Kitabın ismi bence dikkat çekiciydi, bu sebeple aklımın bir kenarında yer etmişti. Yazarını da kanlı canlı ekranda görüp ilgimi çekince, İyi Aile Yoktur'u satın aldım, okudum. Kitapta bazı hususlara şerh düşecek olsam da, genel itibari ile oldukça beğendiğimi ve ufkumu açtığını söyleyebilirim. Hatta bir müddet sonra ikinci kez okuyabilirim dediğim az sayıdaki kitap kategorisinde, nazarımda.
İyi Aile Yoktur'dan sonra İyi Toplum Yoktur kitabını da okumaya niyetlendim. Ancak psikolojik içerikli kitaplara bir müddet ara vermek istemem ve o dönem kitaplığımda okunmak için sıra bekleyen kitaplar olunca, henüz kendisi ile müşerref olmak kısmet olmadı.
Bu sıralar sırada bekleyen kitabım yok. Kitap fiyatları da almış başını nerelere gitsem ki derken epey yol almış. Hâl böyle olunca kütüphaneden ödünç kitap almaya karar verdim. Aklıma da Nihan Kaya'nın kitapları geldi. Ancak kütüphanenin kataloğunda yazara ait yalnızca Kar ve İnci vardı. Hiç aklımda olan bir eser olmasa da okuyucu yorumlarını inceleyip (ki kitaplarımı bu şekilde seçmeyi çok seviyorum), okumaya karar verdim.
Kar ve İnci |
Okuyucu yorumları ikiye ayrılıyordu. İlk grup, ara verip okunduğu takdirde karakterlerin anımsanması ve aralarındaki bağlantıların kurulmasının zor olduğunu, olay örgüsünün karmaşık ve çözülmesinin güç olduğunu belirtiyordu. İkinci grup ise kitabın şahane olduğunu düşünüyordu.
Kar ve İnci'ye başladığımda şöyle hissettim, kitabın başlangıç bölümü neredeyse orta bölümlere erişinceye kadar kim kimdir, aralarında nasıl bir bağlantı var, bu işin sonu nereye varırsa anlamlı olur düşünceleri ile geçti. Ara vermeden tamamlamanın şart olduğu kitaplardan, ben de okuyucu fikirlerinden ilkine katılıyorum. Nihan Kaya'nın psikanaliz alanında yüksek lisans yapmış olması olay kurgusunda kendini oldukça belli ediyor. Metaforik ifadeler kitabın bilhassa ilk bölümlerinde öne çıkıyor. Bir takım ip uçları yakalasam da tam anlamıyla anlamlandırabilmeyi son kısımlarda başardım. Psikoloji ile ilintili romanlar okumayı severim. Ancak bu kitap sular seller gibi akıp gitti desem... Biraz abartılı olur. Bununla birlikte beğendim mi, beğendim. Lakin herkesin okuyup keyif alacağı, anlayacağı ve anlamlandırabileceği bir kitap mı dersek Kar ve İnci için, dürüst olmam gerekirse, hayır. Zaten Nihan Kaya'nın da herkesin herkesi anlamasını ve anlamlandırmasını bekleyen bir yapısı yok:) Anlaşılabildiğini hissettiği az sayıdaki insanla bir arada olmayı tercih edenlerden, yazdıklarından anladığım kadarıyla.
Altını çizdiğim bolca satır hatta paragraf oldu. Bir kısmını paylaşarak yazımı tamamlamak istiyorum.
- Aslında birinin birini kandırması diye bir şey yok. İnanmayı fazla istemek diye bir şey var. Kandırılmak zihinsel zaaf değil. Kişilik zaafı. (Sayfa 76)
- Bilirsiniz, ne zaman ne söylesek söylediğimizden fazlasını kastediyoruz. Ve en esaslı, en derin tecrübeleri, ifade edilebilmesi asla mümkün olmayanlar. (100)
- Aklı son derece başında birinin bir gün aniden aklını kaybettiğini görsem, hiçbir sebeple açıklayamadığı bir şeyi çok uzun zamandır düşündüğü sonucunu çıkaracağım hemen. Bilemediğiniz bir şeye katlanmak kadar yıpratıcı bir hal yok yeryüzünde. Katlandığımız halleri katlanabilir yapan, onları bir sebebe dayandırabilmemiz çoğu zaman. (103)
- "Bir kadın bir adamı seviyor mu sevmiyor mu, ondan çocuk isteyip istememesinden anlaşılır," demişti; "Her kadın içindeki ben’i küçültmek, o küçülmüş ben’i yeniden büyütmek ister. Bu yüzden kadınlar, farkında olmasalar da içten içe ‘Keşke benim babam olsaydı,’ diye düşündükleri adamlar babaları olsun ister çocuklarına. Hangi adamı içindeki çocuğa ideal baba görüyorsa, onu seviyordur kadın en çok. Kadın reel bir çocuk istemese bile böyledir bu. İyi bir baba ile iyi bir sevgili arasında pek de fark yoktur aslında". (108)
- Zıtlaşarak efendi olunmaz, zorba olunur. (115)
- Bütün hayatı değiştiren şeyler, bir anın içinde olup bitiyor çoğu zaman. Yine de hayatın tamamına yayılıyorlar. (143)
- Yaşamla yaşamak arasında ne kadar ince bir çizgi, hem de ne kadar büyük bir uçurum var. (147)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder