çokça evde hazırladığım doğal dezenfektanı elime ve çevreme fısfıslıyorum.</div>
<br />
<b>Ev yapımı doğal dezenfektan </b>tarifi şu şekilde (internetten bularak uyarladım zaten ben de):<br />
<br />
- İçme suyunu kaynattım, sonrasında soğumaya bıraktım.<br />
- Soğuyan suyun içine ev yapımı <b>elma sirkesi</b>, evde zaten bulunan <b>çay ağacı yağı</b> ve <b>lavanta yağı</b>ndan ekledim. Miktar soracak olursanız, tamamen göz kararı olduğunu söyleyebilirim.<br />
- Mahalledeki bir milyoncunun çok daha ötesinde bir ürün yelpazesine sahip yerden aldığım fısfısla da hem elime, hem çevreme muhtelif aralıklarla fıslamaya devam ediyorum. :)<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Her kafadan sesin çıktığı zamanlarda psikolojiyi sağlam tutabilmek önemli.</div>
<div style="text-align: justify;">
Zorlu bir süreç olacak, bu belli.</div>
<div style="text-align: justify;">
Ama sağduyu, sakinlik, mevzulara sadece hisle değil akılla da yaklaşmaya en çok ihtiyaç olan zamanlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
Dediğim gibi, psikoloji önemli.</div>
<div style="text-align: justify;">
Ve ben fısfısımdan çıkan damlacıklarla ortama yayılan lavanta kokusundan mutlu oluyorum, iyi geliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
İçerik oranları elbette laboratuvarlarda hazırlanan karışımlar gibi milimetrik değil.</div>
<div style="text-align: justify;">
Bunu göz önünde bulundurarak, sıklıkla el yıkamayı ve kolonya kullanmayı da göz ardı etmiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
İnsan, kendini mutlu eden şeyleri yaptıkça daha iyi hisseder, buna inanıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
Hepimize sağlık ve kolaylıklar diliyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
Tedbir ve tevekkül kuldan, takdir Allah'tan.</div>
<div style="text-align: justify;">
Ya Şafi (Şifa veren) ismini bolca zihinde, dilde ve gönülde bulundurmak temennisiyle...</div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-80417592215239252122020-02-27T15:45:00.004+03:002020-02-27T15:45:21.372+03:00BLOGGER DERGİSİNDE YAYINLAN(A)MAYAN YAZIM :)<div style="text-align: justify;">
<i>Sanırım 5-6 sene kadar evveldi, blog yazarlarının oldukça aktif olduğu dönemler... Henüz Instagram yoktu belki de yada bu kadar yaygın değildi. Bu sebeple blog "okumaya" talep bugünkü seviyelerden çok daha yukarıdaydı. Blog yazarlarından gönüllü olanların yazılarıyla dijital bir dergi olarak hazırlanan ve benim bildiğim tek sayıdan ibaret bir <b>blogger dergisi</b> hazırlanmıştı. Bu dijital dergide yayınlanması için ben de aşağıdaki yazıyı hazırlamıştım. Konu tüketim bilinciyle alakalıydı. Yazımın yayınlanacağı belirtilse de bana, dijital derginin hazırlanabilmesi için gereken malî desteğin sponsorlar aracılığıyla (alışverişi arzusunu tetikler şekilde) sağlanması nedeniyle olsa gerek, benim yazı ana fikre ters düştü ve yayınlanmadı. Çok da sorun değil:)</i><br />
<i><br /></i>
<i>Az önce yazının kontrol panelinde taslak yazılar arasında kaldığını görünce yayınlama isteği uyandı içimde.</i><br />
<i>Yazılış tarihi 2014 civarları olmalı. O günden bugüne tüketim anlamında kısmen farkındalık oluştu insanlarda. Ama alışveriş yapmak, indirim sözcüğünü görmek halen çeldirici bir olgu:)</i><br />
<i><br /></i>
<i>Geçen 6 yılda değişen neler var, yorumu size bırakmak isterim. ;) Yazıyı aşağıda paylaşıyorum.</i><br />
<i><br /></i>
<div style="text-align: center;">
<i><b>-------</b></i></div>
<div style="text-align: center;">
<b>SİYAH BOT ALMAK NİYETİYLE ALIŞVERİŞE GİDİP, </b></div>
<div style="text-align: center;">
<b>DEGAJE YAKA PEMBE BLUZLA DÖNMEK</b></div>
<div style="text-align: center;">
<b><br /></b></div>
Örnek belki abartılı geldi size, belki de "evet, benzer şeyler oluyor bende de bazen" diye düşündünüz.</div>
<div style="text-align: justify;">
Tercih edilen nesneler değişse bile pek çoğumuz hayatında en az bir kez bu durumla karşılaşmıştır diye tahmin ediyorum:<i> ihtiyacı olanı almak yerine gündeminde hiç olmayan bir ürünü almış halde eve dönmek...</i></div>
<br />
Alışveriş kavramını ikiye ayırarak inceliyorum zihnimde.<br />
İlki; <b>ihtiyaçtan kaynaklanan alışveriş</b><br />
İkincisi; <b>keyif almak, kafa dağıtmak için yapılan alışveriş</b><br />
<b><br /></b>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<b>Evinizi bir düşünün. Elbise dolabınızı mesela. Hiç giymediğiniz ya da bir kaç kez giyip kaldırdığınız kaç kıyafetiniz var?</b></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Ayakkabılar yahut... Kaç tane "her kıyafete uyan" krem rengi babetiniz var? Ya da siyah renkli kaç çizmeniz?</div>
<div style="text-align: justify;">
Mutfağa geçelim mi şimdi. Çekin çekmeceyi, evet evet, elinizi korkak alıştırmayın, çekin. Butik pastacılık kursuna gitmemenize rağmen ne çok kabartma tozunuz, vanilyanız var değil mi? Ya da bir kıtlık hali olsa bir kaç hafta sizi idare edebilecek kadar makarnanız?</div>
<div style="text-align: justify;">
Ardiye olarak kullandığınız alana hiç uğramayalım, siz durumu benden iyi biliyorsunuzdur çünkü:)</div>
<br />
Öncelikle iyi haberi (!) vereyim, yalnız değilsiniz. Milyonlar sizinle!<br />
Kötü haber: alışveriş esnasında kontrolü bazen elden bırakıyorsunuz;)<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
Peki neden böyle oluyor?<br />
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>İnsan ihtiyacı olmayan ya da ihtiyaç fazlası olan şeyi neden eve alıp getiriyor?</b><br />
<b><br /></b>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyQp9kXF2FPDYKuNw2kM-OrKRXJEBQUdPSqP-aJcaO4ujVLxfGbytoOXJ38KDVqkVTD7J9jSdcsYFVtDuPWiVNwyIspRgyBlU-VaAo4YFbgGCOuWIwKii-JO-_osEngnPx69frMwPvibY/s1600/gereksiz+al%C4%B1%C5%9Fveri%C5%9F.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="258" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyQp9kXF2FPDYKuNw2kM-OrKRXJEBQUdPSqP-aJcaO4ujVLxfGbytoOXJ38KDVqkVTD7J9jSdcsYFVtDuPWiVNwyIspRgyBlU-VaAo4YFbgGCOuWIwKii-JO-_osEngnPx69frMwPvibY/s1600/gereksiz+al%C4%B1%C5%9Fveri%C5%9F.jpg" width="400" /></a></div>
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: center;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
İlla ki duymuşsunuzdur. Müşterilerin alışveriş potansiyelini artırmak için satıcıların izlediği bir yöntem var; <b>algı yönetimi</b>.</div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi bir düşünelim.<br />
Alışveriş esnasında şu cümlelerden hangileri geçiyor içinizden?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Yüzde şu kadar indirim varmış... Hadi, bi' bakalım!</div>
<div style="text-align: justify;">
- Aaayyy ne sevimli... Renkleri ne güzel!</div>
<div style="text-align: justify;">
- Kredi kartına şu kadar taksit varmış!</div>
<div style="text-align: justify;">
- Burası ne hoş kokuyor!</div>
<div style="text-align: justify;">
- Zaten indirimde. İlla ki bir şeyle takım yapıp kullanırım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tanıdık geldi, değil mi?<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bunları düşünmek çok normal. Çünkü böyle hissetmemiz için pazarlama sektörü sağ olsun durmadan çalışıyor. Satış oranlarını artırabilmek için, ürünü beş duyu organımıza hitap edecek şekilde tasarlamaya özen gösteriyorlar. Paketi, içindeki eşyadan güzel olan ürünler vardır, farketmişsinizdir değil mi? Ya da şunu söyleyeyim, <i>burnu milyonlarca dolara sigortalattırılan</i> ve markalarla özdeşleşen kokular hazırlayan koku uzmanları var! Marka ismi zikretmek istemiyorum, alışveriş merkezine gittiğinizde, o mağazadan alınacak bir ihtiyacınız olmamasına rağmen, içerideki hoş koku sebebiyle şöyle bir turladığımız markalar yok mu? ;)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6YZue2uPu-olz7PS6vzwya-uvQcRiQOKyA7p-8iWESAsbLGowBGudukcErLXHIst_p83EB65shZ0C43LDjpqgHU7zqwN-Jurjo5JvyKLh1-sVreM0vrJfrqeJ3Hj9ENVAvA_uAvDtzJ4/s1600/ma%C4%9Faza+ho%C5%9F+koku.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6YZue2uPu-olz7PS6vzwya-uvQcRiQOKyA7p-8iWESAsbLGowBGudukcErLXHIst_p83EB65shZ0C43LDjpqgHU7zqwN-Jurjo5JvyKLh1-sVreM0vrJfrqeJ3Hj9ENVAvA_uAvDtzJ4/s1600/ma%C4%9Faza+ho%C5%9F+koku.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Market alışverişinden dem vuralım biraz. Raflardan alıp alışveriş arabasına attığınız ürünler gözünüze fazla gelmezken, kasaya gelip banda yerleştirdiğinizde neden daha fazlaymış gibi geliyor size? Alışveriş sepeti ebadının, aldıklarınızın içinde az görünmesini sağlayacak şekilde tasarlanmasında mı böyle oluyor acaba? ;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yeni öğrendiğim bir satışta algı yönetimi şeklini daha paylaşayım; insanlar genellikle sağ taraflarına yönelme eğilimde olurlarmış. Bu sebeple, mağazalarda öncelikli olarak satılması hedeflenen ürünler, mağazaya ilk girişte sağ tarafta kalacak şekilde konumlandırılıyormuş. Ben de bu yazıyı hazırlarken öğrendim, buna bir dikkat edip incelemem lazım;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
Hal böyle, imtihan çetin.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
Ürünlerin hepsi güzel, mağazalar şıkır şıkır.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
Buna mukabil bütçe, elbise ve mutfak dolapları ile evdeki kullanım alanı sınırlı.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<b>Peki dengeyi nasıl kurmak gerek?</b></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1. Sanırım en sık duyduğunuz çözüm önerisidir <b>ihtiyaç listesi hazırlamak</b>. Çok önemsenmez genelde ama en temel noktalardan biri bu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2. "İndirim" kelimesine hemen aldanmamak. Kimse hayrına satış yapmıyor. Bir <b>ürün indirimli hali ile bile satıcısına kâr bırakıyorsa, o ürün gerçekten o fiyata değer mi</b>, tekrar düşünmekte fayda var. Evde iki kırmızı bluzunuz varken, çok alımlı ve hoş olmasına rağmen bir üçüncüye ihtiyacınız var mı? Ya da üç paket daha makarna alınca, kilerde kaç paket makarnanız olacak? İndirim, sihirli bir kelime gibi. Haberlerden hatırlarsınız, indirim olacağı için mağaza önünden akşamdan beklemeye başlayıp, sıraya giren insanlar var...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7JIkpLsfHZGkcY8N4JoVP9q3MpDq0A4P01kYTGI4MaESVqtsJLUTqMwIfU_OqA4oWrwXpu3AsHmPP2DewLWJLKhT9noU78nzGDnNl2WC_84NPkfX7oBHhYnHZ2vJkedOHaNL-rSZzSZs/s1600/al%C4%B1%C5%9Fveri%C5%9F+kuyru%C4%9Fu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="270" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7JIkpLsfHZGkcY8N4JoVP9q3MpDq0A4P01kYTGI4MaESVqtsJLUTqMwIfU_OqA4oWrwXpu3AsHmPP2DewLWJLKhT9noU78nzGDnNl2WC_84NPkfX7oBHhYnHZ2vJkedOHaNL-rSZzSZs/s1600/al%C4%B1%C5%9Fveri%C5%9F+kuyru%C4%9Fu.jpg" width="640" /></a></div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
3. Karnınız <b>açken, yorgunken ve pek keyfiniz yokken</b> alışveriş yapmaktan kaçınmak yerinde olacaktır. Mantıklı karar alabilme yetisi bu zaman dilimlerinde daha düşük olur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
4. Mağazanın ve ürünlerin beş duyu algınıza yönelik tasarlandığını göz ardı etmeyin. Birbiriyle görsel ve işlevsel olarak uyum halinde olan <b>mağaza dizaynıyla, evinizdeki yerleşim</b> birbirinden farklı olabilir. Toz pembe, yumuşak hatlı koltuk minderi, taşlı avizelerin ve ağır koltukların olduğu salonda çok eğreti durabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
5. Taksit sayısı, ödeme erteleme gibi alternatifleri mantık çerçevesinde değerlendirmeye çalışmak, o ürüne olan ilginin ihtiyaçtan mı yoksa normal halinden daha cazip koşullarda satıldığı için mi kaynaklandığını iyi irdelemek gerek. <b>Kredi kartı limiti ve ödeme kolaylıklarındaki alternatifler değil, gelir ve ihtiyaçlar çerçevesinde alışverişe odaklanmaya çalışılmak ideal olanı...</b><br />
<b><br /></b>
6. Alınacak üründen beklentinin net olarak belirlenmesi de oldukça önemli. Özellikle elektronik eşyalarda bu kavram önem arz ediyor. Misal; cep telefonları. Esas hedef konuşmak, mesajlaşmak, internete girmek ve bazı uygulamaları indirmekken, niçin "en çok satan modeller" "<b>en son çıkan modeller</b>"den oluşuyor? Her en son çıkanı kullanmaya çalışmak, tatminsizlik belirtisi mi?<br />
<br />
Alışveriş yaparken etrafı incelemek, yeni şeyler denemek, kafa dağıtmak, kendine ilgi göstermek gibi sebepler insana mutluluk veriyor.<br />
Ama daha sonra "ben bunu neden aldım ki?" ya da "niye bu kadar fazla almışım ki?" hissi rahatsızlık yaratıyor.<br />
Alışverişlerinizden pişmanlık değil, hep mutluluk duymanız temennisiyle;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">* Yazı hazırlanırken http://www.aep.gov.tr/wp-content/uploads/2012/10/03_04_aile-ve-alisveris.pdf adresinden faydalanılmıştır.</span></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-73204262438598921972020-02-20T11:44:00.005+03:002020-02-20T11:47:48.609+03:005 ÇOCUK 5 İSTANBUL<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bazı kitaplar çocuk kitabı
sınıfına girse bile yetişkinlere de hitap ediyor. <b>5 Çocuk 5 İstanbul</b> kitabı da
bence bu grupta değerlendirilebilecek güzel bir yazın. Betül Sayın tarafından
kaleme alınan ve resimlenen eser <b>Günışığı Kitaplığı</b> tarafından yayınlanmış.
Kitap, Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu (IBBY) tarafından 2006 yılı
<b>illüstrasyon</b> (çizim) dalında onur listesinde yer almış.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div align="center" class="MsoListParagraph" style="margin-left: 33.0pt; mso-add-space: auto; text-align: center;">
* * *<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
5 Çocuk 5 İstanbul kitabında
İstanbul’un tarih içindeki 5 farklı döneminde yaşayan 5 çocuğun kısa hikâyeleri
yer alıyor. Her hikâyede yer alan nesne, bir sonraki hikâyenin kahramanı olan
çocuğun gündelik hayatında kullandığı bir eşya. Hikâyeler arasındaki geçiş ve
devamlılık bu şekilde çok güzel sağlanmış. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
İlk hikâye günümüzün büyük kenti
İstanbul’da yüksek bir apartman katında yaşayan turuncu saçlı Mert’in hikâyesi.
Okuldaki tiyatro gösterisine yetişmenin tatlı telaşını yaşayan tavşan kostümlü
Mert, gösterisini tamamladıktan sonra, rahatsızlanmış olan anneannesini
ziyarete gidiyor. Anneanne İstanbul’un eski mahallelerinden birindeki ahşap bir
evde yaşıyor. Mert’in bu evde en sevdiği şey, tavan arasındaki eski tahta
sandık. Sandığın içinde türlü şey var. Bunların içinde Mert’in en çok ilgisini çeken
şey ise, Hamdi Dedesinin çocukken taktığı <i style="mso-bidi-font-style: normal;">kırmızı
fes</i>…<o:p></o:p></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjseHSHgs_aPBhVoYqCHJbFcUEQQvpqnv2byaIZubI4zsKdrhzHfDUMlQQqsRvPKrjs3nVYuiJZE0VjPhBzFNXDCRFrpSmYsCa-D4FRFlG0YG1_K-f4ZyPLJlFTD31tjQAqymhxfGeXZkI/s1600/5cocuk5istanbul.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="596" data-original-width="598" height="318" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjseHSHgs_aPBhVoYqCHJbFcUEQQvpqnv2byaIZubI4zsKdrhzHfDUMlQQqsRvPKrjs3nVYuiJZE0VjPhBzFNXDCRFrpSmYsCa-D4FRFlG0YG1_K-f4ZyPLJlFTD31tjQAqymhxfGeXZkI/s320/5cocuk5istanbul.PNG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
İkinci hikâye 150 yıl önce Osmanlı
İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da yaşayan kırmızı fesli Hamdi’nin hikâyesi.
Hamdi sokakta macun yiyor, deniz kıyısındaki şenlikleri ve geminin direklerine
bağlı iplerin üzerinde yürüyen hokkabazları hayranlıkla izliyor. Düğün
alışverişi her dönemin gözdesi,
Hamdi’nin ablası için de düğün alışverişi amacıyla Kapalıçarşı’ya gidiliyor.
Dükkânları gezerken Hamdi kuyumculardan birinin vitrininde çevresi <i>mor taşlarla süslü çok güzel bir el aynası</i>
görüyor ve kuyumcuyla bu eski aynayı kimlerin kullandığını konuşurken hikâye
noktalanıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgzMJPtMmvZL1dTUKELb5nRx1y24xdYSm9F5IK_6T7nZkKxBT0Q-6cJp0OD38B-KXjJRZtG9Q4UBNdQtk5qNjrSUnucwdTeaehSBqf6bOJ9qft-sQZagM3ulfPGp-Oksktm_8RqKtJqSU/s1600/5cocuk5istanbul1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="525" data-original-width="640" height="262" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgzMJPtMmvZL1dTUKELb5nRx1y24xdYSm9F5IK_6T7nZkKxBT0Q-6cJp0OD38B-KXjJRZtG9Q4UBNdQtk5qNjrSUnucwdTeaehSBqf6bOJ9qft-sQZagM3ulfPGp-Oksktm_8RqKtJqSU/s320/5cocuk5istanbul1.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br />
Üçüncü hikâye 1300 yıl önce
Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’te yaşayan Mor Aynalı
Helen’le ilgili. Annesini son salgın hastalıkta kaybeden Helen, küçük kardeşi
ve babasıyla birlikte büyük bir konakta yaşıyor. Ve annesinden kalan mor
taşlarla süslü el aynasını da elinden hiç düşürmüyor. Bir gün Helen, küçük kardeşi
ve babası Hipodrom’da yapılan at yarışlarını izlemeye gidiyorlar. Mermerlerle
kaplı kocaman alanda renkli anıtların, imparator heykellerinin arasından
geçiyorlar. Hipodromu ikiye bölen Obelisk, Yılanlı Sütun ve Örme Dikilitaş
sapasağlam ayakta… Hipodrom’dan çıktıktan sonra Konstantinopolis’in ana yolu ve
Bizans Krallığı’nın protokol yolu olan Mese’de yürüyorlar. Bu esnada Helen dükkânlardan
birinde üzerinde balık resimleri bulunan <i style="mso-bidi-font-style: normal;">paralarla
dolu mavi bir kese</i>yi beğeniyor. Yaramaz kardeşinin keseyi çekiştirmesiyle
paralar yere saçılıyor. Bu eski paralar kimlerin elinden geçmiştir diye kendi
aralarında konuşurken hikâye sona eriyor.</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgv8xeofDLok9orQjoSBi7BT73PJ7F-YRdLP2n3D0X2q5L-ygWuSQfLunTtZmu7zLEOgJYx5lddfFJP3_bV61L8VYT3Z63gi4-jug2U2s975DMCpb_M8YaW996FW5bUYrMKSVtYFWiOO4M/s1600/5cocuk5istanbul2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="918" data-original-width="1420" height="206" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgv8xeofDLok9orQjoSBi7BT73PJ7F-YRdLP2n3D0X2q5L-ygWuSQfLunTtZmu7zLEOgJYx5lddfFJP3_bV61L8VYT3Z63gi4-jug2U2s975DMCpb_M8YaW996FW5bUYrMKSVtYFWiOO4M/s320/5cocuk5istanbul2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<span style="text-align: justify;">Dördüncü hikâye 2300 yıl önce
büyük liman kenti Bizantion’da yaşayan mavi para keseli Milya’ya ait. Milya ve
dedesi sandalları ile denize açılıyor, İstanbul’un bereketli denizinden bol
miktarda balık tutuyor. Mavi kese ve içindeki tunç paralar, dedesinin Milya’ya
hediyesi… Diğer balıkçıların da katkısıyla limanda küfeler dolusu balık
toplanıyor, akşam yemeğinde sofrada yine balık var. Milya’nın dedesi bol balık
verdiği için tanrılarına şükranlarını sunmaları gerektiğini söylüyor. Ertesi
gün meyve ve yemişlerle dolu bir sepet hazırlayarak büyük tapınağa gidiyorlar.
Büyük tapınakta onlar gibi avlarının bereketli geçmesinden ötürü müteşekkir
olan, sepetler dolusu yiyecekle gelen pek çok balıkçı bulunuyor. Sunum töreni
bitikten sonra Milya oynamak için avluya çıkıyor. Koşarken ayağı bir şeye
takılıyor ve düşüyor. Takılıp düştüğü şey, üzerinde belli belirsiz desenler
olan, toprağın içindeki </span><i style="text-align: justify;">kırık bir çömlek
parçası</i><span style="text-align: justify;">. </span><span style="text-align: justify;"> </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDumBC7_IC0FhHNjsX0Gw6hGf8ZxomjqHEDZncyx6bDzVmUMA3n3XSGZTRhe-IGwkP7FZTkqrskdKz5MZVJiGZ5XIr3gyJYr7YhCq9MAgc42iDqA4VQvHkY7ffB4XpUMsQppS48rTtzCw/s1600/5cocuk5istanbul3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="476" data-original-width="640" height="238" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDumBC7_IC0FhHNjsX0Gw6hGf8ZxomjqHEDZncyx6bDzVmUMA3n3XSGZTRhe-IGwkP7FZTkqrskdKz5MZVJiGZ5XIr3gyJYr7YhCq9MAgc42iDqA4VQvHkY7ffB4XpUMsQppS48rTtzCw/s320/5cocuk5istanbul3.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="mso-spacerun: yes;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Beşinci ve son hikâye, on
binlerce yıl önce İstanbul çevresindeki bir mağarada yaşayan kemik tokalı kızın
hikayesi. Kemik tokalı kız, mağarada yaşayanların en küçüğü. Annesinin
becerikli elleriyle çamuru yoğurup çömlekler yapmasını izlemeyi çok seviyor.
Annesi, çömleklerin üzerine yaşadıkları tepenin resimlerini çiziyor. Kemik
tokalı kızın annesi becerikli, hayvan postundan yapılan elbiselerini o dikiyor.
Sevimli kız bir gün çömlek yapmak amacı ile dere kenarından çamur bulmaya giden
annesi ile yola koyuluyor. Dönüş yolunda mağaraya tırmanırken karşılarına
birden kocaman bir ayı çıkıyor. Anne kız kaçmaya çalışırken, kemik tokalı kızın
ayağı birden takılıyor ve aksilik bu ya, ayının hemen yakınına yuvarlanıyor.
Annesi feryat figan! Mağaradakiler hemen dışarıya fırlıyor. Çakıl taşı ve
sopalardan yaptıkları silahlarla ayıyı avlıyorlar. Haliyle akşam yemeğinde
ziyafet çekiyorlar… Yorucu bir gün geçiren kemik tokalı kız, mağaranın en kuytu
yerinde ateşin yanı başında, anneciğinin dizlerinde tatlı bir uykuya dalıyor.
Rüyasında kendini deniz kıyısında görüyor,
karşısında aniden dört çocuk beliriyor: elinde mavi bir kese sallayan
oğlan, mor taşlarla süslü parlak bir şeye bakan uzun saçlı kız, başında kımızı
bir tas bulunan ilginç giysili bir oğlan ve tavşana benzeyen bir çocuk. Gülerek
hepsi de kemik tokalı kıza el sallıyorlar…</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPjWujUkvOMq86-27Fi_bsfy-b-I8Wq37i5QtseyqXrQ4io6RCuq9wdG7Y-E7Swxu1gBhjr42jizM1DVoi0KbxaCfiiK-M6r_fSO9j6WMKSsGU0J5RvNC2TSPxzIe-y0Yuki0Lk5XOPNs/s1600/5cocuk5istanbul4.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="298" data-original-width="292" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPjWujUkvOMq86-27Fi_bsfy-b-I8Wq37i5QtseyqXrQ4io6RCuq9wdG7Y-E7Swxu1gBhjr42jizM1DVoi0KbxaCfiiK-M6r_fSO9j6WMKSsGU0J5RvNC2TSPxzIe-y0Yuki0Lk5XOPNs/s1600/5cocuk5istanbul4.PNG" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Benim son zamanlarda okuduğum en
tatlı kitaplardan biri 5 Çocuk 5 İstanbul. Okuyup bir kenara bırakılacak türden
değil. Çocuğun yaşı ve bilgi seviyesi yada merakına göre epeyce yeni muhabbete yelken
açmaya müsait. Hikâyeleri okudukça aklımda hep sohbet konuları oluştu: <o:p></o:p></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: "wingdings"; mso-bidi-font-family: Wingdings; mso-fareast-font-family: Wingdings;"><span style="mso-list: Ignore;">Ø<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";"> </span></span></span><!--[endif]-->İstanbul’un
eski semtleri ne demektir, İstanbul’daki eski semtler nerelerdir, eski
semtlerdeki evler nasıldır, Osmanlı Dönemi’nde nasıl eğlenceler düzenlenirdi,
Kapalıçarşı’da neler satılırdı? <o:p></o:p></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: "wingdings"; mso-bidi-font-family: Wingdings; mso-fareast-font-family: Wingdings;"><span style="mso-list: Ignore;">Ø<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";"> </span></span></span><!--[endif]-->Bizans
Dönemi’nde Hipodrom’da neler yapılırdı, hangi eserler vardı, eski esenlerin
hepsi bugün meydanda görülebiliyor mu, o dönem henüz inşa edilmemiş ama bugün
meydanda olan eserler neler olabilir, eserleri kimler inşa etmiştir?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: "wingdings"; mso-bidi-font-family: Wingdings; mso-fareast-font-family: Wingdings;"><span style="mso-list: Ignore;">Ø<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";"> </span></span></span><!--[endif]-->Günümüz
İstanbul’unda Bizantion’da olduğu kadar balık var mı, nesli azalan yada tükenen
balıklar hangileri olabilir, balıklar neden azalıyor, balıkların azalmaması
için neler yapılabilir, balık nasıl pişirilir, balıkçı teknesine ne denir, Roma
Tanrıları hangileridir, mitoloji nedir, biz neye inanıyoruz, insanlar neden
birden çok tanrıya inanmış olabilir, salgın hastalık nedir? <o:p></o:p></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: "wingdings"; mso-bidi-font-family: Wingdings; mso-fareast-font-family: Wingdings;"><span style="mso-list: Ignore;">Ø<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";"> </span></span></span><!--[endif]-->Hangi
malzemelerden para yapılmıştır, ilk para ne zaman yapılmıştır, ilk parayı kim
yapmıştır, para olmadan alışveriş yapılabilir mi, takasla alışveriş nedir, para
olmasaydı sen neyi ne ile takas ederdin?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle">
<br /></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: "wingdings"; mso-bidi-font-family: Wingdings; mso-fareast-font-family: Wingdings;"><span style="mso-list: Ignore;">Ø<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";"> </span></span></span><!--[endif]-->On
binlerce yıl evvel mağarada yaşayan kemik tokalı kızın nasıl bir hayatı vardı,
çamurdan neler yapılabilir, mağarada yaşayan insanların günlük eşyaları neler
olabilir, çamurdan çömleğin üzerine nasıl resim çizilir, posttan nasıl elbise
yapılır, ocak veya fırın yokken yemek nasıl pişirilir, rüyada ne görülür, neden
rüya görülür, rüyalar ne kadar sürer?..<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Kitap insanın gezgin tarafını da
tetikliyor doğrusu. Çocuk ile birlikte Sultanahmet Meydanı’nı daha göz alıcı
şekilde gezebilir insan... Yada daha önce ziyaret edilmediyse civardaki müzeler
(Arkeoloji Müzesi, Mozaik Müzesi, Ayasofya, Topkapı Sarayı gibi) gezilebilir.
Kemik tokalı hanım kızımızın yaşadığı, tarihi 400.000 yıl evvele kadar giden, günümüzde
maalesef oldukça metruk ve bakımsız halde olup, kıymeti bilinmeyen mağaraları
görmek için Küçükçekmece’deki Yarımburgaz Mağaralarına gidilebilir (içeriye
girmek can güvenliği açısından iyi olur mu, bilemedim).<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Kitaba dair keşke daha farklı
olabilse dediğim tek nokta, günümüz İstanbul’unda yaşayan Mert’in hayatı oldu. Kalabalık
bir şehirde yüksek bir apartman katında oturmak durumunda kalan bir çocuk…
Bilmem, gün olup da bugünün insanları olan bizler ve hayatlarımız “geçmiş
zaman” olunca, hayatımızı tanımlayan nesneler ve gündelik hayatımız nelerle
temsil edilir acaba? <o:p></o:p></div>
<br />birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-20561243399320996502019-12-23T13:40:00.001+03:002019-12-23T14:14:03.664+03:00AYNALIKAVAK KASRI<div style="text-align: justify;">
Son zamanlarda gittiğim ve ortamında bulunmaktan muazzam mutluluk duyduğum <b>Aynalıvak Kasrı </b>hakkında yazmak istiyorum bugün.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hasköy'de (Beyoğlu) bulunan kasır, bence henüz pek çok kişinin keşfetmediği, sakin ve kendi halinde şahane bir mekan. <b>Milli Saraylar</b>'a bağlı olarak hizmet veren kasır, mükemmel bir koruluğun içinde yer alıyor. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgicNkzasvIWY2bhXFwCTQgEj2nEDKUBZEHBev4KeBJJh7UW9NPFFa45kW86O8ri7gwD_dZfc32cEdhqw2O-KLlxUhmJexoGCr9xY0-4hOyTgac_mWNxwU3DpX4mSDgd2v6JkXCJvKz0Cw/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B14.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="703" height="478" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgicNkzasvIWY2bhXFwCTQgEj2nEDKUBZEHBev4KeBJJh7UW9NPFFa45kW86O8ri7gwD_dZfc32cEdhqw2O-KLlxUhmJexoGCr9xY0-4hOyTgac_mWNxwU3DpX4mSDgd2v6JkXCJvKz0Cw/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B14.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2 hafta evvel pazar sabahı kahvaltı yapacak mekan arayışındayken, eşim birden "acaba Aynalıkavak Kasrı'nı mı denesek?" önerisini ortaya attı. İyi ki de attı, çünkü hepimiz bayıldık ortamın güzelliğine.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtpkjwdDG9NLzLb6h-8quSaWaOn6m0uCPzcqVGwTprsKfROCsbnsFljmpLwQtr9bFMzsjUpS6SZ5vkM7KsC0ZM2qkR17jSN8OjcnDwzONy2RSa_MoY2SJdrxxzxJLPDT3eN9QAZSL2GW8/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B110.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="703" height="478" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtpkjwdDG9NLzLb6h-8quSaWaOn6m0uCPzcqVGwTprsKfROCsbnsFljmpLwQtr9bFMzsjUpS6SZ5vkM7KsC0ZM2qkR17jSN8OjcnDwzONy2RSa_MoY2SJdrxxzxJLPDT3eN9QAZSL2GW8/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B110.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Giriş ücreti</b> (Aralık 2019'da) tam 10 tl, öğrenci 5 tl, 65 yaş üstü ücretsizdi. Rengarenk sonbahar yapraklarına, tertemiz havaya, görüntüsü insanı kucaklayan kasıra bayıldık bahçeye girer girmez. Kahvaltımızı yapıp beynimize bir miktar glikoz gittikten sonra :) o enerji ile gezmeyi tercih ettik. Küçük, camekanlı kafede kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı seçeneği tabakta ve serpme olmak üzere iki çeşit. Tabak fiyatı 30 tl, serpme (yanlış hatırlamıyorsam) 45 tl idi. Kahvaltı gayet doyurucu geldi bize. 3 büyük 1 çocuk için 2 kahvaltı tabağı almamıza rağmen gayet güzel doyduk. Görevliler mekânın verdiği huzurdan mıdır, bol oksijenden midir bilemedim, sağ olsunlar gayet güler yüzlüydüler.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0T4IjnNP_lyBfyiSbMSXPm_SOEbp7Qcbnl75WtruXWkB2WeGVsPzlaUKP_hEiX9MnXmDvBeG2pZv6LK3QQq3oMP0DEtjRfX0L9Wdy1OcENdaiYSuZkWS6ragP6EteFwmiLofRNefOrks/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B17.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="703" height="478" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0T4IjnNP_lyBfyiSbMSXPm_SOEbp7Qcbnl75WtruXWkB2WeGVsPzlaUKP_hEiX9MnXmDvBeG2pZv6LK3QQq3oMP0DEtjRfX0L9Wdy1OcENdaiYSuZkWS6ragP6EteFwmiLofRNefOrks/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B17.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: xx-small;"><br /></span>
Çam ağacının altına gizlemiş masada Türk kahvesi içmek ne keyifli olur ama...:)<br />
<span style="font-size: xx-small;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgLM-wu3C7OzK3LTqopAFBAYsc9oUXDSJfUCIM0gZgnffEMuRNsgdkG8BCC0yvYyn2dBQhYV4C36JmOD2s6IYxMFf23A4utLyr_fEOq2yKQwC84tdItSGt4Kz6Y1BXwK25hvEuBpA2zaw/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B111.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="395" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgLM-wu3C7OzK3LTqopAFBAYsc9oUXDSJfUCIM0gZgnffEMuRNsgdkG8BCC0yvYyn2dBQhYV4C36JmOD2s6IYxMFf23A4utLyr_fEOq2yKQwC84tdItSGt4Kz6Y1BXwK25hvEuBpA2zaw/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B111.jpg" width="478" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kahvaltıdan sonra bahçede gezindik. Hangi renge, ağaca, yaprağa bayılacağımı bilemedim:) Hava kapalıydı, yağmur yağdı yağacak... Öyle hoştu ki... Hepimiz şenlendik:)</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Aynalıkavak Kasrı'nın tarih içindeki serüveninden bahsedeyim biraz. Bizans Dönemi'nde, kasırın bulunduğu koruluk imparatorlara ait dinlenme yeri özelliği taşırmış. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettikten sonra, koru onun da ilgisini çekmiş. Bölgenin civarında <b>Osmanlı Tersanesi</b> bulunduğu için "<b>Tersane Hasbahçesi</b>" adıyla anılmaya başlanmış. İlk yapılaşma Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar gitmekte, inşası (bilinen) ilk kasır 1. Ahmet dönemine tekâbul etmekteymiş.Süreç içinde padişahların yaptırdığı kasırlarla gelişen "Tersane Sarayı" olarak bilinen yapılar topluluğu, 17. yüzyıldan itibaren Aynalıkavak Kasrı adıyla anılmaya başlanmış. Sultan 3. Ahmet döneminde yapıldığı sanılan kasır, <b>3. Selim</b> döneminde büyük bir onarım görmüş ve bugünkü görünümüne kavuşmuş. (Kaynak için <a href="https://istanbul.ktb.gov.tr/TR-165583/aynalikavak-kasri.html">bkz</a>.)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhn9G2Egc9U2nhZyndm1aRK97bZHbkRsLbRPCqOM_fs50CDbxrzcWUeb00J9gIPw5GE_Y5aH20EV1XuGTqwLRXg1_z_wdJ_dZPgqVPtSX0iJaO5waJdEK54F5ZVlbCfhUDa6i7nWsJxuYw/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B12.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="703" height="478" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhn9G2Egc9U2nhZyndm1aRK97bZHbkRsLbRPCqOM_fs50CDbxrzcWUeb00J9gIPw5GE_Y5aH20EV1XuGTqwLRXg1_z_wdJ_dZPgqVPtSX0iJaO5waJdEK54F5ZVlbCfhUDa6i7nWsJxuYw/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B12.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZccvWeJbMe2PXGwo0jn-W9dcptNU5lMuJ7rPCAtZIZzHWE4FbPEv6Iv-Nj2POT4loW2HrWZSzjkIqLn8fHXFnZolwLaVpA80v5FxsC0YvJPvcrmttEF_5KDp8dJ0K0Kkb4a63E6bN7f4/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B15.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="703" height="478" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZccvWeJbMe2PXGwo0jn-W9dcptNU5lMuJ7rPCAtZIZzHWE4FbPEv6Iv-Nj2POT4loW2HrWZSzjkIqLn8fHXFnZolwLaVpA80v5FxsC0YvJPvcrmttEF_5KDp8dJ0K0Kkb4a63E6bN7f4/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B15.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Türk musikisine olan ilgisi sebebiyle Aynalıkavak Kasrı Türk çalgılarının sergilendiği, hat yazıları ile duvarların bezendiği bir müze olarak halkın ziyaretine açılmış. Kasırın içinde fotoğraf çekimine müsaade edilmiyor. Bu sebeple görsel paylaşma imkanım yok maalesef. Saat başlarında ve buçuklarda bir görevli refakatinde içeriyi gezmek mümkün. Mobilyalar, halılar, hatlar, sergilenen müzik aletl<span style="font-family: inherit;">eri, en alt katta bulunan ve Türk Musikisi'ne katkıları bulunan şahsiyetlerin fotoğraflarının bulunduğu bölüm</span>ler<span style="font-family: inherit;"> gayet hoş. Tarihi geçmişi olan mekanları gezmek, insana muhakkak bir şeyler katıyor. 3. Selim'in bestekâr olduğunu ve Türk Musikisi'ne kazandırdığı on dört yeni makam olduğunu (Acembuselik, Nevabuselik, Suzidilara gibi) bu vesile ile öğrendim mesela.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0zyoxsu5pSOqJLzQD-CaKD2ps9Lj_hVIEIZ7BqRJy6OKr22iBt8gYpVfOLsZMteRij7mVn4FeVmO2qYW7XBpDGHYOaTZr9HKpEb4BfDJXIgm4As1FmqNpazVHy22u9yvK4iVI-8QndjQ/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B16.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="703" height="478" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0zyoxsu5pSOqJLzQD-CaKD2ps9Lj_hVIEIZ7BqRJy6OKr22iBt8gYpVfOLsZMteRij7mVn4FeVmO2qYW7XBpDGHYOaTZr9HKpEb4BfDJXIgm4As1FmqNpazVHy22u9yvK4iVI-8QndjQ/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B16.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLcPdiqyHvLG3o64TEswbPZZ4aXN1fWlMdAp9GOg1Xjn5380VK7s9mXYCccFI4aQC5SVK_dNNi7wevb0v_imsixbzj-LCOYgOotQ7pU3Pgb2rMEvU7COy0iK1pLNVi7W3Xj2Wagm73Oyo/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B18.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="395" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLcPdiqyHvLG3o64TEswbPZZ4aXN1fWlMdAp9GOg1Xjn5380VK7s9mXYCccFI4aQC5SVK_dNNi7wevb0v_imsixbzj-LCOYgOotQ7pU3Pgb2rMEvU7COy0iK1pLNVi7W3Xj2Wagm73Oyo/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B18.jpg" width="478" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Giriş kısmında yer alan otoparkı, temiz havası, sakinliği, bol oksijeni ve insanın gözünü gönlünü açan rengarenk yaprakları, havuzları ve yeşillikleriyle bence ziyareti insana muazzam mutluluk veren tarihi bir miras Aynalıkavak Kasrı.</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6xyDLnZFX0vz9V9vYF4zl2I1m933RSz9qNuRcp67honEAshcbuoHnW0mHzFK6SkKGg8V2_60Gwudhrym-c9RGrYF0lCrY3byLvoonNqBT578PZD83Qgu8JgFoGk-HpX0HOXMY9l3inac/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B112+%25282%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="576" data-original-width="432" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6xyDLnZFX0vz9V9vYF4zl2I1m933RSz9qNuRcp67honEAshcbuoHnW0mHzFK6SkKGg8V2_60Gwudhrym-c9RGrYF0lCrY3byLvoonNqBT578PZD83Qgu8JgFoGk-HpX0HOXMY9l3inac/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B112+%25282%2529.jpg" width="480" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtkAhelyFPLgjJ_l61CNsiIIkafKo3dAJebUQJXlU9MEDVjgIBtbuPokDNKjEjVqxQ5nMHy8nHskAJkUwVseNb-Av9j-qXmvAAuqNFssS-IClttt3eaOWn7gcJ_2iDz16U_TijcwseXsQ/s1600/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B112.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="395" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtkAhelyFPLgjJ_l61CNsiIIkafKo3dAJebUQJXlU9MEDVjgIBtbuPokDNKjEjVqxQ5nMHy8nHskAJkUwVseNb-Av9j-qXmvAAuqNFssS-IClttt3eaOWn7gcJ_2iDz16U_TijcwseXsQ/s640/aynal%25C4%25B1kavakkasr%25C4%25B112.jpg" width="478" /></a></div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-16973878626725131182019-12-12T11:26:00.000+03:002019-12-12T14:13:15.609+03:00TÜRKİYE'NİN İLK BEZ BEBEK MÜZESİ<span style="font-family: inherit; text-align: justify;">Bir vesile ile yolumun düştüğü
yerleşim yerlerindeki kültürel mekânları şartlar el verdiği müddetçe ziyaret
edebilmeyi seviyorum ve önemsiyorum. Neredeyse 1 sene önceydi, Denizli’ye
gittiğimizde Türkiye’nin ilk bez bebek müzesini ziyaret etmeye niyetlenmiştik.
Ancak mevsim kış, vücut hali hem bende hem oğlumda hastalık olunca, nasip
olmamıştı. Kısmet, bir kaç hafta evvel gidebilmekmiş...</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Emekli öğretmen olan Zeynep
Karaaslan 7 yıl içinde 1.000’e yakın bez bebek üretir el emeği ile emek
ilmek... Bir kısmını farklı şehirlerde sergileme imkânı bulur, bir kısmını
dağıtır. Geriye kalan 800’e yakın bebeği Denizli Belediyesi’ne bağışlamaya
karar verir. Balcı Evi olarak bilinen
tarihi Denizli evi belediye tarafından restore edilir ve folklorik bebek müzesi
olarak 2013 yılında ziyarete açılır. İsmi de <b>Balcı Evi Zeynep Karaaslan Folklorik
Bez Bebek Müzesi</b> olarak anılmaya başlanır. <b>Türkiye’nin ilk bez bebek müzesi</b>
olma sıfatını da hak etmiş olur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpXUPW6AkZGULs51k_Z-wg2frIHojQkVZ7cJgutTRO22V8eCs_ZgcSj16j4DN9V4fDJgs3EN4dwFH2oexh5lNjDCV_mWqqVw2Hu6Q7dIjQW8iE7i506ugQlHq9K4Lv-GspYvojAVbFZV4/s1600/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="602" data-original-width="803" height="478" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpXUPW6AkZGULs51k_Z-wg2frIHojQkVZ7cJgutTRO22V8eCs_ZgcSj16j4DN9V4fDJgs3EN4dwFH2oexh5lNjDCV_mWqqVw2Hu6Q7dIjQW8iE7i506ugQlHq9K4Lv-GspYvojAVbFZV4/s640/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+3.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
El sanatlarına düşkün olan emekli
öğretmenimiz, çocukluğunu annesinin diktiği bez bebeklerle geçirdiğini ifade
eder. Bez bebeklerin geçmişi oldukça eskiye dayanmaktadır. Ve üretildiği
yörenin kültürel özelliklerini de belirgin bir şekilde yansıtır. Zeynep
Öğretmen bu sebeple bez bebekleri çok değerli görür ve kültürel mirasın gelecek
nesillere aktarılması için birer köprü olduğunu düşünür. Denizli yaşantısını
anlatan <b>bez bebeklerin</b> yanı sıra farklı malzemelerden yapılmış bebekler de
müzede sergilenmektedir. <b>Saksı bebekler,
düğme bebekler, kuklalar, yün bebekler, süpürge otundan, su kabağından,
çoraptan ve şişeden yapılmış bebekler</b> gibi... <b>Elma kurusundan yapılan bebek</b>
dahi mevcut, varın siz düşünün çeşitliliği.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOdFcgCkyS9SLxvTv23gGs4V_PzpHkI10Psz-nooyXTlFJsJplwur1iUfKaHZOykwFOphJvCTat_k-VRejnakEIC1LlV4zy4kiSOcUfz_kSM6laziCYMQAFVgC-LUqsQ5AmhkbZDllR6Y/s1600/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="553" data-original-width="415" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOdFcgCkyS9SLxvTv23gGs4V_PzpHkI10Psz-nooyXTlFJsJplwur1iUfKaHZOykwFOphJvCTat_k-VRejnakEIC1LlV4zy4kiSOcUfz_kSM6laziCYMQAFVgC-LUqsQ5AmhkbZDllR6Y/s640/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+5.jpg" width="480" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibcr4C7zttHttA1vdV5dZodriNhjKzdeUvtGIEZUHz1f9femhZU3gjKoe66vUW-OPQa2PiDxeYeLj2-yfC2EcF_HhsD4b8plpZ7O2zvh8oX0095tyw_AzJodmYxA5xuFqS_q3-wVoTyvw/s1600/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="553" data-original-width="737" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibcr4C7zttHttA1vdV5dZodriNhjKzdeUvtGIEZUHz1f9femhZU3gjKoe66vUW-OPQa2PiDxeYeLj2-yfC2EcF_HhsD4b8plpZ7O2zvh8oX0095tyw_AzJodmYxA5xuFqS_q3-wVoTyvw/s640/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+7.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="text-align: justify;">Babası ile uçurtma yapan çocuk,
</span><b style="text-align: justify;">Eski Şeytan Pazarı</b><span style="text-align: justify;">’nda </span><b style="text-align: justify;">kurutulmuş kışlık sebze satan kadınlar, yufka ekmek
yapan yaşmaklı teyzeler, Denizli’nin meşhur sesi Özay Gönlüm’ün türküsü olan çoban Çözde Mustafa Ali’nin eşi Hatice, kış için kurutmalık sebze çizen
kadınlar, tarhana yapan bacılar, bohçacı kadınlar, namaz kılan dede, mehter
takımı, bebek mevlüdü, ahilik töreni, Denizli efeleri, Denizli yöresi gelin
götürme merasimi, kurşun dökme, kına yakma, bayramlaşma, kupa çekme, eski düğün
ve kına gecesi gibi farklı konuların canlandırıldığı bebekler</b><span style="text-align: justify;"> camekân dolaplar
içerisinde ziyaretçilere sunuluyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2sl_J5fShyphenhyphenn4qe0f2Nt5ZuNeaD1lJOxFyBlx1Ay6E3drnhEAS1_AmxnPFyzoXzlBDFSpqtRl1ytdjaODpNeI10hm3HmDEGkafOdNtHkHLWQazuNbhWCT6_Pp7b10uZb6doePJ5NLZ1wo/s1600/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+8.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="553" data-original-width="737" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2sl_J5fShyphenhyphenn4qe0f2Nt5ZuNeaD1lJOxFyBlx1Ay6E3drnhEAS1_AmxnPFyzoXzlBDFSpqtRl1ytdjaODpNeI10hm3HmDEGkafOdNtHkHLWQazuNbhWCT6_Pp7b10uZb6doePJ5NLZ1wo/s640/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+8.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Kınalı saçlı, çiçek fistanlı, üç
etekli ve şalvarlı kıyafetiyle yaşmaklı kadınlar, beyaz sakallı dedeler ile köy
odasında semaver başında sohbet eden emmileri izlemek insanın içini çocuksu bir
coşku ile dolduruyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Balcı Evi’nin küçük ve sevimli bir de bahçesi var. Bahçede hem açık alanda hem de kapalı kısımda oturarak bir şeyler atıştırabilmek mümkün. Tostları gayet lezzetliydi. Daha da güzel olanı, Ege bölgesinde yaygın olarak pişirilen keşkek yemeğinin de yemek listesinde yer alıyor olmasıydı. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Müzeyi ziyaret zamanımız, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bu yıl ilk kez uygulanan kasım ayı ara tatiline denk geldi. Belki o sebeple, bilemiyorum, küçük çocuğunu elinden tutup gelen annelerin sayısı bir hayli fazlaydı. Genç kızlar, anneanne/babaanne yaşındaki hanım teyzelerimiz de hararetle müzeyi geziyordu.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdW_UEpxr2O442mYTmtZHegEjJH0tPgf3tJ97acTxMW5Mkxvk2demW6M7mhmZYXVQOfGOVdLxGPwVpTB0GOx6yKaXE_pEpYUQyHJbjjGkjHNwIPKieK9obYU1dB7vr_7QKMBx9h2TsOjs/s1600/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="553" data-original-width="737" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdW_UEpxr2O442mYTmtZHegEjJH0tPgf3tJ97acTxMW5Mkxvk2demW6M7mhmZYXVQOfGOVdLxGPwVpTB0GOx6yKaXE_pEpYUQyHJbjjGkjHNwIPKieK9obYU1dB7vr_7QKMBx9h2TsOjs/s640/Zeynep+Karaaslan+Folklorik+Bez+Bebek+M%25C3%25BCzesi+6.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="MsoNormal">
<b>Müzeye giriş ücretsiz</b>. Belirli
günlerde randevu ile müzeyi ziyaret eden okul öğrencilerine Büyükşehir
Belediyesi tiyatro sanatçıları tarafından kukla gösterileri de yapılıyormuş.
Ayrıca atölye kısmında çocuklarla kukla ve bez bebekler de yapma imkânı
mevcutmuş. Bu hali ile mekân kültürel olarak gerçekten güzel bir amaca hizmet
ediyor. Çocukların, gençlerin bu şekilde etkinliklerle hemhal olması, yerel
değerlerini unutmaksızın dünya kültürüne de katkı sağlaması çok değerli.
Dilerim ki yerel yönetimlerin ya da imkanı olan bireysel girişimcilerin bu tarz
projeleri nitelik ve sayı olarak artarak çoğalır.</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
</div>
<br />birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-21152104727654204552018-01-10T20:43:00.002+03:002018-01-10T20:43:41.847+03:00DAHA SADE BİR HAYAT<div style="text-align: justify;">
Önceden de yazmıştım; her anlamda daha az, sade ve işimi kolaylaştıran unsurla hayatımı idame ettirme arayışları ve davranışları içindeyim. Bu içeriğe sahip pek çok blog yazısı okudum, kitap önerileri not aldım. Bazı kitapları kütüphaneme ekledim, sırası geldikçe okuma niyetindeyim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitaplarımı genellikle ikinci el olarak satın almaya çalışıyorum. Bu durum, öğrencilik yıllarından kalma bir alışkanlık aslında. Ama sadeleşme mantığı ile de oldukça paralel. Çünkü daha az tüketmek sadece daha az para harcamak, az eşya kullanmak yada hayatımızdaki fazlalıklardan kurtulmakla sınırlı değil. Doğaya, diğer canlılara karşı da sorumluyuz, bu belki biraz geri planda kalan bir düşünce günümüzün tüketime endeksli hayat koşulları içinde. Laf nereden nereye geldi, kitabı ikinci el olarak satın almaktan bahsediyordum:) (Daha az ağaç kesilmesi, baskı için daha az kimyasal içerikli boya kullanılması, enerjiden tasarruf sağlanması, vs.) Uzun araştırmalar neticesinde kitabı temin ettim. Okumak için sabırsızlıkla zaman kollasam da, küçük bir çocukla boş ve sakin bir zaman bulup, konsantre olarak okumak biraz güç oluyor. Okumaya başlamayı başardıktan sonra, tamamlama sürecim de epey uzun zaman aldı;) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Kitap 6 ana bölümden oluşuyor:<br />
<br />
1. Sadeleştirme Niçin Gerekli?<br />
2. Duygusal Ateşlenme<br />
3. Çevre<br />
4. Ritim<br />
5. Planlanmış Aktiviteler<br />
6. Yetişkin Dünyasını Filtrelemek<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
İlk iki bölümü nedendir bilmiyorum, okurken biraz sıkıldım. Fakat kitaba başlamadan önce okumuş olduğum yorumlar, ilerleyen bölümlerin ufuk açıcı ve yol gösterici nitelikte olduğu yönündeydi. Bitirince, ben de bu düşünceye hak verdim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitabı belirli bir çerçevede özetlemek konusunda zorlanıyorum açıkçası, çünkü hayata dair pek çok noktadaki fazlalıktan, alışkanlıktan, mecburmuş gibi hissetmekten bahsediyor. Sakince ve serin kanlılıkla düşündüğünde insan "gerçekten de öyle" diyor. Dediğim gibi, sadeleşme sadece eşya ile alakalı değil. Eşya işin görünen kısmı. İlişkilerimiz, alışkanlıklarımız, sürekli "daha, daha, daha" kültürünün pompalanması, ailelerin çocukları için "en erken, en hızlı, en iyi" olma yönündeki baskıları, böyle bir hayat temposundaki koşuşturmaca, yeme-dinlenme-eğlenme alışkanlıkları, televizyon, bilgisayar gibi ışıklı ekranların çocuklara etkisi tarzında pek çok konu başlığını hatırlamak lazım. Ben bolca satırın ve hatta paragrafın altını çizdim, yanına yıldızlar koydum. Yetmedi, kitabın boş sayfalarına notlar aldım ara sıra göz atıp anımsamak için. Ve hem kendim, hem de -halen blog okuyan birileri varsa:)- not olarak bir yerlerde kalsın diye, toparlayabildiğim kadarı ile burada olsun istedim (normalde okuduğum pek çok kitap ile ilgili düşüncemi <a href="https://www.instagram.com/birdunyafikir/">@birdunyafikir</a> Instagram hesabımdan paylaşıyorum ama bu kitap için bir blog yazısını ihtiyaç gördüm:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Çocukların kıyafetleri, oyuncakları ve kitapları azaltılmalı. Mühim olan sayı değil, nitelikli olması. Sadeleştirilmiş bir çocuk odasında bulunması faydalı olan şeyler şunlardır:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Resim kağıtları, sağlam pastel boyalar, boya kalemleri, boyalar, balmumu, kil veya oyun hamuru, kumaşlar, makas, yapıştırıcı, sanat çalışmaları yapmaya uygun bir alan...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çocuklar okul çağına geldiklerinde basit el işleri ile uğraşmaya başlarlar. Mesela yontma veya örme gibi aktiviteler, yazı yazmayı öğrenen çocukların yazı çizi yeteneğini geliştirir. Boncuk işleri ve dikiş dikme, ahşap işleri ve mum yapma, kağıt hamuru ve seramik de olabilir. (Özellikle günümüzde sınav ve yarış mantığının had safhaya çıkması ile, bu tür etkinliklerin çocuğun hayatında bulunması oldukça önemli kanaatindeyim.)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Çocukları aktif oyuna teşvik eden oyuncaklar şunlardır: bisiklet, top, paten, salıncak, kaykay,tırmanma ipi, atlama ipi, tırmanılabilecek kapılar veya oyun platformları, içinden geçilen tüneller, denge aleti, Hula Hopp, basketbol potası, oyun blokları, kamyonlar ve yapı oyunckları, kızaklar, kar botları, bilyeler, sek sek ve beş taş (Çocuk parklarının mevcut durumu üzerine tekrar tekrar düşünmek gerek sanki... )</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxDeQatXs1WDELT4VMHXyweCMTZfIwqIMxsd62Rr2D8TnD_EWgxbafAmNUvcM1frPaiTNgFoDveue-G4tbqC34c_n5-oiaH7ZUuNdUNI7v15MNU3GqBc__oGzdmEEHGP2s7aDPi6vetuI/s1600/dahasadebirhayat.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="393" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxDeQatXs1WDELT4VMHXyweCMTZfIwqIMxsd62Rr2D8TnD_EWgxbafAmNUvcM1frPaiTNgFoDveue-G4tbqC34c_n5-oiaH7ZUuNdUNI7v15MNU3GqBc__oGzdmEEHGP2s7aDPi6vetuI/s400/dahasadebirhayat.jpg" width="261" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
- Çocukların sürekli erişebildikleri kütüphanelerinde çok kitap yerine, çocuğun bağ kurduğu, üzerinde konuşmayı sevdiği kitaplar ve hikayeler bulunmalıdır. Kitaptaki resimler hakkında konuşulmalıdır. Kitapların geriye kalan ksımları ebeveynler tarafından muhafaza edilmeli ve zaman zaman kütüphanedeki kitaplar diğerleri ile yer değiştirmelidir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Sentetik kokular (ev spreyleri, parfümler, temizlik malzemeleri gibi) evde baskın olmamalıdır. Amigdala, beynimizin en ilkel bölümüdür. Amigdalayı yatıştıran ve küçük yaştaki bir çocukta güvenlik ve huzur duygusu yaratan şeylerden biri de çocuğun son derece hafif ve doğal olan kendi kokusu veya anne/babasının doğal kokusudur. Etrafımızı kimyasal kokularla ve parfümlerle doldurduğumuzda çocuklarımızı sakinleştirme ve aramızda bağ kurma fırsatını kaçırabiliriz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Şiddetli ve dikkat çekici ışıklardan kaçınmak lazımdır. Mum ışığı kısa süreliğine kullanıldığında sakin ve dingin bir ortam yaratılmasına olanak sağlar. Uyumakta güçlük çeken çocuklar için uçak pistindekileri andıran kademeli ışık sistemi kullanılabilir (Sayfa 119'da bu konudan bahsediliyor. Biz bu yöntemi kullanıyorduk. Uyku vakti yaklaştıkça uygulamaya çalıştığımız rutinler var; bez değiştirme, sakin oyunlar oynama, kitap okuma gibi. Bununla birlikte, ışığı da kademeli olarak azaltıyoruz. Önce oturduğumuz odayı kapatıp koridorun ışığını açıyoruz. Sonra onu kapatıp mutfağı açıyoruz. Henüz uykusu gelmediyse karşı çıkıyor:) Ama faydasını çok gördük:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Çocuğun gündelik hayatı "öngörülebilir" şekilde önceden kendisine izah edilmelidir. Bazen her şey belli bir rutin içinde gidemez. Çocuk okuldan muhakkak alınacaktır. Ya anne alacak, ya baba... Ama çocuğa belirli bir yer belirtilip, anne yada babadan birinin muhakkak geleceği güzelce izah edilmelidir. Belirsizlik, çocukta güvensizlik ve stres yaratır. Bu hissiyat, farklı konularda bir aksaklık olarak karşımıza çıkabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Uykuya dalmakta güçlük çeken çocuklarla yatmadan önce günün en güzel ve en zor anları hakkında konuşulabilir. Normalde anlatmak istemediği hususları yakalama fırsatı doğabilir. Konu hakkında biz yorum yapmadan, çocuğun anlatmasına fırsat tanımamız önemlidir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Çocuğun zamanını sürekli planlamak ve doldurmak hem çocuğu bunaltır, hem aileyi... Çocuk, sürekli kurulmayı bekler. Aile, sürekli faaliyetten faaliyete yetişme çabası içinde strese gark olur. İşin keyfi kaçar, meşakkate döner. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Çok sayıda oyuncak yaratıcılığı nasıl engelliyorsa, çok fazla planlanmış aktivite de çocuğun kendini yönetme, yalnız zaman geçirme ve kendine yetebilme becerisini engeller (İnternette çocuğu için sürekli faaliyet hazırlayıp paylaşan anneler geliyor aklıma bu cümleyi her okuduğumda. Tercihleri bu, saygı duymak gerek. Ama ben de bu cümlenin altına imzamı atarım, çünkü önemli olan çocuğun bir şeyler kurması, hayal etmesi, ortaya çıkarması bence... Sürekli gösterilen ve izah edilen bir şeyi tekrarlayıp yapması değil diye düşünüyorum).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Anne babalar, gündelik tercihlere etki eden "daha azın gücü" karşısında genellikle şaşırırlar. Bizler "tercihleri" "özgürlüklerle" eş tutan bir çağda yaşıyoruz. Oysa küçük bir çocuğun yediği, giydiği ve yaptığı her şeyle ilgili "tercih yapma özgürlüğü" olması kaldıramayacağı bir yük olabilir (Bu cümleyi çok vurucu buldum doğrusu...)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Çok erken yaşta, çok aşırı antrenman ve rekabetli sporlarla ilgilenmek, ailenin sürekli yüksek seviyede beklenti içinde bulunmasına sebep olabilir. Çocuk, sevdiği için sporla ilgilenir. Fakat bir dönem sonra ondan vazgeçebilir, ilgisi farklı bir dala kayabilir. Bu kez aileler beklentilerinin karşılanmadığını, boş yere çaba, zaman ve enerji harcadıklarını düşünür.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
- Ailelerin "daha hızlı, daha çok, daha erken" anlayışından vazgeçmesi, çocuğu korur (Sayfa 205).<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
- Yetişkinler arasında konuşulması gereken konular hakkında (bilhassa problemli konular) çocuklarla çok fazla yüz göz olmamak lazımdır:) Çocuklar güçlü olduğumuzu ve kendimizle yüzleşebildiğimizi görmeye ihtiyaç duyarlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Aile içi rutinler oluşturmak güzeldir. Mesela; her hafta pazar kahvaltısında omlet pişirmek... Basit bir omlet çocuklarda bir alışkanlık, aileye özgü bir birliktelik, aidiyet ve güven duygusu gelişmesine katkıda bulunur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Yemekler konusunda haftalık rutin oluşturmak, "akşam ne yiyeceğiz?" karmaşasını ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Mesela; 2 akşam sebze yemeği, 1 akşam tavuk, 1 akşam balık, 1 akşam dışarıda yemek, 1 akşam herhangi bir çorba, 1 akşam et yemeği gibi...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Ailenin bir arada olduğu zaman dilimlerinde, basit bir rutin oluşturulabilir. Mesela; yemeğe başlamadan önce herkesin kısa bir süreliğine susması gibi (bu dua etmek olabilir, sessizce beklemek olabilir, vs). Günün karmaşası içinde durmaya ve sakinlemeye fırsat bulamayan aile üyeleri, bu esnada sakinleşip soluklanabilir, olası tartışma ve gerilmelerin önüne geçilebilir. Aile için ortak bir alışkanlık oluşur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Günlük hayatımızı bunaltan fazlalıkları ve telaşları azaltmak, bunlara "hayır, teşekkürler" demek ve bunu gerçekten içtenlikle yapabilmek zaman alır. Daha ritmik, daha az karmaşık bir yaşam biçimine alışmak belirli bir zaman gerektirir ve bu zaman çocukların yaşları ne kadar büyükse, o kadar uzun sürer.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha aktarılabilecek çok satır var fakat hepsini paylaşmam mümkün değil haliyle...:) Nacizane okumanızı öneririrm.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><i>* Fotoğraf alıntıdır.</i></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-60223437928921920542017-09-18T18:40:00.001+03:002017-09-20T17:40:26.872+03:00BAMBAŞKA BİR ÇOCUK KÜTÜPHANESİ: NASREDDİN HOCA ÇOCUK KÜTÜPHANESİ<div style="text-align: justify;">
Bebeğimizin sosyalleşebilmesi, değişik insanlar ve ortamlar görüp, farklı deneyimler kazanabilmesi için çeşitli yerlere gidiyoruz. Bunlardan bir tanesi de çocuk kütüphaneleri. Daha önce <a href="https://birdunyafikir.blogspot.com.tr/2017/09/oyuncakli-bir-kutuphane-mi-selimiye.html">Üsküdar Selimiye Çocuk Kütüphanesi</a> ile ilgili yazmış ve sırada Bağcılar'da yer alan <b>Nasreddin Hoca Çocuk Kütüphanesi</b>'nin<b> </b>olduğunu söylemiştim. 10 gün kadar oldu sanırım, ziyaret etme şansımız oldu. Ben bu kütüphaneye bayıldım ve yazmak istediğim çok fazla şey var:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öncelikle bu kütüphanede <b>anaokulu öncesindeki yaş grubunda </b>bulunan çocuklar için bir <b>oyun alanı </b>ve <b>kitaplar </b>bulunuyor. Bizim de bir çocuk kütüphanesinde aradığımız öncelikli özellik bu zaten. Bağcılar Kültür Merkezi'nin alt katında, 2 katlı bir yapıya sahip. Giriş kat küçük yaş gruplarına hitap ederken, üst kat daha büyük yaş gruplarına yönelik... Doğrusunu söylemek gerekirse; bizim odak noktamız giriş kat oldu. Paylaşmış olduğum tüm fotoğraflar da küçük yaş grubuna hitap eden bölüme ait. Üst katı da göz ucuyla gördüm aslında. Nizamı bir yapıya sahip. Ama benim açımdan asıl önemli olan ve bu kütüphaneyi diğer pek çok çocuk kütüphanesinden ayıran özellik; anaokulu öncesi yaş grubuna da hitap etmesi...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nasreddin Hoca Çocuk Kütüphanesi; kütüphane binasında bir kitap okumak yada ödünç alıp kitabı eve götürmek dışında daha farklı aktiviteler de sunuyor çocuklara. Bir üst bölümde yazdığım gibi, küçük yaş grupları için özel bir oyun alanı var. Bu alanda rengarenk minderler, bir televizyon, çeşitli peluş oyuncaklar, bebekler, arabalar, bir oyun evi, sallanan at, vb. gibi oyuncaklar bulunuyor. Aslında bu alandaki oyuncak çeşitliliği artırılabilir; mesela ahşap oyuncaklar (yapbozlar, abaküs, eşleştirme oyunları,...) evcilik oyunlarını zenginleştirecek nitelikte oyuncaklar (tencere tabak, örtüler, vb.) parmak kuklalar,... gibi. Ama şu vaziyet dahi, sevindirici. ( Fotoğraflarda ziyaretçilerin yüzleri görünmediği için, yayınlamakta bir sakınca görmedim).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNyeEJoBhrHZPhYENbgmQ9GVWnAKvnV6cM6rMr3ZmrMhTa0ZyOqrdZf9bImVMhpmGz3ShH-enJcXVaA85S5lcoVuNzJ95jhDH_LTdY0Vkebed0xafGJuBK_oW48KDct7n4F6HAOMDB4nc/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi12.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNyeEJoBhrHZPhYENbgmQ9GVWnAKvnV6cM6rMr3ZmrMhTa0ZyOqrdZf9bImVMhpmGz3ShH-enJcXVaA85S5lcoVuNzJ95jhDH_LTdY0Vkebed0xafGJuBK_oW48KDct7n4F6HAOMDB4nc/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi12.jpg" width="360" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj12vJdAZxKCIcXvbwCnWxShIElrThOCLf87W2ukedXFUn7wLEqwJHLLs4sLKyIigwrgFyYbhpKeVwdGb8gdB6NPNxeC3CwVloyg3XUpYxO9eE2Eeyx1I-j3LwQWNWei84_C1HQmkqwoVI/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi15.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj12vJdAZxKCIcXvbwCnWxShIElrThOCLf87W2ukedXFUn7wLEqwJHLLs4sLKyIigwrgFyYbhpKeVwdGb8gdB6NPNxeC3CwVloyg3XUpYxO9eE2Eeyx1I-j3LwQWNWei84_C1HQmkqwoVI/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi15.jpg" width="360" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHpVOkHs8DnDFYhxOidEnbl7PAJ45guNRyw1boPf7LDCtGxGATREMphAZrfiexZAEoH__EvsdmayKNUY301PqVG9hZuG9SRoBO988LCm0IqOFfhyBIg0IOTKSeGE_wrg8gyt8eWplTCfk/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi17.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHpVOkHs8DnDFYhxOidEnbl7PAJ45guNRyw1boPf7LDCtGxGATREMphAZrfiexZAEoH__EvsdmayKNUY301PqVG9hZuG9SRoBO988LCm0IqOFfhyBIg0IOTKSeGE_wrg8gyt8eWplTCfk/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi17.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9Pf9eocwxEpXyfJCQwmXFwE1uCd2-TKPI_8QugnaCHflNygnK5TKdjsJ4OV64LRaUzwzDRcjwFG1ydnopWij849zkS_r9pguGJM_BuXNw_zLuTy9Gvl6w4tO4H497MRza3NkSjzlVAKk/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi14.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9Pf9eocwxEpXyfJCQwmXFwE1uCd2-TKPI_8QugnaCHflNygnK5TKdjsJ4OV64LRaUzwzDRcjwFG1ydnopWij849zkS_r9pguGJM_BuXNw_zLuTy9Gvl6w4tO4H497MRza3NkSjzlVAKk/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi14.jpg" width="360" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu alan ve minderler sanırım masal okuma saatlerinde de kullanılıyor (masal okuma saatleriyle ilgili daha detaylı olarak aşağıda yazacağım).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Oyun alanının hemen yan tarafında ebeveynler için ayrılan bir bekleme alanı var. Bu alanda dergiler yer alıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin3mcu9p8PjZ5EwpxT6faC9wdDwxmdYf_HtzlFC1HKWCRPfDpPbrsketYtwl9WXhV0M65FRjJBBWzEazp3lu-qFpZPh1nd_mRp0pUa3gicPGL8ciz0x3D3rfP0cLA9BTogw7LEhFEdSyo/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi9.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin3mcu9p8PjZ5EwpxT6faC9wdDwxmdYf_HtzlFC1HKWCRPfDpPbrsketYtwl9WXhV0M65FRjJBBWzEazp3lu-qFpZPh1nd_mRp0pUa3gicPGL8ciz0x3D3rfP0cLA9BTogw7LEhFEdSyo/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi9.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcY5sOIwLSf6T5OHDo7SkGondLmcT_Xf9IkP7mg7GZH3DvWzm4wkjZ01JMGCONa2F9aGaa-tWo5mMiV7-q9ixyeIrEFuyZTUSbCZEOIQe9nAIcFdaGJX_GItt97xi3pTQgAj-9t18T6sI/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi33.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcY5sOIwLSf6T5OHDo7SkGondLmcT_Xf9IkP7mg7GZH3DvWzm4wkjZ01JMGCONa2F9aGaa-tWo5mMiV7-q9ixyeIrEFuyZTUSbCZEOIQe9nAIcFdaGJX_GItt97xi3pTQgAj-9t18T6sI/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi33.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kütüphanede çocukların <b>oyun hamuru ile oynama</b>, <b>resim boyama</b>, <b>satranç </b>gibi faaliyetlerle ilgilenebilmeleri de çok güzel düşünülmüş detaylar. Kütüphaneye vardığımızda boyama yapan çocuklar vardı, yaz dönemi olması sebebiyle ben sakin olacağını düşünmüştüm ama çok da sakin olduğunu söyleyemem. Ziyaret saatimiz öğle yemeği saatlerine doğru uzadıkça, ortamdaki çocukların da sayısı azaldı:) İlk fotoğraf, boyama yapılan ve hamur oynanan alana ait. Çocukların boyamış olduğu resimler panoda sergileniyor. Çocuklar bu durumdan oldukça memnun oluyorlarmış kütüphane görevlisi hanımın belirttiğine göre...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzAm1avjLYQQPVOJB5L2ZOjvoHMZB3LuIFjiThmMdNhcfrCzUtmz9ALOM_zSFql09x0W2hOYsdfueUGrUajIbZeXEn-dTVW8a2VXVyeaXyf6JUbtpEmFeQqXXzSB69x4VK9wLXOCSVFB0/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzAm1avjLYQQPVOJB5L2ZOjvoHMZB3LuIFjiThmMdNhcfrCzUtmz9ALOM_zSFql09x0W2hOYsdfueUGrUajIbZeXEn-dTVW8a2VXVyeaXyf6JUbtpEmFeQqXXzSB69x4VK9wLXOCSVFB0/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi3.jpg" width="360" /></a></div>
<div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqQN2NfKVyEmExfNNJjduJ9nIEe2vh4gLcvAf2XJ8lpFCumvAzSRoYg4VGOuT4PHwROxHxY_PYUalbYJv4DcUfLWy5lbQwVZlpyV7-KjsrYydFVZ9w2vpB1h9c0hNSvIugl9serFyB8c8/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqQN2NfKVyEmExfNNJjduJ9nIEe2vh4gLcvAf2XJ8lpFCumvAzSRoYg4VGOuT4PHwROxHxY_PYUalbYJv4DcUfLWy5lbQwVZlpyV7-KjsrYydFVZ9w2vpB1h9c0hNSvIugl9serFyB8c8/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi6.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBKtNUpoxFtfuiUGMOQmE_KMNJ7omD4hUXpGeGthPXNokvOJLI6Nj9DLxEype1CdlfSgGekyHk8FO-cVAnY7utRFlNYHKN_SrcONS-vqyrXNPB58IDF4U7uUQMMjLfpOFc2bOJM4dqsZE/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBKtNUpoxFtfuiUGMOQmE_KMNJ7omD4hUXpGeGthPXNokvOJLI6Nj9DLxEype1CdlfSgGekyHk8FO-cVAnY7utRFlNYHKN_SrcONS-vqyrXNPB58IDF4U7uUQMMjLfpOFc2bOJM4dqsZE/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi7.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Satranç, kütüphanenin iç kısmındaki masalı bölümde oynanabildiği gibi, kütüphane girişindeki alanda da oynanabiliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivocbB5GIaxA0UJMLwE-BPiBcmxEHtr2B5ZGWj5QubIjo-1Zbc3GIfn3NfYYsVPEw_q22UE1bstbYD8af63cYICM8XO_5wc8GlghwCLRVehkoOtkHx1AN6ZEOiS6Qcg9f7Ju-Mfl3quTw/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi8.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivocbB5GIaxA0UJMLwE-BPiBcmxEHtr2B5ZGWj5QubIjo-1Zbc3GIfn3NfYYsVPEw_q22UE1bstbYD8af63cYICM8XO_5wc8GlghwCLRVehkoOtkHx1AN6ZEOiS6Qcg9f7Ju-Mfl3quTw/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi8.jpg" width="360" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-dko5R8ACGnB8plheMgr9J9qBFDD__1KKoxqenkz-7OkfgHfwbX66j_Cyak9yKgjhCNAxg94MbziinDUsKJREpK2GZGiZY15xNAhoqGoTNicMiM4xndMRBhm6eszQ-Y_9HsP2CEJc2hw/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi30.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-dko5R8ACGnB8plheMgr9J9qBFDD__1KKoxqenkz-7OkfgHfwbX66j_Cyak9yKgjhCNAxg94MbziinDUsKJREpK2GZGiZY15xNAhoqGoTNicMiM4xndMRBhm6eszQ-Y_9HsP2CEJc2hw/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi30.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Biraz da kitaplardan bahsetmeliyim. Değişik yaş gruplarına ve konu dağılımlarına göre kitaplar raflara dizilmiş durumda. Bebekler için olan kitaplar yıpranmaya daha elverişli olduğundan, kütüphane görevlisi Hikmet Bey'in odasında bulunan dolapta yer alıyor. İstenen kitabı alıp bebeğinizle okuyabilir yada inceleyebilirsiniz. Ama kütüphanede:) Bir önceki cümlede belirtmiş olduğum sebepten ötürü;) Daha önce eve ödünç olarak verilen kitapların akıbeti iç açıcı olmayınca, böyle bir yöntem uygulanmaya başlanmış. Hareketli kitaplar, tuşlarına basınca konuşan kitaplar ve üç boyutlu kitaplara rastlamak mümkün.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBl9vQN4xaKU88EbG1rogpIH70TDzoqKCp31kf6jT8nEy7_vb5MqemG6QVaDyn0NOe7H-5l1hGOyJP0zMwYVjE38io1YGtI0HW4dZRGHh2DbN6trGYH6FzjSQwyB-8SI8dVCoGXe4FMVQ/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi+%25282%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBl9vQN4xaKU88EbG1rogpIH70TDzoqKCp31kf6jT8nEy7_vb5MqemG6QVaDyn0NOe7H-5l1hGOyJP0zMwYVjE38io1YGtI0HW4dZRGHh2DbN6trGYH6FzjSQwyB-8SI8dVCoGXe4FMVQ/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi+%25282%2529.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuNzAPAsjRPo_S7yvppo6zO9TMawqE2Wq9A3l5zlRL4AO6zgP9tiRShkJ9AJ7EtCvmTGIYiUfEcxnv0mXbuQMLBAiMmuur5QOOucPs9lDTVvuzF9x6Dh14f5vs2YINA-ghAMLjSVJFFIE/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuNzAPAsjRPo_S7yvppo6zO9TMawqE2Wq9A3l5zlRL4AO6zgP9tiRShkJ9AJ7EtCvmTGIYiUfEcxnv0mXbuQMLBAiMmuur5QOOucPs9lDTVvuzF9x6Dh14f5vs2YINA-ghAMLjSVJFFIE/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi1.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6TuUEsUl3VwTTjU-TzV0QL09Z4FE7AQ8Su60xXYjP2SEQ4hbcO_MTXgrwqZJYOwIDV3KawXFcvP6v9QWl2M8QrwBqbtJ4hYixf359OwrtOoet-AtVK3pMmglewigK4WLt8JmQLtg1yz8/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi26.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6TuUEsUl3VwTTjU-TzV0QL09Z4FE7AQ8Su60xXYjP2SEQ4hbcO_MTXgrwqZJYOwIDV3KawXFcvP6v9QWl2M8QrwBqbtJ4hYixf359OwrtOoet-AtVK3pMmglewigK4WLt8JmQLtg1yz8/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi26.jpg" width="360" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5WMx_J5-a99wRtcLKZ-Lx0IyZNRcAeJC7JSKAyfywdawIL0raCDlmlxZecrYEzzULijZ152Szp9j1mijHFefF2hPbd_X-n4wnwlhKeHM3zI0NNtBETzsn87CK1ryGEG3dtRZTXW8iHzk/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5WMx_J5-a99wRtcLKZ-Lx0IyZNRcAeJC7JSKAyfywdawIL0raCDlmlxZecrYEzzULijZ152Szp9j1mijHFefF2hPbd_X-n4wnwlhKeHM3zI0NNtBETzsn87CK1ryGEG3dtRZTXW8iHzk/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi.jpg" width="360" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Bu bölümdeki kitapların güncel olduğunu söyleyebilirim. Mesela İş Bankası'nın çok harika bir serisi var; <i>Hareketli Kitaplar </i>isminde. Onların olduğunu duyunca çok mutlu oldum...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Daha büyük yaş grupları için olan kitaplar bölüm bölüm ayrılmış. Hikayeler, bilim kitapları, çocukların anlayabileceği seviyede temel ahlaki değerlerin yer aldığı kitaplar gruplarına göre tasniflenmiş.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzdwjlu5SJI9eJG5FyYb4SgKOZz7GnvjSpDAO1xmJ3y13d77JfTJME0tOqzPxs1N3M_l6SbkqyeYhNSzZ7er9Nz7D_UB5rvdfSxrrewhTwkcDtK9aHD89gLBPjNTUZJyl7mlxZOwN2_w0/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi18.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzdwjlu5SJI9eJG5FyYb4SgKOZz7GnvjSpDAO1xmJ3y13d77JfTJME0tOqzPxs1N3M_l6SbkqyeYhNSzZ7er9Nz7D_UB5rvdfSxrrewhTwkcDtK9aHD89gLBPjNTUZJyl7mlxZOwN2_w0/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi18.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_kzJvwNSHNiUFqvDSGu7ntZpR1t4YupDpZ7N9Iky0yZbyD5-E226JWA4w5Hy6KpVVpCj4GXNKM7um98M3wXu3BJdnV5qxgsBK6wPsf5Tonw5BdU9i4rOI911opcepBbuXaJ1EVqP0ilA/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi19.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_kzJvwNSHNiUFqvDSGu7ntZpR1t4YupDpZ7N9Iky0yZbyD5-E226JWA4w5Hy6KpVVpCj4GXNKM7um98M3wXu3BJdnV5qxgsBK6wPsf5Tonw5BdU9i4rOI911opcepBbuXaJ1EVqP0ilA/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi19.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTQaTnYzvOD-iihTDqS4UPwcezj8QClC2Da258gYOq5sAWSpvmYRG8uQsIa38XUVcI6Wt4zCTowxnkL_dfch-utKKbaAAou47rSrhPR5T-aUm6knxokFjSy32a3WZP-RjS6iTlZ4Qhx0c/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi21.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTQaTnYzvOD-iihTDqS4UPwcezj8QClC2Da258gYOq5sAWSpvmYRG8uQsIa38XUVcI6Wt4zCTowxnkL_dfch-utKKbaAAou47rSrhPR5T-aUm6knxokFjSy32a3WZP-RjS6iTlZ4Qhx0c/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi21.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiT09t2K2INZTyMLPduPWrDLhfBsFoMizTe15f83oYsC6SOU2cb7TNphUma2M-V6O4pC1aQqdwjW-J23GFD3dQrYRUHmp7Iesm5PGaqEyZl6_hc8M1HBNMlxVDiY3W3JbO4OJPz5191m4Q/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi22.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiT09t2K2INZTyMLPduPWrDLhfBsFoMizTe15f83oYsC6SOU2cb7TNphUma2M-V6O4pC1aQqdwjW-J23GFD3dQrYRUHmp7Iesm5PGaqEyZl6_hc8M1HBNMlxVDiY3W3JbO4OJPz5191m4Q/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi22.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpHizABpmLJ8bz1OtnkvfV87Xeju8qnTozJQx0AIgS_XEiCLQ4BGbKNIIc9fhOSu1E58bmIrqEKLt64jdjb2H4oyZ7Oi84MD_DfWm4mkq7yZne-BEkZcRdZw_uN4aiDRIAodcO6Sb_QWY/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi23.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpHizABpmLJ8bz1OtnkvfV87Xeju8qnTozJQx0AIgS_XEiCLQ4BGbKNIIc9fhOSu1E58bmIrqEKLt64jdjb2H4oyZ7Oi84MD_DfWm4mkq7yZne-BEkZcRdZw_uN4aiDRIAodcO6Sb_QWY/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi23.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrgXAEC9x64PynmNQ7jKhyphenhyphenMNjA7pEObxyLeAyPiHYrBsRI1ozqr9CyTKiFz3JvaT7sBsbe5bbpJQqXsYD2SpwaTGa8XHeEKI2OraArAnqFHZmJ34LNhoyd3DbdIaoFBpDPKwUClSmtsxA/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi27.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrgXAEC9x64PynmNQ7jKhyphenhyphenMNjA7pEObxyLeAyPiHYrBsRI1ozqr9CyTKiFz3JvaT7sBsbe5bbpJQqXsYD2SpwaTGa8XHeEKI2OraArAnqFHZmJ34LNhoyd3DbdIaoFBpDPKwUClSmtsxA/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi27.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUrbOHt6eGpmD3fNZi1xC-wjwcOsPS9FaIhO_Hr6ZGgyfFcOT68gkWAGdCD35tefMaancGgp5uIl-QP2TLHftWCB3mxo9yYO2-xAZBepfNhJLB3c8hCcQo-s12NttFcn5s_jsDisIDgoY/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi29.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUrbOHt6eGpmD3fNZi1xC-wjwcOsPS9FaIhO_Hr6ZGgyfFcOT68gkWAGdCD35tefMaancGgp5uIl-QP2TLHftWCB3mxo9yYO2-xAZBepfNhJLB3c8hCcQo-s12NttFcn5s_jsDisIDgoY/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi29.jpg" width="360" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Kütüphaneyi gözlemlerken, rafların bir kısmının boş olduğu dikkatimi çekmişti. Belki ödünç verilen kitap sayısı fazla olduğu için durum böyle, bilemiyorum. Hikmet Bey ile sohbet ederken sormayı unutmuşum. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9MtmoYZjRDaSrqe6CgImHYQrYtFYthqoPnhpoFDd8rI371mhiCTRnZUgeHFYZNeNiVa4Q8gYWorTcLsgYIKUaYgN_ZZaadDR14MF5MXg_nN-lPLKEm6mrmB9TfYQ1T-XRYEdgsG53LK0/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9MtmoYZjRDaSrqe6CgImHYQrYtFYthqoPnhpoFDd8rI371mhiCTRnZUgeHFYZNeNiVa4Q8gYWorTcLsgYIKUaYgN_ZZaadDR14MF5MXg_nN-lPLKEm6mrmB9TfYQ1T-XRYEdgsG53LK0/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi4.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmVKd_edtmnqQfxC3Xyv45mpGIROn5HfPYzZ-rP52j1n7tL2iOyViNv_R6lJ5BcyNrGNE_JqMREPGkGK_g4S0eMXTMHsxmDQJ0_ic_hjoly9yeFI11jHj9_WXAlatJStderPrGZXwTBYg/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmVKd_edtmnqQfxC3Xyv45mpGIROn5HfPYzZ-rP52j1n7tL2iOyViNv_R6lJ5BcyNrGNE_JqMREPGkGK_g4S0eMXTMHsxmDQJ0_ic_hjoly9yeFI11jHj9_WXAlatJStderPrGZXwTBYg/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi5.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikeU82TN8BFnkYM5AnN7WG99uPYsjtXgTC4G-ONj2MCyOwjoctzDzqxa3f_Z6VueNUI2XdF-E4OpFp3C_lqD214HNDaRa4sYFys8Do0H9w0gKUpuS7_pq5Bv4cI5FhIgrivmUpRCeCqIk/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi16.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikeU82TN8BFnkYM5AnN7WG99uPYsjtXgTC4G-ONj2MCyOwjoctzDzqxa3f_Z6VueNUI2XdF-E4OpFp3C_lqD214HNDaRa4sYFys8Do0H9w0gKUpuS7_pq5Bv4cI5FhIgrivmUpRCeCqIk/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi16.jpg" width="360" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6aVYI7GHl8z6f5m3wOSl04QIULYQqg_e6nF-nMxL4L6u82JwNtp_KrMlO3Qj1L79ybu8WmxE380Ugqrj47YPYBafzYMrLtf4wwyy8YEOS0iyCpkcA3q-sgvZ9KbJEljxGZtT33N4_SA4/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi28.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6aVYI7GHl8z6f5m3wOSl04QIULYQqg_e6nF-nMxL4L6u82JwNtp_KrMlO3Qj1L79ybu8WmxE380Ugqrj47YPYBafzYMrLtf4wwyy8YEOS0iyCpkcA3q-sgvZ9KbJEljxGZtT33N4_SA4/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi28.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<b>Kültür Merkezi Gibi Hizmet Veren Bir Kütüphane...</b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
- Kütüphanede <b>Masal Saati </b>düzenleniyor. Hem bünyesinde görevli personeller hem de gönüllü olarak katılım sağlayan okuyucular tarafından. Çocukların katılım oranı da hiç fena değil, 70-80 kişiye ulaştıkları günler oluyormuş. Masal okuma saatleri <b>salı ve perşembe </b>günleri <b>13:30</b>-<b>14</b>:<b>30 </b>saatleri arasında oluyor (<a href="http://www.kutupanne.com/">kutupanne </a>gönüllülerinin okuma saati düzenlediklerini görmüştüm)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
- Kütüphanenin Bağcılar Kültür Merkezi'nin alt katında yer aldığını söylemiştim. Bu büyük bir avantaj. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı <b>Şehir Tiyatroları'nın çocuk oyunları </b>bu kültür merkezinde de sahneleniyor. Kütüphanede biraz zaman geçirip, sonrasında bir oyun izlemek hiç de fena bir fikir değil bence;) Şehir Tiyatroları'nın sitesinden oyunları, gün ve saatlerini öğrenmek mümkün. Sanırım perdeler Ekim ayında açılıyor. Kültür Merkezi'nin kocaman bir alan içinde büyük bir park ve çocuk parklarını da bünyesinde barındırdığını eklemem gerekiyor;) Bir çocukla bu alanda şahane bir gün geçirilebilir...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
- Geçtiğimiz eğitim döneminde, <b>kütüphanede resim ve karikatür dersleri veriliyormuş</b>. Bu eğitim döneminde de büyük ihtimalle devam edeceğini belirtti Hikmet Bey. Bu haber bence harika!</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieQZCaCd1gbDuz5Mu_lk3-VZUBYUhivUY_GauyduIahMMB1vcQZBhPe-j4_-IvXwF_MddXAUdFPJd0YCRn2zidj90fzNRq-IzbhKF6wJ4m5ZCbQ5A92D8pIe5gALBnyiQg_Qz5IOuWvjw/s1600/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi31.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieQZCaCd1gbDuz5Mu_lk3-VZUBYUhivUY_GauyduIahMMB1vcQZBhPe-j4_-IvXwF_MddXAUdFPJd0YCRn2zidj90fzNRq-IzbhKF6wJ4m5ZCbQ5A92D8pIe5gALBnyiQg_Qz5IOuWvjw/s640/Nasreddin+Hoca+%25C3%2587ocuk+K%25C3%25BCt%25C3%25BChanesi31.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
- Gündemde olan fakat henüz netleşmeyen bir durum da <b>annelere yönelik programların düzenlenmesi </b>yönünde imiş. Çocuk gelişimi gibi konular üzerine, konusunda uzman katılımcıların gönüllülük esası ile düzenlediği programlar... Daha önce bazı yazarlar da gönüllü olarak kütüphanede imza günü düzenlemişler (isim belirtmiş miydi Hikmet Bey, hatırlayamıyorum ne yazık ki).</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
- Ve bence çok ama çok güzel olan ve pek çok kişinin de farkında olmadığı bir imkan var ki; <b>kütüphaneye gitmeden arşiv taraması yapılabilmesi</b>... Bunun çok şahane bir hizmet olduğunu düşünüyorum. <a href="http://ataturkkitapligi.ibb.gov.tr/ataturkkitapligi/index.php?dil=tr&p=2">Bu </a>adrese girdiğinizde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait tüm kütüphanelerde istediğiniz kaynağın var olup olmadığını görmeniz mümkün. Ödünç mü verildi, sadece kütüphanede mi incelenebiliyor, bu bilgileri görebiliyorsunuz (link ilerleyen dönemde değişir belki, "İBB Kütüphaneleri arşiv araştırma" olarak internette araştırdığınızda, ulaşabilirsiniz). Farklı bir kütüphanede olan kitabı talep edip getirtebilme imkanı da olsa tadından yenmezdi bu durum, ama o olay şu an yokmuş ne yazık ki... Hemen talep edelim Beyaz Masa'dan:))</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
- Yine şahane bulduğum bir uygulaması; <b>satın alınmasını talep ettiğiniz kaynaklar </b>(kitap, kutu oyunları gibi) 1-1.5 ay içerisinde <b>kütüphane envanterine eklenebiliyor</b>. Bunu oldukça önemsiyorum (konuyla ilgili olarak farklı bir yazıda daha detaylı yazmayı planlıyorum). Kamu kurumlarında normal koşullarda bir şeyin satın alınıp kullanılabilmesi oldukça uzun bir zaman alır. 1-1.5 aylık bir süre bu anlamda -ortalama sürelere göre- oldukça makul.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
- Okulların açık olduğu dönemlerde kütüphane; <b>hafta sonu da dahil </b>olmak üzere <b>18:00'e kadar açık.</b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
- Kütüphanenin <b>Facebook'ta </b>bir <b>grubu </b>var. <a href="https://www.facebook.com/groups/669604346470075/">Bu </a>adresten takip edebilir, Türkçe yada İngilizce Masal Saatlerinden, düzenlenecek olan piknikten yada diğer faaliyetlerden haberdar olabilirsiniz.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Velhasılı kelam; ben bu kütüphaneyi gezmekten ve konuyla ilgili ayrıntıları paylaşmaktan çok mutluyum. Hikmet Bey'e bana ayırmış olduğu vakitten, hoş sohbetinden ve detaylı bilgilendirmelerinden ötürü minnettarım. Kütüphane görevlisi bir hanımla daha güzel sohbet ettik o gün ve fotoğraf çekimlerim esnasında bana eşlik etti, kendisine de çok teşekkür ederim. İsminin paylaşılmasını talep edip etmeyeceğini bilemediğimden, yazmamayı tercih ettim...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Umarım herkes kütüphaneleri önemser, çağın ihtiyaçlarına ayak uydurabilmeleri için talepkâr olur, bol bol okur ve okutur;)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<i>Beni Instagram'da @<a href="https://www.instagram.com/birdunyafikir/">birdunyafikir</a> olarak takip edebilirsiniz...</i></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-76291811104030736632017-09-15T18:05:00.000+03:002017-09-15T18:53:28.127+03:00OYUNCAK KÜTÜKLER<div style="text-align: justify;">
İnsan gününü evde küçük bir çocukla geçirince, haliyle sürekli "şimdi ne yapsak, ne oynasak?" düşüncesi içinde oluyor. Farklı fikirler edinmek için instagramda çok değişik yelpazelerden anneleri, yada oyun kavramının bende çağrıştırdığı düşünceye paralel doğrultuda ürün satışı yapan yerli ve yabancı hesapları takip ediyorum. Bazı anneler var ki çocuğa her gün ayrı bir etkinlik, bir faaliyet bulma konusunda zekaları müthiş çalışıyor. Oyun kavramı gündeminde olmayan bir insan evladının normal koşullarda dönüp yüzüne bakmayacağı parçalarla faaliyet yaptırıyorlar bebek veya çocuklarına. Misal; <i>makyaj pamuğu</i>, <i>pet şişesi kapağı</i>, <i>tuvalet kağıdı rulosu</i>, <i>sünger</i>, <i>vs</i>... Bazen ben de coşuyorum "her güne bir etkinlik" yapayım hevesiyle, ama benim bir günüm diğerini tutmuyor heves anlamında. Minnoş yavrunun da öyle... Onu mu yaptırsam, bunu mu yaptırsam diye düşünürken zihnim yoruluyor, yaptıramayınca üzüntü duyuyorum. Aklımda güzel bir şekilde canlandırdığım aktiviteye minnoş yavru ilgi göstermeyince hevesim kırılıyor falan... Aslında di'li geçmiş zaman kavramı ile anlatsam daha doğru olacaktı çünkü o sevdadan vazgeçtim. Yapan annelere bir sözüm yok elbette, herkesin kendi tercihi. Çok planlı programlı oynayalım dediğim zaman o iş eğlenceli olmaktan çıktı bir bakıma bizim için. Ödeve yada göreve dönüştü iç dünyamızda. Rahat hissedemedik ikimiz de. Çocuk zaten an'da yaşayan bir varlık. Siz dünyanın en harika-şahane-süper-geliştirici-ne bileyim ne oyununu yada aktivitesini hazırlasanız da, o neyi yapmak isterse, neyle meşgul olmak isterse aklı onda kalıyor ve onu yapınca mutlu oluyor. Boya yapacaksa gösteriyor boyalarını/defterini, yapıyoruz, seviniyor. Oyun hamuru mu istiyor, gidip getiriyor ve oynuyoruz. Her şey basit aslında... Buna ilaveten "ucu açık oyun" kavramı ile tanışmak da aklımdaki ve ruhumdaki karmaşayı büyük oranda çözdü. <b>Ucu açık oyun</b>; çocuğa son hali verilmemiş oyun materyalleri sunmak (oyuncak olması şart değil yani... çocuklar her şeyi oyuna çevirebiliyor malum:) ve bununla birlikte çocuğu yönlendirmeden serbest bırakmak. Bu bakımdan legolar, ahşap parçalar, bez parçaları ve kıyafetler, ipler, kuklalar ucu açık oyun için tercih edilecek materyaller arasında yer alıyor.</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
Şunu da eklemeliyim; ben ahşap olan her şeye bayılıyorum. Oyuncak anlamında da bu böyle... Çocuk eğitimi metoduyla ilgili araştırmalar yapanlara aşina gelir, Waldorf ve Montessori Eğitim Sistemlerinde de ahşap malzeme baş üstünde tutuluyor...</div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
Lafı uzatmayayım; İnstagram üzerinden bulduğum <b><a href="https://web.stagram.com/kidsandwood">kidsandwood</a> </b>hesabının sahibi Berna Hanım'ın ürünlerini görünce oldukça mutlu oldum. Profilinde yer alan <i>Doğanın Kendisi Tasarımdır </i>sözü, sahip olduğu mantığı anlamak bakımından da önemli. Parça kütüklerden oyuncaklar, şimşirden kaşık ve minik kürekler, ahşap tabaklar, ahşap ceviz kıracağı gibi farklı ürün arayışlarına cevap veriyor.</div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
Çok severek aldığım ve her oyunda farklı rollere bürünebilme kapasitesine sahip ahşap oyuncaklarımızı sizlerle paylaşmak istedim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEH7hzQG4lgxmi7Ikn3ERDLOZKo_2n9Kug9ZDzmoM7XkKGhexNxrt6VsB5eOR-AX2o3rWVSn_wjrFmNV3ONKNutmmqQQEMy85pYXS6_ynxb9tHHGU7nQzx47R3Bz_Yq5Cm0pW8ThBi99w/s1600/kidsandwood2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="425" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEH7hzQG4lgxmi7Ikn3ERDLOZKo_2n9Kug9ZDzmoM7XkKGhexNxrt6VsB5eOR-AX2o3rWVSn_wjrFmNV3ONKNutmmqQQEMy85pYXS6_ynxb9tHHGU7nQzx47R3Bz_Yq5Cm0pW8ThBi99w/s640/kidsandwood2.JPG" width="640" /></a></div>
<br /></div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
Değişik şekil ve ebatlarda kesilmiş kütük parçaları... Bu parçaların her biriyle yada bir kısmıyla hatta bir tanesi ile dahi farklı oyunlar kurmak mümkün. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mesela bu aralar minnoş yavrunun en favori iki oyunu var. İlki, uzun kütüğü rampa olarak kullanıp, mukavva kutudan aşağıya oyuncak arabaları itmek</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTGvkCUjdmACN3nGGD_mCKvgqYgO_zyHOyh4usjxBRkN6t0c_zLXXWOa4pfA4p-fUQeJtalFGq1Rdv7dqNOWcuwK8XLy6T_H5hK0nGGncSpdzKWxggO0MOKyrcyYAUBhJ3H9DuEqv3eNk/s1600/kidsandwood4.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1047" data-original-width="1600" height="418" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTGvkCUjdmACN3nGGD_mCKvgqYgO_zyHOyh4usjxBRkN6t0c_zLXXWOa4pfA4p-fUQeJtalFGq1Rdv7dqNOWcuwK8XLy6T_H5hK0nGGncSpdzKWxggO0MOKyrcyYAUBhJ3H9DuEqv3eNk/s640/kidsandwood4.JPG" width="640" /></a></div>
<br /></div>
<div>
<span id="goog_1825318420"></span></div>
<div>
<span style="text-align: justify;">İkincisi, iki yuvarlak kütüğün üzerine, köprü şeklindeki kütüğü yerleştirerek, oyuncak arabaları altından geçirmek. Tüm arabalar sığamıyor tabi... Büyük-küçük kavramını, göz kararı ile o arabanın o köprüden sığıp sığmayacağını öğreniyor. Ooooduu, oooomadı diyerek kelime haznesini genişletiyor:) Köprü yıkıldığı zaman (alttaki 2 kütük yuvarlak olduğu için, üstteki köprü devriliyor bazen), şu an için köprüyü tek başına kuramadığından, hemen bağırmaya başlıyor:) Umarım el-göz koordinasyonu hemen gelişir de, kendisi bir an evvel yıkılan köprüyü kurar ve biz de "nereden bulduk bu oyunu, hay Allah" hayıflanmasından kurtuluruz:))</span></div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNfbxPB9UK7pQGYf_ORr-3dKUO8Dbliq77A-ck0RSqCRR6lEiq61l_O_KG_3GrOlw4owIP5UyxHbf9u791ipWNe-5wqNEshIVWYs3X5A75CpU9JAG4MD89HCgkr4ZSW2zSkgXm8PzrNxg/s1600/kidsandwood8.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNfbxPB9UK7pQGYf_ORr-3dKUO8Dbliq77A-ck0RSqCRR6lEiq61l_O_KG_3GrOlw4owIP5UyxHbf9u791ipWNe-5wqNEshIVWYs3X5A75CpU9JAG4MD89HCgkr4ZSW2zSkgXm8PzrNxg/s640/kidsandwood8.JPG" width="640" /></a></div>
<br /></div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
Yukarıdaki tüm kütükleri kullanıp, ekstra materyaller de ekleyerek çok güzel oyunlar hazırlayan anneler var. Keçeden çimenlik, el işi kağıdından şelale, bulgurdan çöl kumu falan gibi... Biz o aşamada değiliz ama, belki biraz daha büyüyünce. Yada yavrucak kendisi bu tip şeyleri de hayal edebildiğinde...<br />
<br />
Bazen coşunca minik hayvan figürlerini tek tek kütüklere diziyor. Büyük olan hayvanlar, küçük olan kütüğe sığmayınca, başka bir kütüğe yerleştirmesi gerektiğini fark ediyor. Hayvanları sıralarken seslerini çıkarıyor yada isimlerini söylüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4mEgnNmwVXPiO5uoWOOb_rAjXUeM3lU7pplKLlGFlU9X9Td8fDWidsAnfH4rpc8LjtrI-eyvFW3R_HIlL9Nc015Jk8Dtx9l3_JRPsIQjhqzAIjdkCtmJcNPn_T6VyEUZ5BIoNqe_dzNo/s1600/kidsandwood5.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4mEgnNmwVXPiO5uoWOOb_rAjXUeM3lU7pplKLlGFlU9X9Td8fDWidsAnfH4rpc8LjtrI-eyvFW3R_HIlL9Nc015Jk8Dtx9l3_JRPsIQjhqzAIjdkCtmJcNPn_T6VyEUZ5BIoNqe_dzNo/s640/kidsandwood5.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Yuvarlak halkalardan birine rengarenk kurdelalar bağlayıp göndermiş Berna Hanım sağolsun. Gökkuşağı gibi, çok güzel:) Çocuk rüzgarda koşarken bu kurdelalar elinde uçuş uçuş onu takip etse ne güzel olur, değil mi? ;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlYNaXVogBBzW4FvEcEE9SVd_bl9NQDcjr-lRA6KtA97nirVbrtJzIZEQSJm69OoSdceUyC_qjK5E9g6hxNnziqILFRHvt3dOjO5mHXUbh2Ff-lRB4WILHWYkYKWIhvTM8mIkzwMHF5rA/s1600/kidsandwood7.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1067" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlYNaXVogBBzW4FvEcEE9SVd_bl9NQDcjr-lRA6KtA97nirVbrtJzIZEQSJm69OoSdceUyC_qjK5E9g6hxNnziqILFRHvt3dOjO5mHXUbh2Ff-lRB4WILHWYkYKWIhvTM8mIkzwMHF5rA/s640/kidsandwood7.JPG" width="426" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="text-align: justify;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="text-align: justify;">Büyüdüğü zaman -en az- gömleğinin kopan düğmesini dikebilecek seviyede iğne tutabilen bir evladım olsun istiyorum şahsen. Bu amaca hizmet etme anlamında başlangıç seviyesinde bir oyun olan ahşap iğneye yuvarlak boncuklar dizmek bence güzel bir fikir... </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3106yac0rALnrRyNLDIXeS-MrNFDMAcYWk6cGWrMthKpN-ssHZOWkTOUB6-Xy0xA-v4TSFUPLiYfc4KyQnuKIOPKAr5Ipv37yZ4mOdS3a0Y12FAuViUZZJQqcdCkHva1rduKXSTpfzyA/s1600/kidsandwood1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3106yac0rALnrRyNLDIXeS-MrNFDMAcYWk6cGWrMthKpN-ssHZOWkTOUB6-Xy0xA-v4TSFUPLiYfc4KyQnuKIOPKAr5Ipv37yZ4mOdS3a0Y12FAuViUZZJQqcdCkHva1rduKXSTpfzyA/s640/kidsandwood1.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Büyük yuvarlak kütükleri oyun hamuru açmak için kullandık bir kaç kez. Şu an biraz ağır geliyor ufaklığa, o yüzden çok kullanmıyoruz. Ama ahşap ve ucu keskin olmayan bıçakla hamur kesmek için de güzel bir alternatif oldu bize. Hamuru küçük parçalar halinde kestikten sonra, cımbızla aktarma faaliyeti de yapılabilir tabi. Hani yapacağımız şeyin adı illa <i>faaliyet </i>olacaksa... ;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjr3PavhxeQgcla623byBSvMg4GwbJgg3md3AwgzUHGAY_orE1wxlcf9eoup6YIucPoEAYbBVeo662Cz037SpJndw7cJNBKo9eEzwhLUIRsq4Xb3FXtpyU5n5GAUj7YO6KZM-QxfGt0W8g/s1600/kidsandwood3.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjr3PavhxeQgcla623byBSvMg4GwbJgg3md3AwgzUHGAY_orE1wxlcf9eoup6YIucPoEAYbBVeo662Cz037SpJndw7cJNBKo9eEzwhLUIRsq4Xb3FXtpyU5n5GAUj7YO6KZM-QxfGt0W8g/s640/kidsandwood3.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Bu küçük şimşir kürekleri kendime aldım, ne yalan söyleyeyim:) Un ve şeker kaplarının içinde kullanacağım. Çamaşır makinesinde kullandığım sabun tozu ve soda kaplarında da kullanabilirim belki.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPVmd85I1t8txzQzs5odNMhsLMrXTswAN8h5OBF9PNuB5HeWCRIW3-B3KSmvPfsDVJEzE0xYN7OWah4AILLl1ujXebEFTEcWGtwmt-8FPzm5fsXLv-9liNb4kAotAS3YpchP1DvpLr2AA/s1600/kidsandwood.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPVmd85I1t8txzQzs5odNMhsLMrXTswAN8h5OBF9PNuB5HeWCRIW3-B3KSmvPfsDVJEzE0xYN7OWah4AILLl1ujXebEFTEcWGtwmt-8FPzm5fsXLv-9liNb4kAotAS3YpchP1DvpLr2AA/s640/kidsandwood.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Çocukcağız uyuduktan sonra oyuncaklarını toplarken, bazen oynarken buluyorum kendimi. Bence her anne-baba biraz da kendi için alıyor oyuncakları:))</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmxw4uUxBUHwWiqCP5C7L28dstcEvp-_UgQ_zBkOb3kQ08udthv7ZRAjCUXjr-RNNjEeRe1x5QO-Exlw4KnLYWFy40NDQ5pX8D6Mi1C2fIU_5azmjzQmyNfVkJO3PLQmLuqfS4Y08fvVs/s1600/kidsandwood6.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1132" data-original-width="1600" height="452" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmxw4uUxBUHwWiqCP5C7L28dstcEvp-_UgQ_zBkOb3kQ08udthv7ZRAjCUXjr-RNNjEeRe1x5QO-Exlw4KnLYWFy40NDQ5pX8D6Mi1C2fIU_5azmjzQmyNfVkJO3PLQmLuqfS4Y08fvVs/s640/kidsandwood6.JPG" width="640" /></a></div>
<br /></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-88374734192663790032017-09-05T16:09:00.003+03:002017-09-05T16:09:28.301+03:00OYUNCAKLI BİR KÜTÜPHANE Mİ? : SELİMİYE ÇOCUK KÜTÜPHANESİ<div style="text-align: justify;">
Çok ön yargılı bir düşünce midir bilemiyorum ama pek çok kişinin aklına kütüphane denince soğuk yapılı bir bina, kocaman raflar, istiflenmiş ve toz kokulu kitaplar, gözlüğünün üzerinden bakıp her an "şşşttt" diyerek sessiz olmanız yönünde telkinde bulunacak bir kütüphane görevlisi geliyordur sanırım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Benim kütüphane ile tanışmam ilkokul sıralarındayken oldu. İlkokul öğretmenimiz bizleri okumaya teşvik eden, okuma yarışmaları düzenleyen, dakikada okuduğumuz kelime sayısına göre sınıfın en arkasındaki duvara el işi kağıdı ve kartondan yapılmış elma ağacındaki elmalarımızı pastel kırmızı boya ile kızartan ilgili bir öğretmendi. Sınıfta bir kitaplığımız vardı. O kitapları okuyup bitirdim. Arkadaşlarımızla aramızda değiş tokuş yaptık, o da yeterli olmadı. Bu sefer İl Halk Kütüphanesi'nin çocuk bölümüne başvurduk. Mütevazi bir Anadolu kenti olmasına rağmen, 90'lı yıllarda İl Halk Kütüphanesi'nin ayrıca bir çocuk kütüphanesi vardı bulunduğumuz şehirde. Kütüphane görevlisi de anımsadığım kadarı ile oldukça ilgili bir beydi. Kütüphaneye üye olmuştum. Elimdeki kitapları okuyup bitirdikçe annemle gider, seviyeme uygun kitapları 15 günlüğüne alır, kocaman bir poşete doldurup eve getirirdik. Kitaplara hiç zarar vermez, okuduğum kitapların ismini, sayfa sayısını ve yazarını hemen defterimin arkasına not ederdim (öğretmenimiz öyle öğretmişti, listeyi ona da gösterirdik). Yıl sonuna doğru okuyacak kitap kalmadı kütüphanede... Görevli "siz en iyisi İl Halk Kütüphanesi'ne gidin artık. Çok kalın olmayan, okuyabileceğin türdeki kitaplardan verir oradaki arkadaşlar" dedi bir gün. Hem sevindim, hem üzüldüm. Sevindim; demek ki çok okumuştum. Üzüldüm; çünkü o eski taş binayı, siyah renklerine ve her birinde DMO (Devlet Malzeme Ofisi) damgası olmasına rağmen küçük masa-sandalyeli bu ortamı seviyordum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İl Halk Kütüphanesi'nden ne kadar kitap aldık hatırlamıyorum. Belki de ciddi gelmişti orası, yada kitaplar ilkokul 1. sınıf öğrencisine göre değildi, hiç bir fikrim yok. O yıllarda o kütüphaneye dair pek bir anı yok hafızamda.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben sanırım çok kitap açı bir çocuktum, çocukluğumun belki de en övülebilecek yanı buydu. Kırtasiye sahibi 2 arkadaşı vardı babamın, onlardan da ödünç kitap getirdiğini hatırlıyorum. Kitaplara hiç zarar vermezdim, temizce okurdum. Okurken sayfa izi çıkmasın diye bile azıcık aralar da okurdum hatta:) Çocuk saflığı işte... O amcaları da tebrik etmek lazım tabi, güvenip teslim ettikleri için...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ortaokul ve liseyi Anadolu Lisesi'nde okudum. Kütüphanenin kullanımı bakımından maalesef çok yetersizdi. Kitap vardı aslında ama kütüphanenin kapısı kilitliydi. Sanırım 1 veya 2 kez ödünç kitap almışımdır:/ O yıllarda ablam Edebiyat Fakültesi'nde okuduğu için şanslıydım gerçi, Türk ve Dünya Klasikleri'nin pek çoğunu o sayede okumuşumdur:) Fen Lisesi Sınavı diye bir olay vardı, benimle aşağı yukarı aynı yaşlarda olanlar bilir. Türkçe derslerimizde öğretmenlerimiz de okumamız yönünde çok teşvik ederlerdi. Okuduğumuzu anlarsak, matematiği öyle çözebilir, anlam bilgisi ve paragraf sorularını öyle yanıtlayabilirdik çünkü. 2 haftada bir kitap özeti, konu, ana fikir, karakter tahlilleriyle ilgi rapor hazırlıyorduk dershanedeki Türkçe öğretmenimize. O dönem belki sınav için yapıyor gibi görünüyorduk ama meğer hayatta derdimizi anlama, anlatma ve kendimizi ifade edebilmenin alıştırmalarını yapıyormuşuz (konumuz çocuk kütüphanesi olduğu için daha sonraki dönemlerle ilgili kütüphane maceralarımı anlatıp yazıyı daha da uzatmak istemiyorum:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Demem o ki, kitap-kütüphane-okuma gibi kavramlar benim hafızamda olumlu karşılıkları olan şeyler. Bu yönden gerçekten çok şanslıydım. İstiyorum ki bebeğim de şimdiden kitapları sevsin, onları arkadaş bilsin. (<a href="http://birdunyafikir.blogspot.com.tr/2016/07/kitaptan-bir-isirik-almak-yerine-kitaba.html">Bu </a>yazımda bebeğimizin kitapla tanışma mevzusunu anlatmıştım). Büyüdükçe de araştırıp öğrenmeyi sevsin. Bu düşünce ile İstanbul'daki çocuk kütüphanelerini araştırdım. Bu süreçle paralel olarak ABD'de yaşayan ve bulundukları yere yakın bölgedeki çocuk kütüphanelerini blogunda paylaşan <a href="http://www.yabanelma.com/">yabanelma</a> 'nın fotoğraflarını görünce hevesim iyice arttı. Zira o fotoğraflardaki sanki bir kütüphane değil, bir oyun bahçesi! Her bir oyuncağı kendi başıma saatlerce oynayabilirim herhalde, o kadar güzel. Sesli kitapların bulunduğu bölümler, doğa, evcil hayvanlar, gezegenler, meslekler, hikayeler,... bin bir çeşit kitap. Harika mobilyalar... İştahım çok kabardı:) Henüz ülkemizde çocuk kütüphanelerinin çok büyük bölümü o kadar gelişmiş ve cazip değil fakat Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı <b>Selimiye Çocuk Kütüphanesi </b>bir nebze olsun kendini yenilemiş durumda. Bayramdan önceki cumartesi günü biz de ziyaret ettik. Ve şimdi nihayet başlığa konu olan mevzuya geçebilirim:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Selimiye Çocuk Kütüphanesi Üsküdar'da, Selimiye Kışlası'nın hemen arkasında. Selimiye Camii ile bitişik. Tarihi, 2 katlı, ahşap merdivenli taş bir bina. Tarihi bir bina olması sebebi ile fotoğraf çekilmesine sıcak bakılmadığı için yayınlayabilecek fotoğraf çekemedim maalesef. Fakat kütüphane hakkında güzel bir yazı hazırlayan ve mekanın güzel fotoğraflarını paylaşan <a href="http://www.kutupanne.com/2016/12/istanbul-uskudar-selimiye-cocuk-kutuphanesi/">kutupanne.com</a> sitesi yönetiminden izin alarak, kendilerinin bir fotoğrafını paylaşmak istedim. Kendilerine teşekkür ederim:) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu3q0QgqJkJs2YYYXJx6BSgDIxA1sRGJHIvuJiNJOPDpr0_wiIAh1ZaT2ujUj37PBtZtVkBiuhHiNNKn0J1V-ut6wePhlRieJNM_0GkrDi2tb1iJ34OtEa6fsfuC3hz2NPzNjGCAPIJCQ/s1600/selimiyecocukkutuphanesi.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="300" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu3q0QgqJkJs2YYYXJx6BSgDIxA1sRGJHIvuJiNJOPDpr0_wiIAh1ZaT2ujUj37PBtZtVkBiuhHiNNKn0J1V-ut6wePhlRieJNM_0GkrDi2tb1iJ34OtEa6fsfuC3hz2NPzNjGCAPIJCQ/s400/selimiyecocukkutuphanesi.jpeg" width="400" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Benim asıl önemsediğim olay, okul öncesi yaş grubu için ayrılmış bir bölümün olması. Bu özellik, sınırlı sayıda çocuk kütüphanesinde mevcut çünkü. Hani diyoruz ya kitap=kütüphane=sessizlik. Okul öncesi bölümü bulunan kütüphanelerde bu durum değişiyor. İşin içine çocuk girince; ses, kahkaha, şamata ve hareketi de eklemek gerekiyor. Söz konusu kütüphanenin hemen giriş bölümü bu yaş grubuna ayrılmış. Çiçekli minik sandalyeler, onlara uygun minik masalar, boyama kitapları, renkli minderler, el kuklaları, ahşap yapbozlar, ahşap bultak oyuncaklar, oyun oynanabilecek ve çevresi renkli puflarla çevrelenmiş bir oyun alanı, bowling seti, eşleştirmeli hafıza kartları ve tabi ki raflarda yer alan cicili bicili kitaplar... Alışkın olduğumuz kütüphane tanımından biraz farklı, değil mi? :)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Üst katta okula giden yaş grubu için ayrılmış 2 bölüm var. Bizim asıl ilgi alanımız alt kattı haliyle:) Ama üst katı da gezdik. Uzay, araçlar, doğa, hayvanlar, keşifler ile ilgili kitaplar, hikaye ve roman tarzında yazınlar bulunuyor bir bölümde. Kartondan bir tren ve gemi de vardı. Tabi çocukların boyuna uygun masa ve sandalyeler...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir başka bölümde süreli yayınlar (dergiler) bulunuyordu. Çeşit çok fazla değil fakat hiç yoktan iyidir... İlginç bir nokta, Bakanlık Suriyeli ziyaretçilerin faydalanması için Arapça çocuk kitapları da göndermiş. Gerçi şu an için Suriyeli bir ziyaretçi de yokmuş ama... Belki olur... İngilizce kaynak kitap var mı diye sormak hiç aklıma gelmemiş bu arada:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Kütüphanede sanıyorum bilgisayar oyunu oynama imkanı da oluyor. İnternet kullanımı da pek tabi...<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Bizim miniko oyun alanında bowling oynamayı çok sevdi. Topu atıp, labutları devirdikçe kahkahalarla güldü:) Deviremeyince de "aa ooooo" diye şaşırıp, yine güldü:) Ahşap yapbozları, bultakları oynadı. Kitaplara da baktı, elledi. Ama aklı oyunda kaldı:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kütüphanenin Selimiye Cami'ne bitişik küçük bir bahçesi var. Ağacın koyu gölgesindeki banklar, nefes almak için oldukça güzel. Kütüphaneyle alakalı beğendiğim ve eleştireceğim bazı şeyler olacak. Öncelikle beğendiğim yönleri yazayım:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
> Bir kamu kurumuna bağlı olmasına rağmen hafta sonları da hizmet veriyor olmaları çok güzel. (Cumartesi, pazar dahil çalışma saatleri 08:00-20:30 arası).<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
> O gün görevli olan hanım o kadar ilgiliydi ki... İçten ve samimi, kitapları seven bir kütüphane görevlisiyle tanışmak beni çok mutlu etti. Kısa ama tatlı bir muhabbet etme imkanımız da oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
> 0-6 yaş öncesi için bölüm bulundurmaları taktire şayan. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı olarak bu içerikle hizmet veren sadece 3 adet çocuk kütüphanesi varmış şu an maalesef (diğer ikisi Ankara ve İzmir'de imiş).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
> Bina tarihi olması sebebi ile insana daha da bir cazip geliyor. Üst kat daha çok güneş alıyor, aydınlık ve ferah.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Şimdi de (bana göre) geliştirilmesi gereken yönlerini paylaşmak istiyorum.<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
>> Kitapların ve süreli yayınların çeşitliği artırılmalı kanaatindeyim. Dediğim gibi, zamanımızın çoğunu anaokulu öncesi yaş grubuna ayrılan bölümde geçirdik. Daha büyük yaş grupları için kitap çeşitliliği yeterlidir belki, bilemiyorum ama bizim baktığımız bölümdeki çeşitlilik oldukça az geldi bize. Elimizde emsali olan kitaplardı çoğu. O sebeple bizim minnoşa oyun daha cazip geldi. Yoksa D&R'ye falan gittiğimizde kıyameti koparıyor çocuk kitapları bölümünden çıktığımızda. Hareketli kitaplar, dokun-hisset türündeki duyusal kitaplar bebeklerin çok ilgisini çekiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
>> Kitap çeşitliliği konusundaki düşüncelerimi görevli hanımla paylaştım. Satın alınmasını istediğimiz kitaplar için talepte bulunabilir miyiz diye sordum ve olumlu yanıt aldım. Beğendiğim bir kaç seriyi ve yayınevini belirttim, o da not aldı sağolsun. Ama satın alma ve tedarik süreci oldukça uzun sürecek tabi. Bir kamu kurumunun malzeme almak için ihaleye çıkması, sürecin tamamlanması... oldukça uzun bir zaman dilimini kapsayacaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
>> Oyun alanı, oyuncaklar ve kitapların biraz daha hijyenik olmasını beklerdim. Söz konusu çocuklar olunca temiz tutmak zordur, anlıyorum. Amma ve lakin temiz olması da bir gerekliliktir.<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
>> Görevli hanım, okulların tatil döneminde olmasından ötürü kütüphanenin nispeten sakin olduğunu belirtti. Bana göre, durum tam tersi olmalı aslında. Çocukların boş (?) olan vakitlerinde kütüphaneye gelmesi ne kadar güzel. Tabi bunun için o mekanların cazip halde olması lazım. Belki de aktiviteler düzenleyip, duyurular yapılması lazım?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kütüphanelerin artık döneme ayak uydurup, kendilerini yenilemeleri gerekiyor kanaatindeyim. Bilhassa halkın ilk etapta ziyarete edebileceği nitelikte olan, İl Halk Kütüphaneleri ve belediyelere bağlı kütüphanelerin. Çünkü o binalar, o kitaplar ücretsiz birer bilgi kaynağı. İnsanların etkileşimde bulunup, fikir alışverişi yapabilecekleri sosyal ve yaşayan mekanlar. Bir kıpırdanma, çeşitli aktiviteler düzenleme dalgası var. Taktir ediyorum (kutupanne.com sitesi bu konuda fikir verebilir).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/7gaLs5UFnyU/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/7gaLs5UFnyU?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Selimiye Çocuk Kütüphanesi ile ilgili olarak bu videoyu izleyebilirsiniz. Fotoğraf ve istatistiki bir takım bilgi için de <a href="http://www.kutupanne.com/2016/12/istanbul-uskudar-selimiye-cocuk-kutuphanesi/">kutupanne.com </a>sitesini ziyaret edebilirsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Nasreddin Hoca Çocuk Kütüphanesi var tarafımızca ziyaret edilecek olan. Bakalım oraya yolumuz ne zaman düşer. Düşünce sizin de haberiniz olur mutlaka;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<i>Beni Instagram'da <a href="https://www.instagram.com/birdunyafikir/">@birdunyafikir</a> hesabından takip edebilirsiniz...</i></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-75452350515777655132017-08-16T13:17:00.000+03:002017-08-16T13:17:50.419+03:00İSTİFÇİ YAŞANTIMDAN NASIL KURTULUYORUM?<div style="text-align: justify;">
Belki doğum yaptığım, belki doğum sebebi ile iş yaşantısına ara verip evde vakit geçirmek durumunda kaldığım, belki yaşantımın 10 yıllık bir zaman dilimini daha tamamlamış olmak, belki de mantık olarak yeni bir düzeye evrilmem sebebi ile hayatımda pek çok şeyi daha çok gözlemler, daha çok sorgular ve daha çok çözüm yolu arar oldum. Uzunca bir zamandır çok fazla düşündüğüm, çok fazla şeyi değiştirmeye çalıştığım ve girişimde de bulunduğum için, öncelikle hangisini paylaşacağım, hangisini yazacağım konusunda kararsız kaldım aslında. Ama birincil olarak, pek çoğumuzun ortak noktası olduğunu düşündüğüm <b>istifçi yaşam tarzı</b> hakkında yazmaya niyetlendim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>İstifçi </i>kelimesinin Türk Dil Kurumu'nun Büyük Türkçe Sözlük'teki anlamı; <i>stokçu</i>. Stokçu ne yapar? Biriktirir. Tutar. Saklar. Ben de bir dönem -hatta uzunca bir dönem- aynen öyle yaptım. Çalıştığım dönem evde vakit geçirmeye pek vaktim olmuyordu. Zaten İstanbul'da işten çıkıp eve gelmek, yemek, dinlenmek, uyumak derken gün hemen geceye kavuşuveriyor. Hafta sonu azıcık gezeyim, biraz ev işi yapayım, biraz da dinleneyim derken yeni bir hafta göz açıp kapayıncaya kadar kapıya dayanıveriyor. Aslında alışveriş delisi bir insan değilim. İndirim yazısını gördüm diye beğendiğim şeyleri hemen alıvermem. Düşünürüm ihtiyacım var mı, nerede nasıl kullanırım diye. Lakin böyle olmasına rağmen evin içinde hep bir kalabalık, hep bir eşya, hep bir bunalma hali geliyordu bana. Alışveriş meraklısı olmasam da, evdeki eşyaların artış göstermesinde etkisi olan bazı faktörler vardı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mesela;</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Annem-ablam ve benim aramda bir <b>eşya döngüsü </b>vardır. Hediyeleştiğimiz için anısı olan eşya çoktur evlerimizde. Yada birimizin kullandığı (ev eşyası, süs, kıyafet, vb.) bir eşya, diğerine transfer olur. Ablama artık dar gelen, ama aldığı dönemde ciddi bir meblağ ödediği yada özel diktirdiği bir tunik, benim dolabımda kendine yer bulur. Yada bazanın altında... Yada <i>gün gelir nasıl olsa kullanırım </i>mantığı ile sakladığım zibilyon tane eşyanın yanında bir yerlerde...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Bana <b>hediye </b>gelen ama kullanmaya pek de hevesle olmadığım bazı şeyler de yer kaplardı mesela evde (bilhassa düğünümüzde gelen hediyelerden epey bir eşya bazalı kanepenin altını oldukça işgal etmişti. Bir sürü Borcam (bence Borcam'ın hediye olarak götürülmesi yasaklanmalı memlekette:), havlu, kahve fincanı,... nöbet tutuyordu koltuk takımının bazasında...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
- <b>Fazla kıyafet</b>, hemen herkesin başını ağrıtan bir meseledir sanırım... Zaman zaman eleme yapsam da, illa ki bir fazlalık çıkar.<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
- <b>Kitaplarım </b>çok değerlidir benim. Evde en sevdiğim bölümdür kitaplıklar. Küçüklü büyüklü dizi dizi ciltlere bakınca çok mutlu olurum. Ama hayat okuduğum kitabı ikinci kez okuyacak kadar uzun değil diye düşündürtüyor artık bana (tamam, bazı kitaplar hariç olabilir).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- <b>Sağda solda gezen</b> faturalar, aidat makbuzları, fişler, bir zaman önemi olan ama artık önemi yitirmiş olan notlar, nereye atılacağı-ne yapılacağı bir türlü bilinemeyen "şey"ler (evet, "şey" kelimesi, durumun tam karşılığı oluyor)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Mutfakta dolapları açınca <b>insanın üzerine devrilecek kadar çok olan </b>kap-kacak-saklama kabı-kuru bakliyat-falan filan...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aayy, yazarken içim daraldı! Yazdıklarım bir solukta aklımda gelenler. Bunun dışında daha biiiiiiir sürü gereksiz şey vardı evde bir türlü kıyıp atamadığım, satamadığım, veremediğim.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd857YJ7FwuHqovWXTkzOMkKLMvBYrcjc5bC_c8KhP-QPCT-rKUE2292iM39oRZJFjpjvS8RzwJpESj1eDh7mv-ZnzMqpqtGtavXPnkMqwFXEXIFSEOwQEnVpZ2hDksLQoKg230VT54yk/s1600/istif%25C3%25A7ilik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="248" data-original-width="203" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd857YJ7FwuHqovWXTkzOMkKLMvBYrcjc5bC_c8KhP-QPCT-rKUE2292iM39oRZJFjpjvS8RzwJpESj1eDh7mv-ZnzMqpqtGtavXPnkMqwFXEXIFSEOwQEnVpZ2hDksLQoKg230VT54yk/s1600/istif%25C3%25A7ilik.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu kalabalık beni hep rahatsız ediyordu. Aslında evdeki kalabalığı yetersiz olan dolap sayımıza yükleyerek kendimi rahatlatmak istesem de bilinç altım evde güzel bir ayıklama yapmam gerektiğini söylüyordu hep. Ben bu ayıklama işini sürekli ertelerken, bir gün bebeğimiz olacağını öğrendik. Bebek... Eve yeni gelecek bir birey. Pek tabi onun için bir oda. Odada mobilyaları, sevimli eşyaları, minnak kıyafetleri... İyi ama, ben evde yer yok derken, bir odayı boşaltıp nasıl yeni eşyalar sığdırabilirdim? İşim gerçekten zordu. Çünkü ilk aylar ciddi mide bulantılarıyla gözüm hiçbir şey görmüyordu. Mide bulantılarından kurtulup, ikinci 3 aylık periyota geçtiğimizde sıcaklar bastı, yaz tatili oldu, memlekete gittim geldim, yatılı misafirler geldi derken yine istediğim ayıklama işini yapamadım. Ama kafam sürekli dolu! Çocuğa bir türlü oda hazırlayamıyorum! Son aylara gelince zaten gezip dolaşacak mecal kalmadı. Derken ben gönlüme göre bir oda hazırlayamadan kaldım mı ortada? Gönlümü ferahlatan tek nokta şuydu; yeğenim için kullanılan hasır sepet, bebeğin mobil odasıydı gözümde. Nerede yatarsak taşıyabileceğimiz, özel bir odaya gereksinim duymadan kullanabileceğimiz bir unsurdu bizim için. Bebek biraz büyüyüp, ben rahata erip, çocuğun huyunu suyunu biraz öğrenince evi boşaltacak ve gönlüme göre bir oda hazırlayabilecektim. Ama işler hiç de öyle gelişmedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Doğum sonrası -özellikle önceden çalışan annelerde gelişen ve amiyane tabirle- evde durunca kafayı yeme eşiğine gelme sendromu bende muazzam bir şekilde gelişti maalesef. Aylarca kendime gelemedim, evde durmaktan bunaldım, kendi evimi bırakıp resmen annemlere yerleştim (bildiğiniz yerleştim ama... ve annemler bizden farklı bir şehirde yaşıyor...) Eşim her hafta sonu bizi görmeye geliyor, ben husursuzum, ev yine üstüme gelecek diye eve dönmek istemiyorum falan... Korkunç bir dönemdi... Allah razı olsun, haklarını ödeyemem, ailem ve eşim öyle çok sabrettiler ki bana... Şu an fark ediyorum ki evde durmak istemememin en temel sebebi, evin üstüme üstüme gelmesi. Evdeki ve dahi ona bağlı olarak kafamdaki karmaşa. Bebeğe güzel bir oda hazırlayamamış olmanın verdiği huzursuzluk (Süslü püslü bir oda değil kastettiğim. Ona özel bir alan oluşturamamış olmamdı. Bunda pek çok unsur vardı aslında. Ev dardı, bazalı mobilyaya ihtiyaç vardı, ailelerimiz şehir dışında olduğu için o mobilyalara ihtiyacım vardı, onları gözden çıkaramadığım için bebeğe hangi odayı boşaltabilirdim? Küçük ve sevimli mobilyalar mı almalıydım bebeğim için yoksa uzun yıllar kullanabileceği mobilyalar mı olmalıydı? gibi bir sürü şey beni çok bunalttı.) Epey uzunca bir aradan sonra aslında bu durumun lehimize gelişeceğinden haberim yoktu ama tabi (sanırım bebek odası ve bebekli bir aile için uygun ev tasarımı konusu ayrı bir yazı konusu olacak)...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Böyle böyle derken zaman geçti. Deli gibi düşünüyorum ne yapmalıyım diye. Evi boşaltacağım, tamam, ama vaktim yok! Bebek her şeyi ile bana bağlı... Uyku, beslenme, oyun... Geceleri zaten bölük pörçük uyuyorum... Derken önceden duyduğum <b>Derle</b>,<b>Topla</b>, <b>Rahatla </b>isimli kitap geldi aklıma. Yorumlarını okudum, kitabı yorumlayan blogları araştırdım. Niyetim kitabı alıp okumaktı fakat pek çok yerde kitabın bir çok noktada tekrara düştüğünü okuyunca ve blog yazılarından, yorumlardan ana fikri anlayınca okumaktan vazgeçtim. Çıkan sonuç şuydu; bir eşya sana artık mutluluk vermiyorsa, ortamında bulundurma! Eşyalarına, anılarına deli gibi bağlı olan ve istifçilik yapan ben için bu ilk dönüm noktası oldu. İlk diyorum, çünkü aklımı kurcalayan farklı noktalar da vardı. Mesela evdeki koyu renkli pek çok mobilya (evlenirken genellikle bekarlık döneminde kullandığımız eşyaları birleştirerek kurduk evimizi... daha doğrusu benim zaten oturmakta olduğum eve entegre ettik desem daha doğru). Daha uygun bir ev bulup taşındığımızda eşyalarımızı değiştiririz diye düşünmüştük hep. Ama o daha uygun evi bir türlü bulamadık henüz:) İdare etme mantığı artık yolun sonuna gelmişti benim için. Yeterince idare etmiştim ama artık dayanacak halim kalmamıştı. Evin düzeni de bebek için çok uygun değildi. Ev dar, eşyalar büyük olunca çocuğun rahatça oynayacağı bir yer bulmak zor olacaktı. O yüzden mobilyalar da değişmeliydi (en azından bir kısmı). Hem artık daha sade, daha doğal bir ev yaşantısı istiyordum. Mesela baza olmamalıydı evde, fazla eşya da tabi... E ben çalışmıyorum şu an, kaldık bir maaş. Mobilya diyorum, değiştirmek diyorum, çoğunu diyorum... Masraf kapıda... Ama devir ekonomi devri. Peki ne yapmalı? İşin şakası bir yana, Allah'a şükür şu an için tek maaş kalsak da mantıklı bir plan dahilinde istediğimiz eşyaları alabilecek durumdayız. Fakat hep yeni mi tüketmemiz gerekiyor? Aldığımız her sıfır ürün için enerji ve doğal kaynak sarfiyatı, nakliye esnasında çıkan emisyon ve çevre kirliliği gibi hususları da daha çok göz önünde bulunduruyorum artık. Şunu da eklemekte fayda görüyorum; (konudan konuya geçiyormuş gibi oluyor ama hepsi birbiriyle bağımlı benim gözümde, o yüzden eklemek istiyorum) bebek büyürken okuduğum kitaplar, bloklar, internet siteleri vasıtasıyla sürekli olarak bir yandan da bebek için uygun bir oda ve ev dizaynı nasıl olmalı, evde eğitim nasıl verilmeli gibi şeyleri incelerken <b>yabanelma </b>blogunda okuduğum <a href="http://www.yabanelma.com/2016/08/okulsuzluk-10-bolum-okulsuz-hayat-icin-duzenlemeler-ve-ev-hayati/">şu </a>yazı ile aklımda şimşekler çaktı, fikirler uçuşmaya başladı. Sade, çocuklu bir aileye uygun, mümkün olan en az masrafla ama en fonksiyonel evi oluşturmaya dair bir sürü şey şekillenmeye başladı aklımda. Fotoğraflara bakmaya doyamadım. Kitaplar, sade ama hoş mobilyalar, ahşap oyuncaklar, doğal bir yaşam... İstediğim buydu işte benim! Hiç unutmuyorum o yazıyı okuduğum geceyi... Normalde çoktan yatıp uyumam gerekiyordu ertesi gün bebeğin enerjisine eşlik edebilmek için:) Ama yok, kalbim nasıl çarpıyor, nasıl heyecanlanıyorum? Anlatamam:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtEfWItlTNX74MLL_GyweTM2MoKd6Rz6TbjGJFIWOxqn3hlv3qb7PuD_0O-MxHBN_aZCtABrKJL_BSqwadhsC-x_CsySCtU2ubue9rKbn6blEAPPkEUCcjgTTkGAItRI9HemsczYDwIow/s1600/ev-esya.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="200" data-original-width="200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtEfWItlTNX74MLL_GyweTM2MoKd6Rz6TbjGJFIWOxqn3hlv3qb7PuD_0O-MxHBN_aZCtABrKJL_BSqwadhsC-x_CsySCtU2ubue9rKbn6blEAPPkEUCcjgTTkGAItRI9HemsczYDwIow/s320/ev-esya.png" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En temelde yapmam gereken şeyi biliyordum; </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Evde gereksiz ne varsa (beni huzursuz eden-anısı var diye sakladığım ama kullanmadığım, dar gelen/kullanmayacağım kıyafetler, gereksiz notlar/fişler/vs., plastik saklama kapları, lüzumsuz mutfak gereçleri) elenecek. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Satılabilecek olanlar satılacak. İhtiyaç sahiplerine verilebilecek olanlar verilecek. Kitaplar (bir kısmı tabi) satılacak yada bağışlanacak. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ve yavaş yavaş girişimlere başladık. Yaz döneminde eve dönmüş ve ayıklama işini kısmen yapmıştım ama yeterli değildi. Detaylı ayıklama ve eşyaları satma işine karar verdiğimizde ise annemlerde kalıyordum yine. Eşimle sürekli yazışarak, telefonla konuşarak bazı işleri halletmeye çalıştık. Mesela dolaptaki çantalarımın fotoğrafını gönderiyordu bana. Ben de söylüyordum, şunu şunu kullanmayacağım, yeğenim istiyor, gelirken getirir misin, ona vereceğim falan gibi... Satmaya karar verdiğimiz eşyaları fotoğraflıyordu yine eşim. Ben de <b>sahibinden</b>.<b>com </b>ve <b>letgo </b>gibi sitelere yüklüyordum. Gelen mesajlara cevap verip, epeyce bir şeyi elimizden çıkardık. Halen satışta olan ürünlerimiz de var. Bununla birlikte almamız gereken mobilyalar da vardı tabi. Bahsettiğim sitelerden ciddi ve sıkı biçimde ürün araştırdım, takipledim, pazarlık yaptım ve gönlüme göre temiz, güzel bir kaç parça eşyayı aldık. Biz eve dönmeden eşim bir arkadaşımızla onları aldı (aldıklarımız dolap, şifonyer gibi ürünler) ve kurdu. Bence harika oldular! :) Sıfırlarını alacağımız fiyatın yarısına, istediğimiz eşyaları almış olduk. Şunu kabul ediyorum, sıfır ürünle kıyaslanmaz elbette. Küçük çizikleri falan olabiliyor. Ama biz bebekli ve kiracı bir aileyiz. Bebek büyürken zaten kısmen hasar görüyor eşyalar. Ne zaman taşınacağımız da belli değil. Temiz olduktan sonra bir takım ürünü ikinci el kullanmayı çok mantıklı buluyorum artık. Öyle şeyler düşüyor ki o sitelere, insan şaşırıyor! Akla hayale gelmeyecek semtlerden alış-satış yapan bir sürü insan var. Önceden hiç aklıma gelmezdi doğrusu:) Ama sıkı takiplemek lazım... Yurt dışında pek meşhur olan <i>garage sale </i>durumu aslında bir nevi. Başkasının işine yaramayan bir şey sizin açınızdan oldukça iş gören bir unsur olabiliyor, yada sizin gözden çıkardığınız bir ürün başkasının oldukça işine yarayabiliyor.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK4UuX8Yx1S9KIKryHWrLvIDiJ70n3rYM3iKGXlN2oZpIJUyHoLK9CpBjcB9FmyWGx2WHt56879aXvd3L30RCOfeH9fGdXEULJAHC7NjA4wl7DktdOdx-JVYJ3yPL0afDY2O0Vftm7sv8/s1600/secondhand.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1419" data-original-width="1419" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK4UuX8Yx1S9KIKryHWrLvIDiJ70n3rYM3iKGXlN2oZpIJUyHoLK9CpBjcB9FmyWGx2WHt56879aXvd3L30RCOfeH9fGdXEULJAHC7NjA4wl7DktdOdx-JVYJ3yPL0afDY2O0Vftm7sv8/s320/secondhand.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
İhtiyaç sahiplerine verilebilecek bazı eşyalarımızı <a href="http://birdunyafikir.blogspot.com.tr/2014/04/fazla-esyalariniz-baskalarinin.html">bu </a>yazımda daha önceden de yazdığım üzere belediyeye teslim ettik. Aslında yolun başındayım henüz. Aklımda planım hazır. Bebeğim uyuduğunda vakit buldukça eşinmeye devam ediyorum evde:) Öyle şeyler çıkıyor ki sakladığım... Aayyy:) Mutfak olayına henüz vakıf değilim, onu sona bıraktım. Ama elime geçtikçe atıyorum bir sürü şeyi...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşte böyle... Arınmaya, huzur bulmaya ihtiyacım varmış. Az tüketim, az eşya, doğal kaynakların az tüketimi ve az eşyanın getirdiği mutluluk. İşi azalıyor insanın. Evde enerji daha rahat geziyor. Dolabı açınca üzerinize devrilecekmiş gibi olmuyor. Gerçekten, arınmak güzel şey... İçinizdeki sıkıntının sebebi gereksiz eşyalarınız olabilir. Bence iç sesinizi bir dinleyin;)</div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-25682818383168207252017-07-12T15:28:00.000+03:002017-07-12T16:21:15.775+03:00KANAVİÇELİ ABAJUR/AVİZE YAPIMI<div style="text-align: justify;">
Bebeğimizin odası için abajur/avize arayışlarım sırasında aklımda olan bir model vardı. IKEA'nın eski bir ürünü aslında; nakışlı, kuşlu, dallı, renkli menkli sevimli bir abajur... Ablam yeğenimin odası için aldığında bayılmıştım. Ammavelakin o ürünü bir daha IKEA'da bulamadım. İnternette epeyce araştırdım, nafile... Farklı markaların nakışlı ürünlerini inceledim. Bir üründe nakış işin içine girince, fiyat otomatik olarak 1.5 kat falan artıyor sanırım. Tam gönlüme göre olmasa da bir abajuru kestirdim gözüme. Denizci temalı, üstünde gemi, deniz feneri, su taşından yapılmış dalga ve mavi kumaştan bir deniz. Nakışla bir şeyler de yazılmıştı üzerine ama ne yazılı olduğunu anımsayamıyorum şu an. Sipariş verdik ama içime de tam sinmedi. Abajurun ebatları sanki odamıza büyük gelecek gibi hissediyordum. Fiyatı da biraz fazla gelmişti aslında, geçen yaz 90 tl idi. Derken abajur eve geldi, merakla hemen açtık ve duvara astık. I ı... Olmamıştı. Düşündüğüm gibi, odamız için büyüktü. Zaten fiyatı da fazlaydı. Dedim, iade edelim biz bunu. E peki benim <b>nakışlı abajur </b>hevesim ne olacak? Annem de bizdeydi. Düşündük taşındık. Dedim, beyaz bir abajur alsak... Üzerine kanaviçeden istediğim motifleri işlesem ve kanaviçe kumaşını abajura bir şekilde sabitlesek? Neden olmasın dedi annem. Gittik KOÇTAŞ'tan beyaz bir abajur aldık 45 tl'ye. Ebatları öncekine oranla daha küçük... Oh mis... Lambayı takmak ve abajuru duvara sabitlemek için olan aparat abajurdan ayrı satılıyor. Yalan olmasın, o da 20 tl idi sanırım. Aldık onu da. Mevzu işleme kısmında tabi... Öncelikle hangi motifleri işlesem diye düşündüm. Yelkenli, çapa ve deniz fenerinde karar kıldım. İnternet derya deniz. Bir sürü motif şablonu var. Ama önemli olan, işlediğim zaman ebatlarının abajur üzerinde birbirleri ile uyumlu olması. Motiflerdeki çarpıların sayılarıyla oynamam gerekti. Bazı yerlerde artırdım, bazı yerlerde genişlettim. Bazı yerlerini de uydurdum:)</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVk8IeRT3TEVkx74R3hk141ZQR5Duv84yovsu-NFH9RqdqKTXRIC1c_NstjoYcwhYsj57K8w-iszG2ugb9SMcBd64lr4g6E5YbE0UPTT4qwsfa_xr5EGpwsju3Qdv4W5dceOub_fcIVK0/s1600/kanaviceli_abajur.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1286" data-original-width="1600" height="513" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVk8IeRT3TEVkx74R3hk141ZQR5Duv84yovsu-NFH9RqdqKTXRIC1c_NstjoYcwhYsj57K8w-iszG2ugb9SMcBd64lr4g6E5YbE0UPTT4qwsfa_xr5EGpwsju3Qdv4W5dceOub_fcIVK0/s640/kanaviceli_abajur.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
Belki işlemek isteyen olur, motifleri tek tek yakından ekleyeyim.</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2gQc_WGh-i4VKzbGUctrh_t63ZKDqKIjX8UCmu2W0PdM_bKReTtUj2qeY-ypeAq8Ftj2ny0ByKyksbbN-qCKBTdsArrhlgfrD-PirK0ID-rfN56Dc6zLFOFW5WuAxTYjdVl91Q6IcJRY/s1600/kanaviceli_abajur_3.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2gQc_WGh-i4VKzbGUctrh_t63ZKDqKIjX8UCmu2W0PdM_bKReTtUj2qeY-ypeAq8Ftj2ny0ByKyksbbN-qCKBTdsArrhlgfrD-PirK0ID-rfN56Dc6zLFOFW5WuAxTYjdVl91Q6IcJRY/s640/kanaviceli_abajur_3.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
Yelkenliyi işlerken epeyce uydurduğumu söylemem lazım:) Başka türlü denk getiremedim:)</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPKyqpF_7XYBIrJqYn_md7h_Xtfirar7JNj9PIes9VwRJN1PA3GICXP4FrCJYRl9nhmYQbD9ZY1Lpnh9nhyxcdQ0EqfkVHPRak7xjpZ1CduZbeUNEUUTJa00S3gy7rMLghs_jGyBIEnoY/s1600/kanaviceli_abajur_2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPKyqpF_7XYBIrJqYn_md7h_Xtfirar7JNj9PIes9VwRJN1PA3GICXP4FrCJYRl9nhmYQbD9ZY1Lpnh9nhyxcdQ0EqfkVHPRak7xjpZ1CduZbeUNEUUTJa00S3gy7rMLghs_jGyBIEnoY/s640/kanaviceli_abajur_2.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
Çapayı sanırım orijinal sayılarıyla işlemiştim.</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2SBTNmgQCMJBgQBKt5JjOjJw6hMRuYJgLIzlzynrWrS8W2GtCqN0PyHl6bAckuIlmdctk9Bbp1aNmFutlhnpw13alYuPuQz-BpxEQ0Bv6Vl9W0Uo3rGN-P1_qshuzcW7fg9G0TCYCKys/s1600/kanaviceli_abajur1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2SBTNmgQCMJBgQBKt5JjOjJw6hMRuYJgLIzlzynrWrS8W2GtCqN0PyHl6bAckuIlmdctk9Bbp1aNmFutlhnpw13alYuPuQz-BpxEQ0Bv6Vl9W0Uo3rGN-P1_qshuzcW7fg9G0TCYCKys/s640/kanaviceli_abajur1.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
Bu arkadaş da deniz fenerimiz...</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
İşlemeleri yaptıktan sonra etamin kumaşının çevresini hafif fırçıttım. Kumaş beyaz, abajur beyaz, biraz renk olsun diye de kumaşın kenar kısımlarına basit şeritler işledim. Motifleri sıcak silikon tabancası ile abajura yapıştırdım. Tam hayalindeki gibi oldu mu Beyza derseniz, cık derim. Ama elimden gelen bu kadarı oldu:) Abajur tam silindir şeklinde olsa, üzerinde çalışmak daha kolay olurdu. Alırken onu hesap edememişim. Bizimki yukarıdan aşağıya genişlediği için, bir şey yapıştırmak biraz güç. Mavi kumaşla deniz yapılabilirdi mesela, ama kumaş her noktada eşit dönmeyeceği için problem olur diye hiç girmedim o işlere. El emeğimi kullanmak güzel bir şey ama, onu inkar edemem. Maliyet olarak da daha uygun oldu tabi. Ha el emeğinin karşılığı yok, o ayrı;) Tamamlayıp asalı 1 sene oldu olacak neredeyse. Yazmaya ancak fırsatım oldu. Küçük de olsa bir fikir vermiştir umarım;)<br />
<br />
Instagram'da <b><a href="https://www.instagram.com/birdunyafikir/">@birdunyafikir</a> </b>hesabından takip edebilirsiniz...</div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-41249384982244283352017-07-10T16:35:00.002+03:002017-07-10T16:35:51.093+03:00BEBEK YATAĞI SEÇME GÜÇLÜĞÜ<div style="text-align: justify;">
İnsan bebek sahibi olacağını öğrenip hazırlık aşamasına geçtiği anda, o güne kadar hiç de ilgi alanına girmeyen pek çok şey artık odak noktası oluyor. Temin edilmesi gereken bir sürü şey sizi bekliyor. Satın alma konusunda bizi en çok zorlayan elemanlar <i>yatak</i>, <i>bebek arabası</i>, <i>ev tipi ana kucağı</i> ve <i>oto koltuğu</i> olmuştu. Modeller, ürün kaliteleri ve fiyatlar arasında epeyce fark oluyor tabi. Tüm araştırmalarımız, mağaza mağaza gezip tozmalarımız, ürün yorumlarını okumalarımız ve satış görevlileri ile fikir alışverişlerimiz neticesinde ben şu kanıya vardım; ilk olarak üründe bulunmasını istediğiniz önceliği kafanızda belirleyin. Çünkü bu ürün gruplarında en iyi diye bir şey yok. İhtiyacınızı maksimum şekilde sağlayan ürün, en iyi ürün. O üründe dahi "şurası da şöyle olsa iyi olurmuş" diyebileceğiniz şeyler olabiliyor zira. </div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Yukarıda da belirttiğim gibi, alma arefesinde internetten oldukça araştırma yaptık eşimle. Ürün yorumlarını, blogları okuduk. Tecrübeyi paylaşmak önemli. Bu sebeple belki arayış içinde olan, fikir edinmek isteyen birilerine bir nebze faydası olabilir düşüncesi ve tabiri caizse internete olan vefa borcumu ödemek adına <b>bebek yatağı seçimi</b>mizi nasıl yaptığımız konusundaki tecrübelerimi paylaşmak istedim.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Öncelikle şunu söyleyeyim; bebeğimiz doğmadan önceki düşüncemiz, onunla aynı odada uyumak yönünde idi. Aslında bebek doğmadan önce öyle süslü püslü, cici mobilyalı bir oda da hazırlamadık. Yanımızda yatabileceği bir yatak ayarlayabilmek ilk etapta işimizi görecek diye düşündük. Bebeğin karakterini biraz daha tanıyıp anlayınca, ona göre bir oda planlaması yaparız dedik. Ablamın bana bir önerisi oldu. Yeğenim için alınan çok şirin bir hasır sepet vardı. İçine pamuk yatak da diktirilmişti. Bu seyyar yatağın ilk aylar için kullanım açısından bize rahatlık sağlayacağını düşündük. Hafif olduğu için taşıması kolaydı, pamuk da sağlıklı bir malzeme olduğu için bebeğimiz rahat eder diye düşündük. İlk aylar için çözümümüz hazır diye geçse de içimizden, arayışlarımız devam etti. Acaba park yatak mı alsak diye epeyce bir bakındık. Joker, Ebebek gibi büyük bebek mağazalarının yanı sıra şu an adını anımsamadığım bir sürü dükkanı defalarca gezdik. Ebebek mağazasındaki <b>Joie Illusion </b>park yatak pek bir gözümde kalsa da bir türlü emin olamadım. Bebeği kucaklayıp o yatağın içine koymak, bebek ağırlaştıkça, ilerleyen aylarda benim açımdan sıkıntı olur diye düşündüm hep ve bir türlü "evet,bu olsun" diyemedim. Nihai kararımız, ilk 4-5 ay için sepet yatağımızı kullanmak yönünde oldu.</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjS9-LGhysIAHpQWLdCuBaWQdpggENRpEoxiq9UucA-GkRV88MfrrMH2-aW4DxSH5p_VuZdef6IWr8-UMWjV_Qt6UM9Os0hpN8wDKT1kwGDF_rQ-CZhnoiSVKt5aPtxyYtnzJgiWT497dU/s1600/has%25C4%25B1r_bebek_sepeti.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjS9-LGhysIAHpQWLdCuBaWQdpggENRpEoxiq9UucA-GkRV88MfrrMH2-aW4DxSH5p_VuZdef6IWr8-UMWjV_Qt6UM9Os0hpN8wDKT1kwGDF_rQ-CZhnoiSVKt5aPtxyYtnzJgiWT497dU/s400/has%25C4%25B1r_bebek_sepeti.JPG" width="400" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Konu bebek olunca planlar pek tutmuyor:) Hastaneden çıkıp eve geldik ve bebeğimiz bu yatakta sadece 40 gün yatabildi. Çünkü biz 15 günlüğüne diye gidip, aylarca annemlerde kalmak durumunda kaldık. Evimize tekrar döndüğümüzde bebeğimiz emekliyordu ve boyu artık bu sepete tabi ki sığmıyordu:) Hal böyle olunca "e bu çocuk şimdi nerede yatacak?" mevzusu bir kez daha gündemimize oturdu. Yine mağaza dolaşmalar falan derken, farklı şeyler almak için gittiğimiz İSTOÇ'ta fikir edinelim diye baktığımız bir park yatağın içine bakmak için eğilmemle birlikte aldığım plastik kokusu neticesinde asla park yatak almamaya karar verdim. Tabi şunu da eklemem lazım, bu zaman sürecinde bebekli bir evin dizaynı nasıl olmalı, çocuk gelişimi açısından bebek mobilyalarında nelere dikkat edilmeli gibi konular hakkında çok okudum. Ve şu nokta, o andan itibaren benim için yol gösterici oldu: çocuğa ait eşyalar, onun kolaylıkla erişebileceği yükseklikte olmalı ki çocuk ihtiyaçlarını başkalarına muhtaç olmadan karşılayabilsin (evet, Montessori Metodu:) Ve kullanılan eşyalar mümkün mertebe doğal malzemeden oluşsun (ahşap mobilyalar bana iyice göz kırpmaya başlamıştı). Hal böyle olunca, biz de basit ve beşik tarzında, hafif bir ürün alalım, sonrasında yer yatağına geçiş yaparız dedik. <b><a href="https://www.joker.com.tr/urun/agashi-sallanan-moduler-besik-capali-60x120-81441">Agashi</a> </b>marka beyaz bir beşik aldık. Bizim aldığımız dönemde (2016 yazı) piyasaya yeni giriyorlardı. Şu an Joker mağazalarında bizim aldığımız fiyatın epeyce altına satılıyor;) Yapboz gibi bir yatak, çivi falan gibi bağlantı elemanları yok. Parçalar birbirine plastik apartlar ile tutturuluyor. Tekerlek çıkarıldığı zaman beşik gibi sallanabiliyor. Pratik, hafif bir ürün. Her ne kadar yatağın kullanım süresi için 6 yaşa kadar uygun dense de bebeğin boyu uzadıkça yatağın korkuluklarını aşma hevesi artıyor. Kilo aldıkça, yatağın içinde dönerken de biraz ses çıkıyor (yatak hafif çünkü). İkea beşiklerinde de aynı problem var diye okumuştum. Ama 1.5-2 yaşa kadar idare eder. Zaten o vakitten sonra da bebek düşebileceği gerekçesi ile yüksekte yatmamalı bence.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxfITtzaeGhLanUzYgWSU73JFvHHrBQTgzhdx-Xw4YMxJoN3csKDGQxKPy7gJMgyAkkDppfherv-_WUkGSorp9CQOMPmyldzk36fhLNBMLGQwxYL7c7AqO4ECAUJYrSCR0bjJgJ0s3n2U/s1600/agashi.capali.besik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="550" data-original-width="447" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxfITtzaeGhLanUzYgWSU73JFvHHrBQTgzhdx-Xw4YMxJoN3csKDGQxKPy7gJMgyAkkDppfherv-_WUkGSorp9CQOMPmyldzk36fhLNBMLGQwxYL7c7AqO4ECAUJYrSCR0bjJgJ0s3n2U/s400/agashi.capali.besik.jpg" width="325" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Bu yatağı da çok uzun kullanmak nasip olmadı bize:) Bitip tükenmek bilmeyen göçebelik hayatımız sebebi ile yavrucağızım 4 ay belki yattı herhalde. Bu yatağın bir dezavantajı, bebek başını vurmasın diye beşik koruma kullanıldığında, çocuğun çok terlemesi... Bizim bebek çoğunlukla yüzükoyun yattığı için de çok terliyor gerçi. İkea'nın yaklaşık 15-20 cm yüksekliğindeki beşik koruması, bu ürün için ideal. Beşikteki boşlukları tam kapatacak şekilde koruma kullanınca çocuk çok terliyor (bu durum koruma kullanılan tüm yataklar için geçerli olabilir mantıken). Her şeye rağmen severek aldık ve kullandık. Ama minnak böcek tırmanma çabalarına girince yer yatağına geçiş sürecimizi hızlandırdık.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
İnternette, İnstagramda Montessori yatağı diye bir furya var. 4 tarafı ahşap, üst kısmı çatı gibi, en düşük fiyat 1.000 tl benim gördüğüm. Şaka gibi bir şey. Anneler çocukları için en iyisini yapmak ister hep, tamam. Ama 1.000 tl lik ahşap çerçeve ve çatı olmayınca, çocuk o yatağa kendisi erişemiyor mu çok merak ediyorum? Amaç o zaten, çocuk uykusu gelince yatağına kendi yatabilsin. Uyanınca düşüp şaşmadan kalkabilsin. Biz o kafadayız yani en azından:) Bundan mütevellit, yeniden yatak arayışına başladık:) İşbir, Doğtaş, Yataş, İstikbal, Yatsan, falan filan yine bir sürü marka gezdik. Ben aslında eski usul, pamuk yataktan yanaydım. İnternette bebekler için şu an en çok önerilen yatak türü ise lateks yatak. Gezdiğimiz mağazalardaki satış görevlileri ağız birliği yapmışçasını şunu söyledi; eskiden pamuk ve yün sağlıklıydı, evet. Fakat şu an alerjik reaksiyonlar eskiye oranla çok daha fazla. İstanbul nemli bir şehir. Pamuk ve yün, nemli ortamlarda bakteriler için uygun bir mekan. Balkonlar küçük. Pamuk yada yün yatağınızı açıp güneşletebilme imkanınız var mı? Pek yok... Bu sebeple doğal bir kauçuk olan lateks, bebekler için güvenilir bir malzeme... Biraz düşününce aklıma yattı. İçime en çok sinen ürün de <b>Yatsan Tempur'un Popcorn bebek yatağı</b> oldu ve onu aldık. Taklitlerinin çıkmasından çekinildiği için, içeriğinde küçük bir değişiklik yapılacağını ve farklı isimle piyasaya yeniden çıkacağını söylemişlerdi satın alma sürecinde. Şu an baktım, internet sitesinde görünmüyor ürün. Ben oldukça memnunum yataktan. İç malzemesi zaten doğal. Kumaşındaki pamuk oranı yüksek ve kaliteli bir kumaş. Oldukça fazla terleyen bir bebek için doğru seçim olduğunu düşünüyorum. Özel ölçü üretme imkanı da var. Fiyat piyasa ortalamasına göre biraz yüksek ama değer bence. Çünkü bir bebek günün en az üçte birini yatağında geçiriyor. Ha tam anlamıyla havalı bir Montessori yatağı olmadı bizimki:) Yan kısmına bebiko uyurken yere düşmesin diye yastık koyuyoruz ama hiç de sorun değil bizim açımızdan;) O da sınırlarını öğrendi artık. İlk günlerde yastıkların üzerinde buluyorduk uyandığımızda ama şu an durum stabil... İlerleyen süreçte, belki kendimiz -1.000 tl olmasa da- basit bir şekilde, ahşap bir çerçeve yaptırırız çevresine. Ya da az yüksekliği olan bir yatak alırız.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Umarım bir fikir verebilmişimdir. Bebikolara (ve dahi annelerine) bol ve huzurlu uykular getirsin yatakları.</div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-55107390421210561452017-04-03T15:02:00.000+03:002017-04-03T15:21:14.193+03:00İKİNCİ EL ANNE BEBEK EŞYASI MI?<div style="text-align: justify;">
İnsanların en kolay sömürüldüğü konulardan biri çocukları için yapacakları alışveriş tercihleri bence. Çünkü anne babalar hep "yemedim yedirdim, giymedim giydirdim" derler:) Durum o kadar çocukların lehine görünüyor yani bu sözle... Fakat günümüzde pek çok üründe olduğu gibi seçenek çok. Malın iyisi var, kötüsü var. Ama isteyerek ama istemeyerek maruz kaldığımız tüm etkenlerle "al, al, al" bombardımanına hedefiz. Ebeveynler, çocuklarının emsallerine göre en akıllı, en iyi, en önce ve en hızlı yapan olmasını istiyorlar. Anne baba olmak artık bir maraton gibi. Çocuk yetiştirme konusunda farklı akımlar var. Artık eskisi gibi çocuğu sokağa salayım, acıkınca gelsin eline bir dilim ekmek üzerine evde mayalanmış yoğurttan sürüp üzerine biraz nane, kırmızı biber dökeyim de yeniden sokağa salayım gibi bir yetiştirme tarzına rastlayabilmek güç. Çünkü çocukların çıkıp dünyayı keşfedebilecekleri, yorgunluktan bayılıncaya kadar oynayabilecekleri sokaklar kalmadı maalesef pek... Evde, steril ortamda (?), dört duvar arasında bunalan çocukları oyalamak için meşgale bulmak lazım. E her zaman aynı oyuncakla oynamak çok cazip değil, yeni ürünler de almak lazım. Bu da maliyet demek...</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Yada minnak bebekler için alınması gereken eşyalar... Bebek arabası misal... Ne menem şeydir onu seçebilmek... Hem de isabetli bir biçimde... Hem de küçük bir servet ödemeden... O çok sevimli bebek beşiği mesela... Çocuk sadece bir kaç ay yatacak içinde. Ama belki paşa gönlü yatmak istemeyecek. Bunu kim bilebilir? Ev tipi ana kucağı mı? Bizim bebek çok güzel eğleniyordu içinde, sizinki hiç durmadı mı? Hay Allah... Aktivite masası mı? Evet canııım, o yanarlı sönerli plastik masanın ortalama fiyatı üç haneli rakamlara varabiliyor. Hı hı, sahiden... Ve bir süre sonra yüzüne bakılmaz bir aymazlıkla çocuk tarafından bir kenara atılabiliyor. Kader... :)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHZOw9YZKIWxeFnQ2hyksx6Defoeli_QU0eBaFnXMeARFJxiItUpVrwRU9yfx7R_kGs9Nm6SWWPVo_G9VGZPOmAvWxjFvWQqpPaWPRw_nx_ExbRcQM260DgWRnrSRsBjNGFljqVuhz6A0/s1600/recycling+girl-website.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHZOw9YZKIWxeFnQ2hyksx6Defoeli_QU0eBaFnXMeARFJxiItUpVrwRU9yfx7R_kGs9Nm6SWWPVo_G9VGZPOmAvWxjFvWQqpPaWPRw_nx_ExbRcQM260DgWRnrSRsBjNGFljqVuhz6A0/s320/recycling+girl-website.png" width="266" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Çocuklar için yapılan alışverişin kötü bir yanı daha var: çocuk plesantadan ayrılıp, dünyaya gözünü açtığı boyda ve ebatta kalmıyor malumunuz. Bilhassa beşikteki ve büyüme çağında olanlar... Boyu uzuyor, ayağı çabuk büyüyor, bir kullandığını bir daha kullanmak istemiyor, aylar önce indirimden alınan bir kıyafet dolabın bir köşesinde boynu bükük vaziyette unutulduğu için hiç kullanılmadan kenarda bekleyip duruyor. vs.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Gelelim hamilelik ve annelik olayına (ve dahi giderlerine)... Hamilelik dönemi NŞA'da (normal şartlar altında) 9 ay. Çocuk ehli keyifse bir 10 gün daha ekleyelim. Emzirme dönemi desek; 2 yılla doğumdan sonraki bir kaç gün, hafta ya da ay ile devam eden bir süreç. Bu dönemde bir anneye lazım olabilecek ürünler var: hamile kıyafetleri, lohusa pijaması/geceliği/tacı/terliği (normal sarf malzemesi değil dikkat, "lohusa" ibareli olması lazım:), göğüs pompası, göğüs pedi, göğüs kremi, çatlak kremi,... liste uzar da gider. Bu ürünlerin kimi gerçekten ihtiyaçtır, kimini anne/anne adayı heves ettiği için alır, kimi ürün hediye gelir. Bu arada bu zıbıttı çıktıların tamamı kullanılabildiği gibi bir kısmı kullanılmadan da kalabilir. Mesela göğüs pompası... Google amcada yapılan "doğum için hastane çantası hazırlığı" aramasında karşımıza çıkacak listelerin pek çoğunda göğüs pompası yer alır. Bu güzide cihazın fiyatı ortalama 150 tl diyelim. E annenin sütü yok, kullanmadı. Ne yapacak bunu? </div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Bahsettiğimiz kategorideki ürünlerin genel anlamda ortak noktası şu: </div>
<div style="text-align: justify;">
<i>- ihtiyaçmış gibi görünüp kullanılmadan bir kenarda kalabilme potansiyeli,</i></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>- şanslı ise ve kullanılırsa kullanım ömürlerinin kısıtlı olması,</i></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>- bedellerinin yüksek olması,</i></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>- zaman ilerledikçe evin içinde/balkonda/kilerde/ardiyede/bodrumda giderek yer kaplamaları</i></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>- pek çoğunun halen kullanılabilir durumda ve bir başkasının ihtiyacını karşılayabilecek nitelikte olması</i></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhplgf97WA1hMwPwwFTHZgXwmFp3thPNzOhX3Y4DaW8yX1lz1OmV7uGGFfC1_3oh_xnnF9k-2QgjrjW553uSx6YYVdT0HG7MfAouG1WYy8vRzI9vaMNx2OjQhFd5XwazuXcHuZd1j8NqjQ/s1600/Secondhand+%25281%2529.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="166" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhplgf97WA1hMwPwwFTHZgXwmFp3thPNzOhX3Y4DaW8yX1lz1OmV7uGGFfC1_3oh_xnnF9k-2QgjrjW553uSx6YYVdT0HG7MfAouG1WYy8vRzI9vaMNx2OjQhFd5XwazuXcHuZd1j8NqjQ/s320/Secondhand+%25281%2529.png" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Artık ihtiyaç duymadığım, nur topu gibi bir sürü ürünüm var, aman sabahlar olmasın!</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Söz konusu ürünleri şansınız varsa ve paylaşımcı bir ruha sahipseniz çevrenizdeki eşe-dosta yada ihtiyaç sahibi birine verebilirsiniz pek tabi. Aynı şekilde sizinle kendi eşyalarını paylaşanlar da olabilir. Ama bazen bu ortam oluşmuyor. Yada yaptığınız masrafın bir kısmını ürünlerinizi satarak yeniden kendinize döndürmek isteyebilirsiniz. Yada kısıtlı süre kullanacağınız ürünleri ikinci el olarak satın alabilirsiniz. Bunun için incelenebilecek pek çok internet sitesi mevcut. Üstelik bu sitelerde sadece ikinci el değil, hiç kullanılmayan ürünler de alınıp satılıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>İkinci ele güvenilir mi peki?</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci el ürüne mesafe ile bakan pek çok kişi var aslında. Bilhassa ürünün temiz olup olmayacağı ile ilgili kuşkular başı çekiyordur sanırım. Bunun yanı sıra internet ortamında kime nasıl güveneyim, ödemeyi nasıl yapayım, teslimat nasıl olacak gibi soru işaretleri de zihinleri kurcalıyor olabilir. Şunu belirtmekte fayda var; bu tür alış-satış işlemlerini yapan 2 çeşit site yapılanması var.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>Birinci grup</i>; belirli bir komisyon karşılığında alış-satış işlemini düzenleyen, hem alıcı hem de satıcının çıkarlarını gözeten ve maduriyetlerini engellemeyi amaçlayan siteler (tutumluanne, kidimami, bebecruz gibi). </div>
<div style="text-align: justify;">
<i>İkinci grup</i> ise hiç bir aracı olmaksızın alıcı ve satıcının birbirlerine olan itimatları ile işlemi gerçekleştirdiği siteler (sahibinden.com, letgo gibi)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>İkinci el eşya ile çevreyi ve doğal kaynakları korumak mümkün...</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aslında şunu belirtmekte büyük fayda görüyorum; her türlü ürünü ikinci el olarak alıp kullanamam (ve de satmam). Fakat temizlenebilir, iyi durumda olan ve gerçekten birinin ihtiyacını görecek nitelikte olan eşyaların bu şekilde bir sirkülasyona girmesinin <i>daha az doğal kaynak kullanımı, daha az çevre kirliliği ve kişiler için daha az maliyetle daha farklı ürün gamına sahip olma şansını</i> sunduğuna canı gönülden inanıyorum. Yurt dışında oldukça yaygın olan, ülkemizde de farklı yerlerde yavaş yavaş boy göstermeye başlayan garage sale olayı aslında bu durum bir nevi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp2tJstA0BGsXmhBFWD1NtyQXWMASvjpyMtTIPaUl72olIkZJQKW6JqvI-ab2NOWyz69Mcnk139F11UcyO9yk9oZMCpPSHYfXHGUp2iGCuYEwGggnV8Q6VhgT_zzm-j7hQHrEN_O6C014/s1600/1063_500_380.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="298" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp2tJstA0BGsXmhBFWD1NtyQXWMASvjpyMtTIPaUl72olIkZJQKW6JqvI-ab2NOWyz69Mcnk139F11UcyO9yk9oZMCpPSHYfXHGUp2iGCuYEwGggnV8Q6VhgT_zzm-j7hQHrEN_O6C014/s320/1063_500_380.png" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben şu ana kadar bebeğim için <i>pek ahşap oyuncak, ahşap yapboz, ev tipi ana kucağı, kendim okumak için çocuk gelişimi ile ilgili kitaplar (ki <a href="https://www.instagram.com/birdunyafikir/">birdunyafikir</a> ismiyle instagram hesabımda bu kitaplar hakkındaki fikirlerimi paylaşıyorum), hem de bebeğimin büyüyünce okuyabileceği nitelikte olan kitaplar </i>satın aldım. Aman aman büyük bir problemle de hiç karşılaşmadım. Alış ve satışlarımı yukarıda bahsettiğim iki internet sitesi türünde de yaptım. Halen de satışta olan, yada satın aldığım ve kargo sürecinde olan ürünlerim var. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Peki hangi ürünler alınıp satılabiliyor?</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
Anne ve bebeğe dair hemen her şey diyebilirim. Zıbın, kıyafet, yatak, beşik, ayakkabı, patik, mobilya, ahşap oyunca, plastik/peluş/figür oyuncak, kutu oyunları, yürüteç, hoppala, oto koltuğu, mama sandalyesi, kitap, hamile kıyafeti, göğüs pedi, ... aklınıza ne gelirse!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu yazı <b>ikinci el anne bebek eşyaları</b> konusunda bir başlangıç olsun. Farklı bir yazı ile şu ana kadar kullandığım siteler ve edindiğim tecrübeler hakkında da bir şeyler paylaşmayı düşünüyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">*</span> <i><span style="font-size: x-small;">Görseller alıntıdır.</span></i></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-17169973860446301112016-12-27T13:25:00.000+03:002016-12-28T23:37:34.089+03:00BEBEK BAKIMINDA DOĞAL YÖNTEMLER<div style="text-align: justify;">
Bebekten önce de hayatımda mümkün olduğunca doğal şeyler yemeye-içmeye ve kullanmaya dikkat ediyor, blogda da paylaşmaya çalışıyordum. Bu kez bebek bakımında kimini okuyarak, kimini aile büyüklerinden, kimini de internetten edinerek uyguladığım yöntemleri paylaşmak istedim. Amacım kesinlikle çok organiğim, harika anneyim iması falan değil. Yazacaklarımın belki tamamını belki de bir kısmını biliyorsunuzdur. Bununla birlikte artık pek çok anne kimyasal ve işlenmiş üründen usanıp, doğal (yada mevcut şartlarda doğala en yakın) yöntemlere başvurmaya çalışıyor. Olur da ufak bir faydasını gören bir anne-bebek olursa ne mutlu bana.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Bebek Banyosu: </b>Oğlumun ilk banyosundan beri <b>zeytinyağlı sabun</b> kullanıyorum. Zeytinyağlı sabunun doğalını ve iyisini bulmak önemli. Merdivenaltı üretimde imal edilen, gıda sektöründe kullanılıp defalarca yanan, içinde zibilyon tane kanserojen madde barındıran ve geri dönüşüm mantığıyla satılıp, sabun haline getirilen türlerden uzak durmak lazım. Güvenilir ve bilinir markaları tercih etmek gerek. Bizim sabunumuz memleketten geldiği için bu noktada şanslıyız.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bebek banyosunda -bilhassa yaz aylarında- ablamın önerisi ile <b><a href="http://www.sabuncuandsabuncu.com/magaza/lorem-ipsum/">katran sabunu</a></b> da kullandım. Kullandığım sabun <i>Süleyman Demirel </i>Üniversitesi <i>Teknokent'inde </i>geliştirilen bir ürün. Banyo tamamlandıktan sonra, katran sabununu köpük halinde bebeğin cildine sürdüğünüzde, yazın olmazsa olmazı sivrisineklere karşı da belirli oranda koruma sağlanabiliyor. Bu<a href="http://www.sabuncuandsabuncu.com/magaza/"> linke</a> tıklayarak cilt için faydalı değişik türdeki (safranlı, güllü, pirinçli, keçi sütlü) pek çok doğal sabunu inceleyebilirsiniz. Safranlı harika kokuyor, kullanmaya kıyamadım:) Keçi sütlü olanı da eşim tıraş kremi yerine kullanıyor. Suyla köpürtüp yüzüne sürüyor. Mis! :)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfmnSwMKVDDp_1W51EkRjjtzPGQGkK4Wk2BubiC50wHAlLNJN1hoXjjuwAfKxPu2Z331R5M1exeKNubXnIjjF2TMlKWltDZNb8u07X-5EmGW4i6i9EHAOZxOo-Oe_OlRkOgcPQORqjxc8/s1600/katran-sabunun.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="271" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfmnSwMKVDDp_1W51EkRjjtzPGQGkK4Wk2BubiC50wHAlLNJN1hoXjjuwAfKxPu2Z331R5M1exeKNubXnIjjF2TMlKWltDZNb8u07X-5EmGW4i6i9EHAOZxOo-Oe_OlRkOgcPQORqjxc8/s400/katran-sabunun.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Bebeğimin ayakları üşümesin diye ayağına iki çorap giydiriyorum. Bazen ev patiğini de giyiyor tabi. Haliyle ayaklar terliyor ve kokuş kokuş oluyor;) Kokuyu azaltmak için uyguladığımız yöntem; bebek banyo yaptıktan veya ayaklarını yıkadıktan sonra, çok ıslak olmadan, hafif nemli olan ayak parmaklarının arasına besin türü (içilebilir yani)<b> karbonat sürmek</b>. Ciddi anlamda faydasını gördüğümü söylemeliyim;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Popo Pişikleri: </b>Eve hiç pişik kremi almadık desem? Tamamen anneanne yöntemi kullandık bu konuda: saf zeytinyağında bekletilmiş kantaron otundan meydana gelen <b>kantaron yağı</b>. (Kantaron yağından <a href="http://birdunyafikir.blogspot.com.tr/2016/02/emziren-annenin-korkulu-ruyasi-gogus.html">emziren annenin korkulu rüyası: göğüs ucu çatlakları </a>yazımda da bahsetmiştim). Bebeğin altını pamuk ve saf sudan teşekkül <i>Uni Baby ıslak mendille </i>siliyorum. Bir miktar tuvalet kağıdı ile cildindeki nemi alıyorum. Sonrasında kantaron yağını yüz temizleme pamuğuna döküyorum. Pişik oluşması muhtemel yerlere sürüyorum. Ben sağ, bebeğim selamet. Şunu hatırlatmak isterim; aktarlarda satılan, küçücük şişelerdeki kantaron yağı değil kastettiğim. Köy pazarlarından yada internette doğal ürün satan şişelerden almanızı öneririm. Ama şu da bir gerçek, beyaz tenli, sarışın bebeklerin ciltleri daha hassas oldukları için pişik olma olasılığı biraz daha yüksek olabiliyor... (Yazının bu bölümünü sevgili <a href="http://kizlierkeklikedili.blogspot.com.tr/2016/12/en-iyi-bebek-bezi-hangisi.html">kızlıerkeklikedili </a>arkadaşımıza ithaf etmek isterim:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Gaz Sancısı: </b>Bizim oğlan 1 yaşını doldurmasına rağmen halen çoook gazlı. Geceleri gaz sancısıyla uyanıyor maalesef:( Annede olan gaz emzirme ile bebeğe de geçeceği için, gaz yapması muhtemel gıdalar tükettiğim zaman 1 çay kaşığı <b>kimyonu</b> su ile içiyorum. Bebeğime de bitkisel bir şurup olan <b>Nurse </b>Harvey's içiriyorum. Ama kötü bir haber, Nurse Harvey'sin içeriği ve ismi değişmiş, piyasada artık Nurse Harvey's Colex ismi ile satılıyor. Şurup içeriğine bir sürü şey eklenmiş. Yani artık tamamen bitkisel değil ne yazık ki... Nurse Harvey's isimlisi eczanelerde son parti olarak bulunabilirse ne alâ, zira son parti ürünlerin son kullanım tarihi 2017 Mart'ta bitiyor.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHX8WmKeQYbzaYYtyLxss3dZ6cFBz0ZLpVx02hvutWkqF7O9G2FGFhlbeaDvjkMaMpYgNRHqK4lXsiQWzBWjZpUnN2KZrQZL5Q0FNhT16EG670m_PxYNicB3V7XBGE60t3-o9BGx1Bk-g/s1600/nurseharveys.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHX8WmKeQYbzaYYtyLxss3dZ6cFBz0ZLpVx02hvutWkqF7O9G2FGFhlbeaDvjkMaMpYgNRHqK4lXsiQWzBWjZpUnN2KZrQZL5Q0FNhT16EG670m_PxYNicB3V7XBGE60t3-o9BGx1Bk-g/s320/nurseharveys.jpg" width="320" /></a></div>
<b><br /></b>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<b>Üşütmeye Bağlı Karın Ağrısı: </b>Ocakta ısıtılan <b>zeytinyağı </b>bebeği yakmayacak şekilde soğutulduktan sonra bebeğin ayak tabanları ve karnı zeytinyağı ile güzelce ovalanınca bebiko rahatlıyor. Bu yöntem özellikle ilk ay epeyce işimize yaradı. Bebeğin gazını da çıkarabilirsek, bizden mutlusu olmuyordu (en azından kısa bir süreliğine...:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Burun Tıkanıklığı: </b>Burun tıkanıklığını -tecrübe ettiğim kadarıyla- ikiye ayırmak gerek. Birincisi; nezle-grip sebebi ile tıkanan burun, ikincisi; kuru hava nedeni ile tıkanan burun. İlk gruptaki akıntı için yapabildiğim pek bir şey yok açıkçası, tamamen özgür bırakıyorum:) İkinci gruptaki tıkanıklık için<b> tuzlu-su</b> karışımını kullanıyoruz. Tuzdan kastım <b>kaya </b>tuzu tabi. 1 çay bardağı kaynatılıp soğutulan suya 1 çay kaşığı kaya tuzu koyup karıştırıyoruz. İğnesiz şırınga ucu ile bebeğin burnuna -huysuzlanan bebeğin ağlama ve çığrınmalarıyla- sıkıyoruz. Bu yöntem epeyce bilinen bir yöntem aslında. Eczanelerdeki deniz suyuna veya küçük solüsyonlara doğal bir alternatif. Havanın kuruluğundan ötürü tıkanan burun sorununa çözüm için aslında temelde ortamı nemlendirmek gerekiyor. Bunun için de kaloriferlerin üzerine <b>ıslak havlu</b> koyuyoruz. Kaloriferlere takılabilen su hazneleri de var bildiğiniz gibi. Ama bebiko suyu üzerine boca edeceğinden bu yöntem çok uygulanası değil:) Burnu nemlendirmek önemli, çünkü doğal olarak nemlenmeyen burun, sürekli akıntı üretmeye devam ediyormuş. Bizler ebeveyn olarak vah çocuğun burnu tıkalı, sürekli akıyor diyerek tuzlu-su karışımını bebeğe zerk ettikçe, akıntı artarak gelmeye devam ediyor. Bu sebeple önce ortamı nemlendirmek gerekiyor. Bebek uyurken odasına <b>okaliptüs yağı </b>damlatılan bir pamuk kaymak da işe yarıyormuş. Denedim ben de. Ama aldığım olumlu netice diğer uygulamaların sonucu mu yoksa okaliptüs yağının da etkisi var mı kesin bir şey diyemeyeceğim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bebekte iltihap sebebi ile hırıltı, balgam oluştuğu zaman, yine aktarlardan temin edilebilecek olan <b>günlük </b>bitkisini tavada yanmaya yakın bir şekle gelinceye kadar ısıtıyoruz. Bu sırada bir buhar çıkıyor bitkiden, kokusundan hissediliyor zaten. Elimiz büyüklüğünde bir pamuğu buhara 10-15 cm'ye yakın biçimde tutuyoruz ki buhar pamuğun yüzeyinde kalsın. Pamuk bebeğin cildini yakmayacak ama çok da soğumayacak bir ısıya geldiğinde, pamuğu -bu nokta önemli- ya bebeğin göğsüne yada sırtına koyuyoruz (neden olduğunu bilmiyorum ama annem hep tek taraf koyar pamuğu). İltihap bebeğin kakası ile yada burnundan -e biraz da genzinden- akıyor. Günlük bitkisi damla sakızına benzer bir görünüme sahip, beyazla şeffaf renk arasında, küçük taneli, hoş kokulu bir şey. Yetişkinler çiğneyerek yuttuğunda da aynı etkiyi gösteriyor fakat el kadar bebeğe çiğnetemeyeceğimiz için buharından faydalanıyoruz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<b style="text-align: justify;">Elma Sirkeli Su: </b><span style="text-align: justify;">Kış ayının kapıda belirlemesiyle nezle-gripten korunmak için her gün içtiğim suya bir miktar elma sirkesi damlatıyorum. Sirke çok şifalı, malum. Hem mikropları kırıyor hem de iltihap söktürüyor. Bebeğim çok hoşlanmasa da bazen su içtiği biberona azıcık elma sirkesi damlatıyorum. Yüzü ekşiyor, pek içmiyor ama ne yapalım? :)</span><br />
<span style="text-align: justify;"><br /></span>
<span style="text-align: justify;">Aslında bu konularla ilgili bebeğim doğmadan önce aldığım ve göz attığım kadarı ile de oldukça memnun kaldığım bir kitap var; </span><i style="text-align: justify;">Doğal Yöntemlerle Bebek ve Çocuk Bakımı Ansiklopedisi</i><span style="text-align: justify;">.</span><br />
<div style="text-align: right;">
<span style="text-align: justify;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrq_jskrYJLn_0k7xzSjCb4Mk2CiIWYLDwUnJCrnNv4WdWAcY8Vys0FOzr6GOvqt0LGipIn2c-h0FYOeC5iVZ4TmTRQ6ZFPFn-aWVSOHrxXxL86CK8vjAsIlz2PYjlPqLSYgcHBVXTCQ0/s1600/Kitap_494605.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrq_jskrYJLn_0k7xzSjCb4Mk2CiIWYLDwUnJCrnNv4WdWAcY8Vys0FOzr6GOvqt0LGipIn2c-h0FYOeC5iVZ4TmTRQ6ZFPFn-aWVSOHrxXxL86CK8vjAsIlz2PYjlPqLSYgcHBVXTCQ0/s320/Kitap_494605.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="text-align: justify;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="text-align: justify;">İlk etapta aklıma gelen uygulamalar bunlar. Şiddetle öneri aradığım bir durum var ki o da yemek sonrası bebeğimin ağzını ıslak mendille silme yöntemine bir alternatif. Islak mendil kolayına geliyor insanın ama gönlüm hiç rahat değil:( Sabunlu bez hazırlamak meşakkatli geliyor, ne yalan söyleyeyim şimdi... Farklı konularla ilgili önerilerinizi de okumaktan büyük mutluluk duyarım;)</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="text-align: justify;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
İnstagram'da <a href="https://www.instagram.com/birdunyafikir/">birdunyafikir</a> hesabından takip edebilirsiniz;)</div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-10360571610235264902016-11-30T14:41:00.001+03:002016-11-30T14:41:18.890+03:00ŞEKERSİZ KEK<div style="text-align: justify;">
Aslında başlığı yazarken biraz düşündüm doğru bir tanımlama yaptım mı acaba diye. Şekersiz kelimesinden kastım, klasik anlamda bildiğimiz şekeri kullanmamış olmam. Yoksa kekin tadı şekersiz değil. Şöyle ki; Canan Karatay'ın "<i>şeker en tatlı zehirdir</i>" cümlesini duyduğumdan beri şekerli gıdalarla arama mesafe koymaya çabalıyorum. Çabalıyorum diyorum, çünkü aslında tatlıyı seviyorum. Şekerden kaçınmamın bir diğer faktörü de bebeğime 1 yaşına kadar tatlı gıda maddelerinden mümkün olduğunca yedirmeme çabamdı. Gerçi mahalle baskısıyla, yediğimiz tatlı şeylerden az biraz yavrucağıza da tattırmak durumunda kaldım (Evet, resmen yediğimiz lokmayı sayıyordu kerata. Lokmayı tabaktan alıp ağzımıza atıncaya kadar öyle bir takipliyordu ki göz hakkıdır diyerek azıcık tadına baktırmam yönünde zorlanıyordum:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Laf nereden nereye geldi:) Bebikocuk 1 yaşını doldurduğu için -yine kısıtlı miktarda olsa da- tatlı bir şeyler yedirmeye başladım. Dedim ki çocukcağıza ev keki yapayım. Şeker yerine de pekmez kullanayım. Ana fikir güzel tabi, şeker yerine pekmez. Kullandım da. Tadı gayet güzel oldu. Lakin bu pekmez de yüksek sıcaklıkla temas edince HMF adı verilen kansorejon bir madde üretiyormuş (yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir şey mi oluyor şimdi bu?) Fakat andız ve keçiboynuzu pekmezleri yahut soğusıkım <b>pekmez </b>kullanıldığında bu tehlike ortadan kalkıyormuş. Esasında keki bir kaç kez pişirip yedikten sonra detaylı araştırma yaptım pekmez ile ilgili. Ve kullandığım da üzüm pekmeziydi. Ama zararın neresinden dönersek kâr tabi. Tesellimiz bu. Bundan sonra söz konusu pekmezlerden kullanmaya çalışacağım (Konuyla ilgili detaylı bilgi için bir gıda mühendisi ve Makarna Lütfen markasının sahibi Tuğba Hanım'ın <a href="http://benimgidamuhendisim.blogspot.com.tr/2013/11/hmf-ve-pekmez-hikayesi.html">bu</a> yazısını inceleyebilirsiniz).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ev keki denince akla masum bir şey geliyor. Ben de bu sebeple elimden geldiğince faydalı malzemeler kullanmaya çalıştım. Misal; keçiboynuzu tozu. Keçiboynuzu tozu, kakaoya alternatif olarak kullanılıyor. Kekin rengi aynı kakaolu kek gibi kahverengi oluyor. Miktar olarak da sadece 1 çay kaşığı kadar kullandım aslında. Tarif tamamen doğaçlama. Annemin yıllardır kullandığı, kendince icat ettiği bir kek tarifi vardır. O ölçüdeki unla kek yoğun olduğu için ben biraz unu azalttım, keçiboynuzu tozu ekledim, süt yerine yoğurt (evde süt olmadığı için:), kabartma tozu yerine de besin türü toz karbonat kullandım. Vanilya tozunu ise işlenmiş bir ürün olduğu için kullanmadım.</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyG4UL0Y_Gj4SGtxXZEVPuBKhLHupIcH5fNITS7-FbSAIbs1H-B-6sz7Fw7_jV_JvSjBwPpLROx92XGokgAAhsSYzWZh8AwsXvN3TUavZiWYN1ufdwSmyuUzqeCCvXD6eO5uxjCLaHGd4/s1600/pekmezli_kek.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyG4UL0Y_Gj4SGtxXZEVPuBKhLHupIcH5fNITS7-FbSAIbs1H-B-6sz7Fw7_jV_JvSjBwPpLROx92XGokgAAhsSYzWZh8AwsXvN3TUavZiWYN1ufdwSmyuUzqeCCvXD6eO5uxjCLaHGd4/s640/pekmezli_kek.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<b>Malzemeler:</b><br />
<b><br /></b>
3 yumurta (oda sıcaklığında)<br />
1 su bardağından biraz az pekmez (tatlı seviyorsanız 1 tam bardak daha iyi olacaktır)<br />
1 çay bardağı (oda sıcaklığında) yoğurt (süt de olur pek tabi)<br />
1 çay bardağı zeytinyağı (farklı bir sıvı yağ da olur)<br />
7 yemek kaşığı un<br />
1 çay kaşığı <a href="http://www.tamtabi.com/keciboynuzu-tozu">keçiboynuzu tozu</a><br />
1 çay kaşığı içilebilir besin türü toz karbonat<br />
Ceviz taneleri (üzüm de güzel yakışıyor ama bu sefer kullanmamıştım)<br />
<br />
<b>Yapılışı:</b><br />
<b><br /></b>
Yumurtaları ve pekmezi derin bir kapta güzelce çırptım.<br />
Yoğurt ve zeytinyağını ekleyerek tekrar çırptım.<br />
Unu ve diğer toz malzemeleri eleyerek karışıma ekledim, şöyle bir karıştırdım.<br />
Cevizleri de ekledikten sonra tekrar güzelce çırptım.<br />
Önceden 180 derecede ısıttığım fırında, dibini zeytinyağı ile yağladığım tepsiye kek karışımını dökerek 30 dakika pişirdim. Bu süre zarfında fırını hiç açmadım ki kekim kabarık olsun.<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Uydurmasyondan kaydırmasyon, ama tadı güzel kekimin tarifi böyle a dostlar. Yoğurdumuz da ev yoğurdu olduğu için bebekiyo da daha bir gönül rahatlığıyla yedirdim. Ama pekmez farklı türde olaymış iyiymiş:) Bi' dahaki sefere kısmet...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-89208632360651190262016-11-21T22:09:00.003+03:002016-11-21T22:09:48.664+03:00BEBEK İÇİN LAVANTA KESESİ YAPIMI<div style="text-align: justify;">
Devir; her olayı dibine kadar yaşama, abartma, sömürme devri. Söz konusu bir bebeğin dünyaya gelecek olmasıysa eğer, ooo hazırlıklar bir türlü bitmek bilmiyor. İnsanın bir yanı rengarenk, çeşit çeşit hazırlıkların her birinden kendi zevkine göre sahip olmak isterken, bir yandan da tüm bu hazırlıkların gereksiz yere pahalı olması ve vicdani bir takım hislerin devreye girmesiyle bir noktaya gelince "dur ve mantıklı ol" diyor. </div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Hal böyleyken, internetin faydalı yönü hemen devreye giriyor tabi. Şöyle ki madem hazırlık yapmak istiyorum ama gereksiz yere fazla harcama yapmak istemiyorum, hem de el emeği bir şeyler hazırlamak niyetindeyim, o halde internette sörf olayı başlasın! Ben de aynen öyle yaptım:) Öncelikle nasıl bir şey hazırlamak istediğimi düşündüm. Ve tercihimi <b>lavanta kesesi</b>nden yana kullandım. Kanaviçe işlemeyi de çok sevdiğim için, <b>kanaviçe işlemeli lavanta keseleri</b> yapmaya karar verdim.</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Kanaviçe emekli iş tabi. E işlenecek sayı da çok. Hem hızlı ilerleyecek hem de bebek olayı ile bağdaşacak bir model bulmam gerekiyordu. Araştırdım karıştırdım, emzik işlemeye karar verdim:) </div>
<div style="text-align: justify;">
İki çeşit kese işledim. Biri mavi-bebek mavisi-sarı, diğeri mor-eflatun-yeşil tonlarında...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTs2hcsYig2GXb944JTqCsFm74JYOkLasNEyzvYAjN7Kl6osWMGpu5zU1Pzq2O7bnK__XzVSE6TZ_TbAecAuj7sEpfAuND1pxAVwbWJ98iDXgRHMknBTm-lAjJmSFyyZIIbpPHnIISPgw/s1600/bebek_lavanta_kese_yaimi1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="482" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTs2hcsYig2GXb944JTqCsFm74JYOkLasNEyzvYAjN7Kl6osWMGpu5zU1Pzq2O7bnK__XzVSE6TZ_TbAecAuj7sEpfAuND1pxAVwbWJ98iDXgRHMknBTm-lAjJmSFyyZIIbpPHnIISPgw/s640/bebek_lavanta_kese_yaimi1.JPG" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öncelikle etamin kumaşından (şu an ebatlarını ne yazık ki hatırlamıyorum ama gözünüze hoş gelecek bir boyutta kendiniz ayarlayabilirsiniz zaten) dikdörtgenler kestim. Emzik modellerini işledim. Dikdörtgenin en üst kısmından bir kaç sıranın ipliğini sökerek kumaşı fırçıttım. Bu kısmın sökülmemesi (atmaması) için makine ile zikzak dikiş yaptık. Dikdörtgenleri kese olacak biçimde kumaşın tersinden diktik ve tabi ki ağız kısmını açık bıraktık ki içini lavanta ile doldurabilelim... Lavanta zaten aktarlarda kilo ile satılıyor. O kısım işin en kolayı:) Keselerin ağzını dikmek için ince şerit şeklinde kurdeleler aldım mor ve mavi renklerde. O işte cepte. En çok uğraştığımız, nasıl yapalım, ne eyleyelim diye düşündüğümüz kısım etiket kısmı oldu. İstediğimiz tarzda bir görsel bulup, üzerine "Hoş geldin x bebek" (bebeğimizin ismi yani) yazdık. Görseli nereden buldunuz derseniz <b>dreamstime.com </b>olduğunu söyleyebilirim. Belirli bir ücret karşılığında, belirli sayıda görseli indirip kullanma şansınız oluyor bu sayede. Tabi bu siteden sadece görseli edinmiş olduk. Hoş geldin ve isim yazma mevzusunu da eşim Word'de halletti sağ olsun (dikiş kısmı da ondaydı, o noktayı da atlamamayım:). A4 ebadındaki kağıtlara aralıklı olarak görseli ve yazıları yerleştirdik. Çıktılarını aldık. Sonrasında ozolitçide PVC ile kaplattık ve tek tek kullanılacak şekilde kestik. Kurdeleye geçirmek için en üst kısma yuvarlaklar çizmiştik. Evde bulunan delik açma aleti ile o noktalardan her bir etiketi deldik ve işin en çetrefilli kısmı da böylece hallolmuş oldu:) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEges-kJJ3Sor0lXproebk4yJtIs2DQQSban8A1PxzcXVwhWyGoWikJz85EktxssqhLJj03rKB65DcJz_0hoHqI1yQo22c0l76DUd7x5duXsDZ6T8DkjkHcMDGzO8cUNZoOj7N7c48Y2kGo/s1600/PVCkaplama.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEges-kJJ3Sor0lXproebk4yJtIs2DQQSban8A1PxzcXVwhWyGoWikJz85EktxssqhLJj03rKB65DcJz_0hoHqI1yQo22c0l76DUd7x5duXsDZ6T8DkjkHcMDGzO8cUNZoOj7N7c48Y2kGo/s640/PVCkaplama.JPG" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yüzde yüz ev ve el yapımı, yüzde yüz anne-baba emeği ve bir kez daha yüzde yüz bebeğimize özel bir lavanta kesesi oldu. Gayet de içimize sindi:) Keseler tamamen hazır olunca hepsini temiz bir kutuya yerleştirdim dağıtılacakları günü beklemeleri için. Ve canım istedikçe de kutunun kapağını açıp açıp baktım ve yüzüme kooocaman bir gülümseme yayıldı mis gibi lavanta kokusu eşliğinde:) "Ay çok güzel olduuu" demeyi de ihmal etmedim tabi kendi kendime:)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzlxyVWbED1Pr-2oBxvYk640bkBa-AJ8_Vn3eTYkCe4YH2o3tECqX3rAeDqzXjzqAIYpQJW06BPxXNfc0pksXQUw3gPO7xJ5hOJM5OrOvML69j0SZ1iVARRQiRvUjYCW7iZQxPYK2apJ8/s1600/bebek_lavanta_kese_yapimi2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzlxyVWbED1Pr-2oBxvYk640bkBa-AJ8_Vn3eTYkCe4YH2o3tECqX3rAeDqzXjzqAIYpQJW06BPxXNfc0pksXQUw3gPO7xJ5hOJM5OrOvML69j0SZ1iVARRQiRvUjYCW7iZQxPYK2apJ8/s640/bebek_lavanta_kese_yapimi2.JPG" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Maliyeti nedir derseniz, bu konuda öylesine şanslıydm ki... Etamin kumaşını ablam çok önceden vermişti bana, kullanmıyorum, sen bir şeyler yaparsın demişti. Etamine ücret ödemedim ama o dönem metresi 12 tl idi (seccadelik etamindi kullandığım). Kurdeleler derseniz, oturduğumuz yer tam bir tekstil cenneti. Kurdeleleri Eminönü'ndeki tuhafiyelere toptan veren bir sürü dükkan var yakınımızda, o derece diyeyim:) Her dükkan perakende satış konusunda dost canlısı değil ama maalesef, bu sebeple biz de biraz aranmak zorunda kaldık. Ama sağ olsun yardımsever bir dükkan bulduk ve kurdeleler için -ısrar etmemize rağmen- hiç para almadılar bizden:) Hayrına verdiler:) (Toparlacık karnımı görünce Eminönü'ne gidecek halim olmadığından da yardımcı oldular sanırım). Ama kurdele zaten pahalı bir şey değil, ona da 10 lira falan yeter sanırım. Lavanta için 20-25 tl arası bir şey vermiştik ama epeyce bir kısmı arttı. Etiketleri PVC ile kaplama da sanırım 10-12 tl arası bir meblağ idi. Etiket görseli için biraz masraf yaptık. 45 tl gibi bir şey. Ama bu ücret karşılığı epeyce görsel indirebiliyor. Diş buğdayı, yaş günü falan derken yine işinizi görür yani:) Ücretsiz olarak da görsel temin edilebilir tabi ama çözünürlükleri pek iyi olmadı kağıda bastığımız zaman. Tercih sizin o noktada.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşte böyle a dostlar. Ben 100 adet lavanta kesesi hazırladım. En fazla harcamayı görsel için yaptım, onunla dahi toplam maliyet 100 tl'yi bulmadı. Şayet hazır olarak satın alsaydım keseleri, 100 adet için çok ciddi bir masraf yapmam gerekecekti. Hediye ettiğim kişilerin olumlu tepkileri de beni çok mutlu etti. Ben sonuçtan gayet memnunum şahsen:) </div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7348035010192566252.post-83110634329604681602016-11-17T22:23:00.003+03:002016-11-17T22:26:17.028+03:00DAHA FAZLA DİRENEMEDİM... ARTIK BENİM DE İNSTAGRAM HESABIM VAR!<div style="text-align: justify;">
Uzunca bir aradan sonra -diğer sosyal medya mecralarına inat yada onlara üye olmasına rağmen halen blog aleminin sularında gezen- herkese merhaba.</div>
<div style="text-align: justify;">
Epey zamandır blog aleminin sakinleştiği, eskiden aktif olan pek çok kişinin ya ortadan kaybolduğu yada diğer sosyal medya hesaplarında aktif oldukları malumunuz efendim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben yazmayı seven biriyim, bu sebeple blog benim için her zaman faklı bir kulvarda.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fakat son 1-1.5 senedir bebeğimin hayatıma girmiş olması temel sebep olmak kaydıyla, farklı meşguliyetlerin devreye girmesiyle birlikte, blogda istediğim sıklıkta ve içerikte yayın yapamaz oldum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Zamanım eskiye nazaran daha kısıtlı. Yazacak bir şeyler bulsam dahi, güzel görsellerle yazılarımı desteklemedikçe o yazı içime sinmiyor (kahrolsun mükemmeliyetçilik!) Ama gelin görün ki öyle eskiden olduğu gibi san'atsal içerikli (!?) fotoğraflar çekecek imkanım yok şu an için:/</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sosyal medyanın çeşitliliğine yetişebilecek zamanım ve enerjim de yok açıkçası. Ne kadar çok hesap, o kadar çok zaman harcama, merak, gözlerde şaşılaşma ve beyin hücrelerinde yorulma oluyor bana kalırsa. Ha tabi pek çok yeni şey öğrenebilme imkanı da oluyor ama zamandan çok fazla çaldığını düşünüyorum.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_-R4ESaL5bZm5hlGXJ-srB59z8zUTCYLh61RlSnXamaNhFyicCeEVLrUSNhPGv2mHpe33OH4XQ-l-GE-mKHGWGyTEqh9YjTRVwEUjplO73V4XS_eKItxp9IubKG7h3v9jFUL9Vt21QUs/s1600/full_1348_81748_InstagramCrossstitch_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="198" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_-R4ESaL5bZm5hlGXJ-srB59z8zUTCYLh61RlSnXamaNhFyicCeEVLrUSNhPGv2mHpe33OH4XQ-l-GE-mKHGWGyTEqh9YjTRVwEUjplO73V4XS_eKItxp9IubKG7h3v9jFUL9Vt21QUs/s200/full_1348_81748_InstagramCrossstitch_1.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="text-align: justify;">Tüm bu sebeplerle epey bir süre direndim </span><b style="text-align: justify;">İnstagram</b><span style="text-align: justify;"> hesabı açmakta. Ta ki bloga yazma fırsatımın bir süreliğine daha uzayacağını kabul etme ama içimdekileri de paylaşma arzusunu yenemeyeceğim gerçeğini kabul edene kadar. Sonunda ben de bir İnstagram hesabı açtım a dostlar...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlgilenen arkadaşım varsa <a href="http://instagram.com/birdunyafikir/">instagram.com/birdunyafikir/</a> dan takipçi olabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha kısa aralıklarla blogda yayın yapabilmek umuduyla...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sağlıcakla kalın.</div>
<div>
<br /></div>
birdunyafikirhttp://www.blogger.com/profile/02479133419851288901noreply@blogger.com4