Teşekkür ederim kendisine...
1. Kulaklıklarım nerede?
Ses olsun diye değil, sevdiğim tınıları duyabilmek için müzik dinlerim.
Müzik ruh halimi etkileyen bir olgu benim için.
Bulgur bulgur gözyaşları süzülürken gözümden, biraz hareketli bir müzik dinlersem gaz yaşlarım durur.
Ya da neşeliyken ve beni üzecek hiçbir sebep yokken, sakin ve beni etkileyen bir melodi dinlesem gözlerimden yaş gelebilir.
Müzik benim terapi zamanım diyebilirim.
Müziği bilhassa kulaklıkla dinlemeyi seviyorum.
Alttan gelen kesikli bir ritmi, her bir enstrümanın vuruşunu duymak bana zevk verir.
En büyük keşkelerimden biridir vakti zamanıyla bir enstrümanı güzelce çalabilmeyi öğrenmemek (Helvacıoğlu marka flüt hariç:)
Ama hala isteğim ve niyetim var.
Ve itiraf ediyorum, darbuka sesini çok seviyorum;)
2. Bir kaç kelime ve noktalama işaretleri...
Yazmak benim her şeyim diyebilirim.
Blog açma sebebim de budur aslında.
Takipçi sayısı o kadar önemli değil.
Yazdıklarıma ve yaptıklarıma değer veren arkadaşlarımın olması önemli.
Bana katılıp katılmamaları değildir esas olan, saygı duymalarıdır.
İş yerinde yanına uğradığımda yerinde bulamadığım bir arkadaşıma küçük bir not bırakırken bile özenirim yazdıklarıma. Anlaşılır ve onun ihtiyaçlarını giderebilir nitelikte olmasına...
Yazdıklarım zaman zaman dergilerde yayınlanıyor.
Bu benim için büyük bir mutluluk...
Öğrenciyken daha çok mizaha yönelik yazıyordum, şu an biraz daha olgun takılıyorum:)
"Yazdıklarım" bölümünde de 4-5 sene öncesine ait yazdıklarım bulunuyor.
İlginizi çekerse... :)
3. Bir adım ilerisinde ne olabilir?
Carpediem (anı yaşa) fikrini yüzde yüz desteklediğimi söyleyemem.
Hep bir adım ilerisinde ne olabileceği vardır aklımda.
Pimpirikli bir yapıda değilim, sadece tedbirliyim.
Şu ana kadar bir zararını gördüm mü bu huyumun?
Kesinlikle hayır, aksine hep faydası oldu bana...
Kervan yolda düzülür mantığı hakimdir Türkler arasında.
"Yolda düzülen kervanla ancak bu kadar oluyor" diye düşünüyorum;)
4. Bir adamsendecilik, bir bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık...
Tatlı Hayat dizisinde Haluk Bilginer ne güzel derdi bu cümleleri...
Hiç sevmediğim insan tipidir bu.
Eksiklik, yanlışlık, hak yeme, adaletsizlik gördüm mü dayanamam. Söylerim, sorarım.
Üslup önemli ama tabi, kırıp dökmemek, kaş yaparken göz çıkarmamak lazım.
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır sözünü pek bir severim bu sebeple;)
Gündelik hayatımda bir olumsuzlukla mı karşılaştım?
Hemen ilgili yere mail atarım, BİMER'e başvuruda bulunurum, blogumda yazarım.
Çözüm oluyor mu problemine derseniz, bazen diyebilirim.
Zaman zaman yıpratıcı olduğunu da düşünmüyor değilim.
Ama huy işte...:)
5. Yoo, ben öyle bir şey demedim!
4. ve 5. madde benzerlik gösteriyor, haklısınız.
Yazınca şunu fark ettim, her insan türüyle ahbaplık kurabilme özelliğim yok benim;)
Ve bu benim bir gerçeğim...
Her türlü ilişkimde sözünün arkasında duran insanı severim.
Durmadığını fark ettiğimde, bir yere kadar idare ederim.
Tolere seviyem çok yüksek değildir bu konuda...
Benim de bir kaç bloger arkadaşımdan bu soruları yanıtlamasını istemem gerekiyor sanırım (işin raconu bu! :)
mucizelerduqqanı
Yanıtlamak isterlerse;)
* Fotoğraf ve resimler internetten alıntıdır.
9 yorum:
Öncelikle çok teşekkür ederim zaman ayırıp cevapladığın için :)
Anladığım kadarıyla, düşünceli ve ayrıntıları önemseyen bir yapın var, benim gibi :) Zaten bi benzerlik kurmasam şaşardım kendime :)
Müzik, candır...
İnsanları önemsemek, değer verdiğini hissettirmek konusunda da katılıyorum sana...
Çok güzel bir mim olmuş bu, yüreğine sağlık :)
Sevgiler :)
Ben teşekkür ederim:)
Biraz ayrıntıcıyım galiba, evet;)
Burcun ne, merak ettim :)
Blogunuza bakar mısınız sevgili Kahve Tadında;)
ama çok şeker anlatmışsın ki.
bulgur bulgur. bunu da öğrenmiş olduuum.
:)
Ah evet, o tuzlu bulgurlar...
:)
Çok güzel bir post olmuş :))
Tesekkürler:-)
Yorum Gönder